Zülüflü Baltacı 2

Bir Zülüflü Baltacı kolay yetişmedi. Onu bir yazıya sığdırmak da olmazdı. Kaldığımız yerden tam gaz devam edelim.

Paşa, zaman mekân demeden kendine verilen görevi yerine getirir. Artık Paşa vatan millet için hayırlıdır ve saraydaki ayak takımı için tehlike arz etmektedir iyiden iyiye. Başarısız olması lazımdır ki gözden düşsün. Azak Kalesi seferi paşanın itibarını sarsmak için fırsattır zira o aralarda kale alınmaya çalışılmıştır ve alınamamaktadır. Sefere Başkomutan olarak atanır ne yazık ki muhasara için top tüfek gelmiştir ama nedense barut gelmemiştir. Hayreti mucip, bir orduyu sefere gönderiyorsunuz ama barut göndermiyorsunuz. Neden acaba? Dolayısıyla kale alınamaz ama paşanın gösterdiği olağanüstü gayretin haberi uçmuştur bile. Bu gayret haberi saraya giderken gelmeyen barutun haberi saraya gitmez, yine hayret. Sonra Bosna Valisi olur ve orada da halka gösterdiği; güleryüz, adaletli yönetimi ve bulunduğu bölgenin refahını artırması iyice İstanbulda övgü ile karşılanır. Bir süre çeşitli dedikodular çıkarılır ve itibarı sarsılmak istenir ve Budin Valiliğine gönderilir. Talihe bakın ki Budin’de de Paşa halk nezdinde iyi intiba bırakır.

Devşirmeler artık iyice istemezler Paşayı ilerde veziri azam olursa diye ayağını kaydırmanın planlarını yaparlar. Bir hinlik daha bulurlar yıllardır çözülemeyen Girit sorununu Paşanın başına örer devşirme takımı. Girit ideolojik olarak Osmanlı için çok önemliydi Osmanlı Toprakları arasında kalıyordu ve bir türlü fethedilemiyordu. Adada beş tane kale vardı en önemlisi Kandiye Kalesi’ydi sürekli Venedikliler tarafından lojistik olarak destek alıyordu. Osmanlının elinde ise Hanya kalesi vardı bu kalede sürekli baskı altındaydı. Hanya Kalesini korumak demek Azrail ile tavla oynamak demekti. Paşaya 1646 yılında emir geldi Hanya’yı savunup Girit’i alması için. Emri alır almaz Kaleye gitti Paşa. Sistematik hareket etti. Akın için süvari lazımdı İstanbul’a haber uçurdu, haber nerede tıkanıyordu bilinmez ama asker gelmedi. At yoktu, adada bulunan Venediklilere baskınlar düzenledi, orada bulunan halktan emanet at aldı ve süvari bölüğü oluşturdu. Bu süvarilerle stratejik limanlar ele geçirdi. Paşa elindeki kıt imkânlarla çok iş yapıyordu en sonunda bu işler İstanbul’daki insaf ehlinin kulağına gelerek sonunda bir donanma gönderildi. Donanma ile beraber vakit kaybetmeden hücuma çıkıldı. Savaş sırasında başkomutan Sultanizade Mehmet Paşa’nın vefatı üzerine başkomutan sıfatı ile savaşı yönetti.  Kısa sürede Kandiye Kalesi hariç bütün kaleleri fethetti. İstanbul’a Kandiye Kalesini fethedeceğini; asker, top, mühimmat lazım olduğunun haberini gönderdi. İstenen kadar olmasa da sınırlı sayıda yardım geldi ve zamanla yardımlar azaldı. Kuşatma; yardımların azalması, karşı tarafında sürekli Kandiye Kalesini beslenmesi fethi sonuçsuz bıraktı.

Yardımda haberleşmede sürekli bir şeyler tıkanıyordu ama kimse bu tıkanıklığa neden olan sebebi bulamıyordu. En sonunda gıda yardım gemileri de gelmez oldu. Kuşatma emrindeki yeniçeriler başka devşirme Zurnazen Mustafa Paşa liderliğinde isyan çıkardılar. Zurnazen Mustafa daha da ileri gidip Hüseyin Paşa’nın düşmanla iş birliği yaptığının dedikodusunu yaydı. Artık Girit’te üst rütbelilerden İstanbul’a sürekli olumsuz haberler gitmeye başlamıştı ama ahali de bir o kadar şikâyetçi değildi hatta Girit’te bile Hristiyanlardan Müslüman olanların olduğu bilgisi de gitmekteydi. Nihayetinde bu Deli Paşa’nın artık iyiden iyiye gitmesini isteyen devşirme tayfası o zaman Veziri Azam olan Arnavut Kara Murat’ı da arkalarına alarak Şeyhülislam’dan fetva almak isterler. Şeyhülislam da kafamıza göre azil ve katil fetvası veremeyiz belge lazım diyerek devşirme tayfasını gönderir.

Devşirme ekibi buna da çare bulur. Paşa askere eziyet ediyor mu? Hak sahiplerine adil davranıyor mu? Fethin sonra ermemesinde Paşa’nın suçu var mı? Askerin son isyanında Paşa’nın tedbirsizliği var mı? Sorularının olduğu Osmanlı Tarihindeki ilk anket yapılır Paşa’nın emrindeki askerlere. Bu ayak oyunundan haberi alan Paşa askerlerinin huzuruna çıkar. “ Benim Girit’teki hizmette kusurum varsa söylen. Hak kelamı ne ise söylen, Dünya ve Ahirette bana şahit olun.” Der. Ve İstanbul devşirme ekibi aldığı cevap konusunda gerçek bir Osmanlı Tokadı yer çünkü askerleri ve komutanları verdikleri cevaplarla Deli Paşa’ya sahip çıkarlar ve bir süre daha susmak zorunda kalırlar.

4 yıllık kuşatma artık bitmez ve artık Venedikliler de Paşa’nın zor durumda olduğunun haberini hatta istedikleri yardımın bir türlü gelmediğinin haberini alırlar. Kalede bulunan 40.000 askerin 10.000’ini 800 topun 100’ünü dışarı çıkarıp Deli Hüseyin Paşa’yı adadan atmaya karar verirler. Elinde sadece 10 topu kalan Paşa bunun da haberini alır ve öyle bir delilik yapar ki taarruza geçen Venediklilere Hilal taktiği ile karşı taarruz yaparak 60’a yakın Şayka Topunu da ellerinden alır. Deli Paşa işte. Bu kayıp Venediklileri durdurmuştur. Bu yoklukla gelen zafer, Paşa’nın itibarını daha da arttırmıştır. İçerdeki hain, dışardaki düşman ne yaparsa yapsın Paşa gün geçtikçe yükselmektedir. Bu sırada İstanbul’dan yine asker ister. En sonunda 5000 askerin geleceğinin cevabı gelir ama ne yazık ki asker yine gelmez…

Cevabı geldi gelmesine ama henüz yazının sonu gelmedi değerli okurlar. Yazının son serisini haftaya tamamlamak üzere, esen kalın.