DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

İhanet…

Sesli Dinle

Yıllar geçtikçe diğer ülkeleri de tanıma imkanım oldu. Konya’nın yüz ölçümü kadar Hollanda’nın tarım ve hayvancılıkta nasıl dünya devi olduğunu, İtalya’nın yapım hatası bir kuleyi nasıl dünyaya pazarladığını, Fransa’nın bir demir yığınına ülkemden çok turisti nasıl çektiğini gördüm. Yağmurdan güneşi göremeyen İngiltere’nin nasıl güneş batmayan ülke olduğunu öğrendim.

İhanet…
12.08.2021
11.198
A+
A-

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Geçirdiğim operasyon ve sonrasında oluşan iş yoğunluğum sebebi ile yazılarıma bir süre ara vermek zorunda kaldım. Gerek pandemi gerekse ülkemizde yaşanan üzücü felaketler sonrasında ben de sizler gibi oldukça üzgün ve son derce kızgınım. Dört bir yanımızda yangınlar, kaybolan doğa ve canlılar derken bir çaresizliğin içine sıkışıp kaldık. Elimizden bir şey gelmiyor, gelse de doğru olur mu bilemiyoruz. Yaşanan tüm gelişmelere farklı bir göz ile bakmayı denedim bugün.

Çocukluk ve gençlik yıllarım Ankara ve Darıca arasında geçti. Yemyeşil bir çevrede kapıların kilitlenmediği, sevginin ve yardımlaşmanın üst düzeyde olduğu yılları gördüm. Meyve ağaçlarına tırmandığım, tarlalardan mısırlar alıp pişirdiğim, üst kata çıkmadan giriş katta oturan komşumuzun açık kapısından girip su istediğim güzel günlerim oldu. Okullarda ülkemin güzelliklerini okudum. Dünyanın bakliyat ambarı olduğumuzu, topraklarımızın verimliliğini, tarihi ve doğal güzelliklerimizi, hayvancılıkta ne kadar iyi olduğumuzu, su ve diğer doğal zenginliklerimizin ne kadar çok olduğunu o yıllarda öğrendim.

Yıllar geçtikçe diğer ülkeleri de tanıma imkanım oldu. Konya’nın yüz ölçümü kadar Hollanda’nın tarım ve hayvancılıkta nasıl dünya devi olduğunu, İtalya’nın yapım hatası bir kuleyi nasıl dünyaya pazarladığını, Fransa’nın bir demir yığınına ülkemden çok turisti nasıl çektiğini gördüm. Yağmurdan güneşi göremeyen İngiltere’nin nasıl güneş batmayan ülke olduğunu öğrendim.

Bugün acı ve kin dolu içim, ölesiye kızgınım. O umut dolu güzel çocukluktan, bugün Vatanımın  hak etmediği bu saçma çaresizliğe nasıl geldi iyi biliyorum. Çekirdeğini tükürsen ağaç fışkıracak verimli topraklardan bugünlere nasıl geldiğimizi, tarihi bu topraklarda geçmesine rağmen bir Truva filmi kadar ilgi çekemediğimizi biliyorum. Oysa tarihi dokusunu saymakla bitiremeyeceğimiz bir ülkede yaşıyoruz. Tüm dünyanın tanıdığı Noel Baba bu topraklarda yaşamış mesela. Sonra o filmlere konu olan amazon kadınları benim ülkemde yaşamışlar. Benim ülkemde oluşan Hristiyan mezhepleri var sonra. İlk klişeleri, ilk yazıtları hep burada. Dünyanın en büyük yer altı şehri de gene bu topraklarda. Dünyanın ilk üniversitesi, Pamukkale’si, Afrodit’i derken saymakla bitiremeyeceğimiz zenginliklere, Fransızların metal yığını kadar turisti çekemediğimizi üzülerek öğrendim yıllar içinde.

Hayvanın, hayvancılığın da çöküşünü izledim çaresizce. Anadolu’dan Avrupa ya yayılan mandalarımız yok denecek kadar azalmış mesela.  Süt ineklerimiz, koyunlarımız saflığını kaybettiğinden verimleri düşmüş çaprazlamalar başlamış. Ankara kedimiz, Van kedimiz sadece birkaç üretim merkezinde saf olarak kalmış. Tarih boyu yanımızda yer alan köpek ırklarımızın saflığını bile anlayamaz olmuşuz. Tarih boyu yanımızda olan atlarımız yok olmuş örneğin. Bugün İtalya da yetişen bir mandanın süt veriminin ülkemizdeki ineklerden fazla olduğunu öğrendiğimde gözlerim doldu. Kuş çeşitliliğimiz, balık çeşitliliğimiz neredeyse parmakla sayılacak kadar azaldı.

Tarım bambaşka bir hayal kırıklığı. İlkokul kitaplarındaki Dünyanın Buğday ambarından ithal buğday ve ithal samana uzanan 20-30 yıl. Asırlık zeytinlerimiz söküldü. Ormanlarımız imara, altın madenlerine, taş ocaklarına açıldı. Tüm dünya doğal enerji kaynaklarına dönerken dört mevsim rüzgar alan, dört mevsim güneş gören ülkemde nükleer enerji santralleri konuşuldu. Oysa sadece dalgalardan enerji üreten ülkeler vardı.

Bugün söndürme uçaklarını, helikopterleri tartışırken görüyorum ki ülkem aslında yıllardır hep yandı. Adına “Siyaset” diyen her yöneticinin bunda parmağı vardı. Binlerce tarihsel doku, doğal güzellikler, verimli topraklar ve üç tarafı deniz olan bir ülkede 2021 yılında yangın söndürme uçağımızın olmamasını tartışıyorsak, ülkemiz bu kadar verimliyken bir vatandaşımız dahi aç uyuyor ise bunun sorumlusu vatana, doğaya, insanlığa ihanet eden siyasetçiler ve onların ardında yürüyenlerin cehaletidir. Arısına, kurduna, ağacına, taşına sahip çıkamayan siyaset, bir gün o yangında zavallı gözlerle bize bakan canlıların hesabını tüm kainata vereceklerdir.

Üç günlük iktidar ve maddi kazançlar uğruna sattığınız vatan toprakları, sizi içine kabul etmesin. Hiç ölmeyin ki üstünü kirlettiğiniz bu toprakların altı da sizinle kirlenmesin…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.