DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Tıkanan Strateji

Sesli Dinle

“bu vatanın eğitimli, devletine, milletine sevdalı evlatlarını görmezsek aldanırız, aldatılırız.”

Tıkanan Strateji
10.11.2020
7.332
A+
A-

Adalet kavramı, eşitlik kavramı gibi tarafsızlık kavramını da iyi idrak etmek gerek. Tarafsız olmak tüm taraflara muhalif olmak, faydasız ve suçlayıcı eleştirel olmak demek değil. Benim anlayışıma göre tarafsız olmak, kimden olursa olsun doğrunun yanında olmak ve kimden olursa olsun yanlışa karşı olmak demektir.

Gelelim yazımın konusuna.

Yazarımız Cüneyt Atila’nın kaleme aldığı “Zülüflü Baltacıyazı dizisinin, ilham kaynağım olduğu ‘Osmanlı’dan Günümüze Devşirmeler’ başlıklı yazım da anlatmaya çalıştığım konulardan birisi, yöneticilerin yanında bulunan mesai arkadaşları, başarı ya da başarısızlığa da etkin kimselerdir.

En baştan başlamak gerekirse; “Yeni Bir Parti Kurulacakmış” başlıklı yazımda anlatmaya çalışmıştım, siyaset dünyasını. Ardından “Yalnızlar Kervanı” başlıklı yazımda siyasi liderlerin bazı gerçeklerini dile getirmiştim. “Mağdurlar Kervanı” başlıklı yazımda ise farklı bir gerçekliğe değinmiştim. “Genel Eksiklik S.S.D.” başlıklı yazımda ise sorunun teşhisini koyduğuma inanıyorum. “Yetkisiz Sorumluluk” başlıklı yazımda aynı konunun üçüncü boyutuna dem vurmuştum. “Covid Döneminde Siyaset” başlıklı yazımda da siyasette ki, sözde, yeni kavramına dikkat çekmek istemiştim. “Bumerangın Dönüşü ve Bumerangın Dönüşü Hedef” başlıklı yazımda olguyu belirtmeye gayret gösterdim. “Tek Gözlü At, Aynı Gemideyiz” başlıklı yazılarımda gördüğümü söylemiş, “Gerçekte Fark Var mı?” başlıklı yazımda konuya global yaklaşmıştım. “Daralan Çember” başlıklı yazılarımda ise toplum nazarında ki gidişatı ifade ettim.

Resmin tamamına bakıldığında aslında son derece tarafsız, net ve somut gerçekleri ifade etmeye gayret ettiğim görülecektir. Yazılarımda kısmen de olsa ikili tecrübelerime dayanan olayları da örnek olarak ifade etmekten kaçınmadığımda açıktır. Yani olguya bakıldığında, ki önemli olan o dur, yazılarım yarım kalmış satırlar, net olmayan ifadelerden ibaret değildir, aksine samimi, sade ve somut olarak yapıcı eleştirel karakterde, toplumun haykırışlarını da dikkate alan puzzle’ ın kendisidir.

Birazdan sizlerle paylaşacağım analizlerin eşsiz olduğunu düşünmüyorum çünkü aynı tespitleri ve benzer yorumları taşrada bir köy kahvesinde çay içtiğim, Atatürk’ ün tabiri ile “Milletin efendisi” olan köylü bir kişiden dinleme gerçekliğini yaşadım.

2002 yılı genel seçimlerinden önce ki dönemi hatırlamak gerekirse koalisyonlar, belirsizlikler, yönetim sorunları toplumu yormuştu. Ayrıca toplumun değerlerine yapılan saygısızlıklar da çığırından çıkmıştı. İşte buna benzer birçok nedenle sonuç toplumun net tepkisi oldu.

Yorulan, bıkan halk 3–Y söylemiyle siyaseten bakir görünümlü Ak partiye yöneldi. Hz. Ömer’ den örneklenen söylemlerle yolsuzluklarla, yoksullukla ve yasaklarla mücadele edileceği 2002’nin ana başlığı oldu ve Ak Parti kendisini ‘Muhafazakâr Demokrat‘ olarak tanımladı.

