DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Talamus

Her “aşk acısında” suçlanmasının tek sebebi İse âşık olmaya sebep olan hormonları üretimini sağlayan beyinin, amacına hizmet etmek.

Talamus
25.12.2020
6.648
A+
A-

Birine sevgimizi işaret dilimizle anlatmak istesek; sağ el ve sol el başparmaklarımızı uçları birbirine değecek şekilde, hafif ovalleştirerek birleştiririz. Aynı şekilde baş parmaklar birleşirken, sağ el işaret parmağımızı ve sol el işaret parmağımızı baş parmakların ovalliğini tamamlayacak şekilde “V” harfi tamamlarcasına birleştirir ve şirin bir kalp yaparız. Yazdığımız notları, sevdiğimizin baş harfini yazarak ok çıkarttığımız güzel aşk sembollerini, sevgi anlatan tüm her şeyi süsler o güzel kalpler. Oysa kalbin tanımlanan en önemli görevi; kanı vücuda pompalamaktır. Sonra metabolizma artık ürünlerinin atılmasında, vücut ısısının düzenlenmesinde ve asit-baz dengesinin korunmasında görevlidir. Bunca faaliyetinin hiç birisi ona yüklenen “aşk” misyonu ile alakalı değildir. Zaten belli aralıklarla, bir motor gibi, kasılıp gevşemekten başka da yaptığı bir eylem yoktur. Böyle anlattığıma bakıp da aman hafife almayın. Aşkla bağlantısı yoktur aslında diyorum sadece. Her “aşk acısında” suçlanmasının tek sebebi İse âşık olmaya sebep olan hormonları üretimini sağlayan beyinin, amacına hizmet etmek.

 

Evet, tüm işlemi yapan, aşka sebebiyet veren ve sonra onca hormonla tüm bedeni esir alan beyin aslında. Kalp tüm iyi niyeti ve görev aşkıyla o hormonları alıp, gitmesi gereken yere götürüyor sadece. Ne yazık ki akıllara kazınan da hep o oluyor. Oysa âşık olup, farklı hareket etmeye başlayan insanlara “Biraz mantığını kullan, kalbinle hareket etme. Aşk geçer, mantık kalır. Beyninle hareket et.” Denir. Zaten ipleri eline almış beyine, iyice teslim olmaktan başka bir şey değildir bu.

Beyin denilen organ 1.2 ile 1.4 kilogram arasındadır. Yani tüm vücudun sadece yüzde 2’sini oluşturur. Milyarlarca sinir hücresinden oluşur. Dış dünyadan alınan mesajlar bazı hücrelerden diğerine elektronik olarak ve bir sinir hücresinden diğerine de kimyasal madde salgılanması ile iletilir. Bilim adamları pek çok araştırmalar yaparak beyini keşfetmeye çalışmışlardır. Beyini detaylandırmak için dört kısma ayırmışlardır. Beyin (Serebrum), orta beyin, beyin sapı ve beyincik (Serebellum) diye isimler olan bu bölümler de binbir farklı işleviyle şaşırtmaya devam etmiştir.

Biz hemen beyincikte bulunan Talamus ve Hipatalamus’a gidiyoruz. Hani her zaman sorduğumuz “İlk görüşte aşka inanır mısınız?” Sorusunun cevabını bize Talamus verecek zira. Duyusal ileti merkezi olan bu kısmın bir görevi; gözdeki ağ tabakadan gelen duyusal bilgiyi, beynin arka tarafında ki görsel kabuğa iletmektir. “Yani ilk görüş!” Neden olmasın ki? İnsan aynada ki suretini severmiş. Sevmek istediği kişi, tüm özellikleri ile beynin de kodlu zaten. Tek yapması gereken doğru yer ve zaman da karşılaşmaksa, gerisi tamamen beynin elinde. Ah zavallı kalp, nasıl da suçlanıyor her aşk acısında. Bilgi beyin de. İşte hayal gibi bir insan. Tam da kodladığım şekilde, tam karşımda. Bilgiler kontrol ediliyor ve hop devreye Hipotalamus giriyor. Her şey çok sistematik ilerliyor. Tüm hormon salgılayan bezleri kontrol eden bu bez, kontrolü ele alıyor. Sadece 0,5 gram olan bu kıymetli organ, o görüntülere bir ulaştı mı? Tamam artık, ayaklarınız sizi duymaz oluyor. Kalp ne yaptığından habersiz, onun ürettirdiği tüm hormonları dağıtıyor ilgili organlara. Limbik Sistemin esiriyiz aslında ama her yere kalp çiziyoruz. Ne olmalıydı ki? Aşkı anlatmak için beyin mi çizmeliydik? Şu an kulağıma hiç romantik gelmedi bu doğrusu.

 

“Buyurun.” Dedi Mafe. Tüm ışığı ile kapıyı açmış, içeri davet ediyordu onu. O ise kafasında Limbik Sistemin işleyişini düşünüyordu. Göz bebekleri büyümüş olmalıydı. Tüm bedeni de dopamin dolmuş, taşıyordu. Bu duyguyu yaşayabileceğini hiç tahmin etmezdi. Belli belirsiz bir gülümseme ile içeri girdi. Son üç aydır her zaman gelip oturduğu masaya yöneldi. Mafe de arkasından geliyordu. Saçlarının kokusunu alabiliyordu. Otururken “Her zamankinden.” Diyebildi.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.