DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

İç – Dış Karmaşık Denge

Sesli Dinle

Müttefik olmak demek diplomatik anlamda zayıf ve güçsüz ortak demektir. ‘İki koç kafası aynı kazanda kaynamaz’ atasözümüz sanırım bu mantığı anlatıyor.

İç – Dış Karmaşık Denge
09.10.2020
7.884
A+
A-

Yıllar önce ulusal güvenlik ve strateji branşında görev yapan bürokrat bir dostumla derin sohbet içindeyken konu ‘denge’ oldu.

Özetle büyük bir odanın ağzına kadar ip yumaklarıyla dolu olduğunu düşün. Çektiğin bir ipin ucu, odanın diğer ucunda bir yumağı oynatsın. İşte doğru ipi çekmek, doğru yumağın oynamasını sağlayabilmek dengedir demişti.

Dengenin iç ve dış düzeni olduğunu anlatmıştı.

Yurt dışı seyahatlerimde gözlemlediğim bir gerçek var. Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan isminin dış dünyada ki etkinliği artmış durumda. Az sayıdaki eleştirisel tepkilerin ötesinde çok sayıda pozitif tepki ve artan sevgi olduğu görülebiliyor.

Hatta son yıllarda Afrika kıtası ülkelerine ulaşan etkin temaslar, geliştirilen ilişkiler de somut olarak görülebiliyor.

İşte bu durumlar, bir gelişim mi, yoksa bir denge mi sorusunun cevabını bulabilmenin önemini arttırıyor.

Dünyada Türk nüfusuna hükmetme donatısı olan Türkiye bu hal ile geniş bir coğrafyada ve geniş bir nüfusta etkin olabilme özelliği taşıyor. Bunun yanı sıra manevi olarak İslam kimliğine de sahip olan Türkiye’nin ‘Hilafeti’ elinde bulunduran devlet olması sebebiyle yine dünya coğrafyasında geniş bir alana ve büyük bir nüfusa etki edebilme imkânı sağlıyor. Sanırım dış dünyada ki ters köşe dengesi burada başlıyor.

Hedef devletlerle ve milletlerle ortak paydası bol olan Türkiye’nin, Türklerin, gözü pek, cesur ve atik karakteristik özellikleri sebebiyle de rahat hareket edebilmesi avantajı kimi ülkelerin işine gelen bir donatı halini alıyor.

Yöneticilerinin Avrupa ve Amerika ile yakın bağları olduğu bilinen fakat toplumsal ve kültürel anlamda ortak paydalarının az olduğu Asya ve Arap ülkelerine Türkiye çok daha avantajlı olarak yaklaşabiliyor. Ortak paydaları ve mazisi sayesinde hem halk nazarında hem de ülke yönetiminde yakın ilgi görüyor.

Aynı şekilde uzun yıllar Avrupa ülkelerinin sömürgesinde kalmış olan Afrika ülkeleri de son yıllarda canlanan ya da canlandırılan Osmanlı İmparatorluğu dönemi hikayeleri ve İslam inancı ortak değerleriyle Türkiye ve Türklere daha fazla, daha hızlı yaklaşmaktalar.

İşte Akdeniz gündemi, Arap Baharı karmaşasında sıkışmış taraf ülkeler ile Türkiye’nin bağı burada önemini gösteriyor.

Başta Afganistan, Irak, Mısır gibi ülkelerde yaşanan olaylar ve savaşlar sonrası batı dünyası çıkmaza girdi. Ülkelerin yönetimlerini bir şekilde kontrol altına alabilseler de kültürel birçok farklılık olan, ortak paydalarda buluşulamayan halkları yönetmek mümkün olamadı. Az çok bilinen bir gerçektir, NATO askerlerinin görev yaptığı ülkelerde omzunda Türk Bayrağı taşıyan askerlere halkın muamelesi, diğer ülke askerlerine yapılan muameleden çok farklı oldu. Bu durumu gören ve değerlendiren Avrupa ülkeleri kendi dengelerini planlamaya başladı. Önce bu ilginin önüne geçme, temasları, ilişkileri engelleme yönünde karar alınıp uygulanmaya çalışılsa da bu başarılı sonuç vermedi.

Dış dünyada strateji böyle değişti. Türkiye’nin iç politikaları ve dış politikaları olarak iki farklı uygulama, iki ayrı strateji hayata geçirilmeye çalışılıyor.

