Yetkisiz Sorumluluk…
Lider olmak zor iş sanırım. Hem seni liderliğe taşıyan, destekleyen kitleyi, hem belki geçmiş hatıraların etkin olduğu yakınlarını memnun etmelisin. Çoğunluğun memnuniyeti sağlamalı ev devam ettirebilmelisin ki lider kalabilesin. Bunun yanı sıra, türlü türlü rekabetlerle mücadele etmeli, galip gelmelisin.
Oysa vatandaş olmanın rahatlığını bir düşünsenize: Dilediğiniz gibi konuşabiliyor, eleştirebiliyor, kendi görüşlerinize ya da karşıt görüşlere özgürce eleştiriler yöneltebiliyorsunuz. Üstüne bir de başka insanları, kişileri, görüşleri sorumlu tutarak belki de suçlayarak, memnuniyetsizliğinizi ifade edebiliyorsunuz.
Bir milletvekili arkadaşım, seçim süresince konuşmalarına: “Asalet vasfımı yitirdiğimden itibaren sorumlu oldum, çünkü artık vekilinizim” diyerek başlardı. Şu zamana kadar Türkiye siyasetinde ve yönetiminde bir “Marslı” görmedim. Dünyada hiçbir ülke yönetiminde de “Jüpiterli” görmedim. Şahsi tercihlerimizle, düşüncelerimizle, irademizle seçtiğimiz, vekil tayin ettiğimiz insanlar tarafından yönetiliyoruz. Ve seçimlerimiz vekillerimiz olan insanlar, bizleri, liderliklerini güçlü, yıkılmaz kılmak adına, seçmenlerinin desteğini devam ettirecek şekilde programlıyor.
Avukatını yani vekilini seçebilen, memnun kalmaz ise azledebilen vatandaş, milletvekillerini nasıl azleder ya da diğer vekillerini nasıl azleder? Seçtiğimiz vekillerimizi, idarecilerimizi suçlamadan, yargılamadan, eleştirmeden önce çözümü kendi içinde mi aramalı insan?
“Sorumluluk suçlamanın bittiği yerde başlar.” Doğru olduğuna inandığımız seçimleri ise aksine inanana kadar savunmak da gerekmez mi?