DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Bumerang’ın Dönüşü

Sesli Dinle

Yıllarca önce bilge bir kişi olarak gördüğüm bir büyüğüm; “üniversite sınavlarında birinci gelen zeki, çocuklarımızın seçmesi gereken doğru iki meslek hangisidir?” diye sormuştu.

13.08.2020
8.844
A+
A-

Diyen Gitti” başlıklı yazımda birinci boyutunu anlatmaya çalıştığım konunun, ikinci boyutuna geldi sıra.

“Olaylara değil de olguya bakarak, kişileri değil de konuları irdeleyerek analiz yapmak gerek” demişti bir büyüğüm. Evet; inanç özgürlüklerine yapılan baskılar sebebiyle büyüyen tepkilerle oluşan, zamanla kemikleşen bir kitle gücü gerçekliğimiz oldu.

Ancak daha temelde çok daha önemli bir gerçek var.  Devlet ve millet değerleri için son derece önemli iki gerçeklik. Toplumun birliği, refahı, gelişimi için son derece önemli iki vazgeçilemez değer.

Yıllarca önce bilge bir kişi olarak gördüğüm bir büyüğüm; “üniversite sınavlarında birinci gelen zeki, çocuklarımızın seçmesi gereken doğru iki meslek hangisidir?” diye sormuştu. Bu iki meslek devlet ve millet için, sosyal yaşantı için önemli diyerek de altını çizmişti.

Ben o zamanlar her konuda bilgili zeki bir gençtim ve bu sayede de hemen cevapladım soruyu. “Toplum ve sosyal yaşantı için Hukuk, Devlet birliği ve güvenliği içinse akla gelen silahlı, askeri her branş” dedim, kendimle de övünerek.

Tabi ben soruyu net bir şekilde ve beklemeksizin cevaplamış olmanın hazzını yaşayamadım. Karşımda ki bilge ihtiyarın kahkahaları sebebiyle. Gülmesi bittikten sonra; “demek ki Ankara’dakiler de sen kadar düşünceli olduğu için güzel ülkem böyle oldu.” dedi, o tecrübeli, zeki ve alanında aranan başarılı isim olan ihtiyar. Anlatmaya devam etti.

“İnsanlar inanmalı, derneklerin bile başkanı varken bunca varlığın da bir yaratanı, bir var edeni var. İnsanlar güzel şeylere güzel yanıtlar verirken, olumsuz şeylere olumsuz tepkiler verirken; O büyük güç aynı şeyi yapmayacak mı sanıyoruz? Evet, insanların inancı olmalı, değerleri olmalı elbette. Kimi insanlar cezadan korkmalı, kimileri ödül için çabalamalı” dedi. Türkiye içinse genel ve doğru seçimin İslam olduğu gerçeğini ifade etti.

Sözlerine eğitim sistemine gülerek devam etti. Bir çocuğun 7 yaşından sonra eğitilmeye çalışılmasının anlamsızlığından bahsetti. İlköğretim eğitimi sisteminde; alfabe, yatay çizgi, dikey çizgi, çarpım tablosu gibi ezbere dayalı anlamsız müfredata sitem etti. Üniversitenin tek tük, üniversitelinin kara borsa olduğu zamanlarda ki eğitim müfredatından örnekler verdi. Birde velilerin çocukları ile okula gitmelerinden, okul bahçelerinde beklemelerinden ve çıkışta çocukların çantalarını taşımalarından bahsetti alaycı ifadelerle.

Sözlerini nereye bağlayacağını merak etmiştim, aynı şuanda sizlerin de merak ettiği gibi.

Üniversite sınavında en çok puanı alan zeki çocuklarımızın İlahiyat ve İlköğretim öğretmenliğini seçmelerinin devlet ve millet için birinci öncelik olduğunu belirtti. En yüksek maaşları, en fazla sosyal hakları, en büyük itibarı bu mesleklere vermeli diye de ısrar etti.

“İlköğretimde; sosyal yaşam, anne, baba, dede, nine, vatan, millet, bayrak değerleri işlenmeli. Çocuklara kardeşlik, büyük, küçük, sevgi, paylaşma erdemleri öğretilmeli” dedi. “İşte o zaman beyaz koltuklar için yazılan yazılara, toplu taşıtlarda anonslara gerek kalmaz.” diye belirtti.

“Zeki bir birey okuduğunu anlar, anladığını hayata geçirir ve örnek olur. Ona danıştığında senin anlayabileceğin dili, seviyeyi bulur ve öğretici olur.” dedi. “Örnek olarak mahalle imamının bu donanımda biri olduğunu hayal et, yaşantısı ile örnek, ahlakı ile örnek ve öğretici bir kişilik olduğunu kabul et. İşte o zaman her şey başka olur.” diyerek kendinden ve düşüncesinden emin bir şekilde ısrar etti.

İyi eğitim almış birey; başta ailesine, komşusuna, arkadaşına samimi olur, duyarlı olur, bencil olmaz, uyarılması gerekmez. Yaşadığını, kafasında ki kurguları din sanmayan, dinini bilen bireyi; sözde şeyhler, şıhlar, cemaatler, tarikatlar aldatamaz, kandıramaz, kullanamaz. Kişi bilgili olunca, yaratıcılık oynamaz, sahte sözlere aldanmaz, hainlere imkân verilmemiş olur.” dedi.

Kafam karışmıştı, çok mantıklı gelmemişti anlatılanlar. Benim tezimi de çürütmeden durmadı o tecrübeli bilge ihtiyar. “Ahlakı olmayan, vicdanı olmayan, edebi olmayan, inancı olmayan kimseden hukukçu olsa ne olur? Avukat olsa müvekkilini düşünmez. Hakim olsa adaleti düşünmez. Savcı olsa hakkaniyeti düşünmez. Çıkarından başka hiçbir şey düşünmeyen bir insanoğlu hayal et ve sonra bana söyle devlete, millete nasıl bir hizmet vereceğini?”

Bumerang nereye gidiyor? Yazımın ikinci bölümünde sizlerle …

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.