Bu seçimin ardından her seçim döneminde aynı olguya sahip farklı olaylar zincirleri seçim stratejilerinin temelini oluşturdu. 2007 seçimlerinin öncesi e-muhtıra olarak tanımlanan olay yine halkın AK Parti etrafında kenetlenmesine neden olmuştu. Bir başka seçimde ise Anayasa Mahkemesi ile gerilen ilişkiler, bir başka seçimde gezi olayları, bir başka seçimde PKK ve uzantıları ile mücadele, bir başka seçimde fetö ile gerilen ilişkiler ve bir başka seçimde 15 Temmuz hain kalkışması sayesinde halkın milli ve manevi değerlerinin tetiklenmesi sonucu kenetlenme sayesinde AK Parti kurulduğu günden itibaren süren tüm genel ve yerel seçimleri başarıyla tamamlamıştır. Tabi referandumlar ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri de buna dahildir.

Bu başarının sırrının büyük oranda Recep Tayyip Erdoğan ismine duyulan sevgi ve güven ile alakalı olduğu zaten biliniyor.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi yapımının büyük oranla hatalı olması, eksik olan projeleri ve kötü yönetim şekli sebebiyle hüsran, israf olduğu ifadesi birçok kişinin duyduğu bir söylem. Bir dönem orada görev aldım. Görev aldığım dönemde bir kimsenin Sayın Erdoğan’ı veya AK Partiyi eleştirmesinin şakası dahi olamazdı. Fakat yakın tarihlerde, bir vesile, Cumhurbaşkanlığı Külliyesine davet edildim. Bir ara görüşmemize eşlik eden önemli ve üst düzey kimse bana muhalif oldu. Şöyle ki; tanık olduğum bir konuyu anlatırken “aldatılma” hususunda ki beyanların bir açıdan bakıldığında haklılığına dem vurmuştum, hiç beklemediğim bir tepki ile karşılaştım. ‘İç–Dış Denge başlıklı yazımda bahsedilen konulardan olan atama, görevlendirme konusu, işte o tepkiyle aklıma yer etmişti. O kişi, yöneticilerin sorumluluklarından bahsederek, “bu vatanın eğitimli, devletine, milletine sevdalı evlatlarını görmezsek aldanırız, aldatılırız.” diyerek bana itiraz etmiş ve bunun bir mazeret olamayacağını söylemişti. Sözlerin haklılığından ziyade söylenilen yer bugünkü gündemin habercisiydi benim için.

Kâğıt üzerindeki sunumlar, raporlar, rakamlar önemli değil, bir gerçeklik var. İşsizlik hat safhada, ekonomik sorular 2002 öncesinden farklı değil, hayat şartları genç nesil’i yılgın, yorgun, umutsuz yapmış durumda. Birileri ihya olmaya devam ederken, çoğunluk mutsuz. Evet, vatandaş mutsuz, siyasilerin bir kısmı, bürokratların bir kısmı, iş dünyasının bir kısmı mutsuz. Bu somut gerçeklik ise sözcüklere dökülmeye başlandı.

Bence bu gerçekliğin farkında olan fakat mutsuzlar arasında olmayan kadrolarca önümüzdeki seçim için yeni bir strateji seçildi.

Son günlerde birçok siyasi parti vücut buldu. Eski Ak Partili yöneticilerin istifaları ile kurulan partilerin dışında daha birçok siyasi parti kurulacağı söylentileri kulisleri aşan bilgi oldu. Yapılan çalışmalar da duyulmuyor değil. Tabi sürprizler de beklemiyor değilim. Örneğin Cem Uzan’ın ülkeye döneceğini ve siyasete kaldığı yerden devam edeceğini düşünüyorum.

Özetlemek gerekirse geçmiş seçimlerin stratejisi “Haçlı Bizans ile Hilal in mücadelesi” sloganı önümüzde ki seçimde fayda getirmeyecek sanırım. İktidar olmak için gerekli koşulları bölünmüş oylar, mevcut hal ile zaten iktidara talip olmayan muhalefetin parçalanması sağlar mı? En büyük oy alan taraf etrafında kurulan ittifaklarla iktidar olur mu?

Kafa Karışıklığı” yazımın son cümlesi, Sayın Berat Albayrak’ ın istifa açıklamasında ki benzer ifade, bu yazımızın da son cümlesi olsun. ‘Gayb-ı ve hakikatleri bilen mutlak güç sahibi yaratan sonumuzu hayır eylesin.’

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.