Türkiye içerisinde, Avrupa ve Amerika’yla bağları yoğun olan güçlü bir kitle olduğu malum. Siyasetten, iş dünyasına, dini tarikat veya cemaatlerden, sanatçısına kadar birçok ismin aileleri bu ülkelerde ikamet ediyordu ya da vatandaşlıkları vardı, en azından mülkleri bulunmaktaydı.

İşte bu güzide kitle üzerinden Türkiye’nin iç politikaları dizayn edilmek istendi. Nasıl mı?

Devlet yönetiminde ki birçok siyasinin, üst düzey bürokratların Amerika, Avrupa ülkeleri ile bağları sayesinde Türkiye iç yönetimindeki idarecilerin, halkın gözünde itibar kaybı yaşaması sağlandı. Nasıl olduğu anlaşılamayan yapılan atamalar, verilen ihaleler, çelişkili açıklamalar hep aynı irade tarafından aynı amaçla yapıldı. Hızla zayıflayan iktidar, zayıf hükümet doğması hedefti. İç sorunlarla İktidarda kalma mücadelesi veren hükümetin dikkati dağılmış, iradesi ve muhakeme yetileri zayıflamış olurdu. Bu sayede ‘Fakiri dövme, Gömleğini yırt’ sözündeki anlam karşılığını bulmuş olacaktı. İktidarda kalma arzusu ile destek arayışına giren taraflara iç ve dış etkenler ile istenilen şeyleri yaptırmak çok daha basit olacaktı.

Müttefik olmak demek diplomatik anlamda zayıf ve güçsüz ortak demektir. ‘İki koç kafası aynı kazanda kaynamaz’ atasözümüz sanırım bu mantığı anlatıyor. Zayıf ve güçsüz olanı kontrol etmek kolay olarak görüldüğünden ittifaklarda da bu strateji uygulanmaya gayret ediliyor.

İç Dengelerin bu şekilde kurulduğu stratejide ikinci aşama dış dengelerdi. Batı dünyasının başarısız olduğu birçok operasyonun, planın halklar üzerinde ki karşılığı nefret ve kin oldu. Zaten ortak paydaların olmayışı, kültürel farklılıklar büyük bir sorundu. Ayrıca batı ülkelerinin sevmediği şey kayıp vermekti, ekonomik kayıpları ganimetçilik anlayışıyla, ya da ellerinde olan matbaalarının birkaç saat ek mesai yapmasıyla telafi edebilen batı dünyası, telafisi olmayan can kayıplarıyla kendi vatandaşlarının büyük tepkilerine maruz kalıyordu. Buna çözüm olarak tutukluların askeri operasyonlarda kullanılması veya paralı asker kullanılması dahi sorunu çözmeye yetmemişti. Alternatifler arasında taşeron arayışı da vardı.

Hızla kan kaybettiren başarısızlıkların üzerine birde iç sorunlarla uğraşan taraflar bir gerçeği fark ettiler. Yukarıda belirttiğim Türkiye gerçeğini. Türkiye’ den medet umulan strateji bunun üzerine geliştirildi. Türkiye zaten bazı çalışmalar yapıyor ilişkileri güçlendiriyordu. Arap dünyasına verilen ihaleler ya da oradan alınan işler, Afrika ziyaretleri, açılan elçilikler, THY uçuş programına eklenen yeni rotalar ve tabi ki yapılmaya çalışılan ekonomik iş birlikleri.

Tüm bu gelişmeleri lehlerine çevirmek, kontrol edebilmek isteyen taraflar, Türkiye’nin vefalı, zeki, milli ve manevi değerleri yüksek, vatanperver insanlarını bürokraside, iş dünyasında, sanat camiasında, basın, medya organlarında pasifize ederek, onların yerine tercih edilen isimlerin aktif olmasını istiyorlardı.

Ermenistan, Azerbaycan sıcak gündeminin perde arkasında ki İsrail, Rusya, Amerika ve Avrupa ülkelerinin değerlendirmelerini yapmak için henüz erken.

Dünyaca ekonomik sorunların yaşandığı, yakın tarihte ülkelerin birbirlerinin kargolarına el koyduğu, sağlık sorunlarının yaşandığı gerçekliği ortada. Tüm bunların üzerine, birde bu gündemler insanoğlunun yaşantısına anlamsız bir yük oluyor diye düşünen duyarlı insanlarda var elbette.

İktidarı, muhalefeti ile ülkede söz sahibi olan siyasilerin, görevde olan ya da görev yapmış olan bürokratların, duyarlı devlet adamlarının bu gerçeklerin farkında olduğuna şüphe yok. Bilinçli bir topluma sahip olan iktidarın elinin güçleneceğine şüphe olmadığı gibi.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.