DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Normalleşme Süreci…

Sesli Dinle

Covit-19 Normalleşme sürecinde psikososyal risk etmenleri …

Normalleşme Süreci…
09.06.2020
32.340
A+
A-

SESLİ DİNLE

Corona Virüs ile mücadelede normalleşme sürecine geçtiğimiz bu günlerde, normalleşme sürecinde nelere dikkat etmemiz gerektiğiyle ilgili çeşitli rehberler yayınlanıyor. Günlük hayatımızda ve iş yerlerimizde hangi önlemleri almamız gerektiği konuşuluyor. Bahsi geçen konular, beden sağlığımızın korunması için uymamız gereken kurallar ve almamız gereken önlemlerden oluşuyor.

Peki, ruh sağlığımızın korunması da önemli değil mi? Corona Virüs salgını süresince iş yerinden ayrı kalanlar, zorunlu izne ayrılanlar, işini kaybedenler oldu. Daha da önemlisi yakınlarını ve sevdiklerini kaybedenler oldu. Bu süreçte ruh sağlığımız ne durumdaydı? Şimdi “normalleşme süreci” diye adlandırdığımız döneme girdik. Evden çalışanlar tekrar iş yerlerinde mesailerine başladılar. İşyerleri kapalı olanlar yeniden işbaşı yapmaya başladılar. İşlerini kaybedenler iş aramaya hızla devam ediyor. Normalleşme sürecine adapte olmaya çalışırken, sosyal mesafe kurallarına uyum sağlamaya çalışırken, beden sağlığımızı korumaya çalışırken, başlı başına bir psikososyal risk etmeni olan pandemiden ruh sağlığımızın da etkilenmemesi için önlemler almamız gerektiğini unutmayalım.

Psikososyal risk etmenleri çalışanların sağlığını ve güvenliğini, gelir düzeyini, iş ve yaşam dengesini olumsuz yönde etkilemektedir. Çalışma ortamında karşılaşılan psikososyal risk etmenlerine maruz kalan kişide işe yoğunlaşamama ve dikkat dağınıklığı yaşanmaktadır. Bu durum ise iş kazalarına ve meslek hastalıklarına yol açmaktadır. İşçinin ve işverenin maddi kayıplara uğramasına neden olmaktadır. Bu yaşanan olumsuz durumun birey, örgüt ve toplum açısından birçok soruna yol açacağı açıktır. Dolayısıyla psikososyal risk etmenlerine karşı önlem alınması gerekliliği ortadadır. Bunun yanı sıra modern sosyal güvenlik teknikleri çerçevesinde sosyal sigorta kolları kapsamında durumun irdelenmesi de konunun önemini tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.

Kimyasal, biyolojik, psikososyal kaynaklı meslek hastalıklarının var olduğunu biliyoruz. Meslek hastalıkları etkene doğrudan maruz kalan kişilerde görülmektedir. Bu hastalıklar gizli bir salgın olarak ifade edilmektedir. Çalışma yaşamının oldukça önemli olan, ancak değişik nedenlerle görülemeyen/ortaya çıkarılamayan sorunları arasında yer almaktadır. Bir hastalığın meslek hastalığı sayılabilmesi için belli şartlar vardır. Bu şartlarda; kişinin işi, çalışma ortamı ve koşulları ile yakalandığı hastalık arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir.

WHO meslek hastalıklarını, “Yalnızca bilinen ve kabul edilen meslek hastalıkları değil, fakat oluşmasında ve gelişmesinde çalışma ortamı ve çalışma şeklinin, diğer sebepler arasında önemli bir faktör olduğu hastalıklardır” şeklinde tanımlamaktadır.

ILO ise meslek hastalıklarını, “iş faaliyetinden kaynaklanan risk faktörlerine maruz kalma sonucu olarak ortaya çıkan herhangi bir hastalık” olarak tanımlamaktadır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda ise meslek hastalığı “mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık” olarak ifade edilmiştir.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nda meslek hastalığı; “sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir” şeklinde tanımlanmıştır. Yani bu tanımla pandemi süresince yaşadığımız ve yaşayacağımız, ruh sağlığımızı etkileyecek olumsuz durumlar “ruhsal engellilik” haline dönüşebilir ve bu da meslek hastalığı sınıfına girebilir diyebilir miyiz?

Psikososyal kökenli meslek hastalıkları Türkiye Meslek Hastalıkları listesinde yer almamaktadır. Söz konusu meslek hastalıkları ilk olarak ILO’da 2010 yılında Güncel Meslek Hastalıkları Listesinde “Zihinsel ve Davranışsal Bozukluklar” olarak yer almıştır.

Dünyada yaşanan dönüşüme bağlı olarak çalışma hayatında da birtakım değişimler yaşanmaya başlamıştır. Özellikle elektronik, haberleşme ve biyoteknoloji alanındaki gelişmeler bazı değişikliklerin doğmasına sebep olmuştur. Bu gelişmelerle üretim sürecinde artan bir oranda robot vb. teknolojik donanımlarla çalışılması nitelikli emek gücüne olan ihtiyacı da arttırmıştır. İşletmeler küçülerek daha az işçi çalıştırır hale gelmiştir. Bu dönemde yeni çalışma biçimleri ortaya çıkmıştır. “Kısmi süreli çalışma”, “esnek çalışma”, “esnek süreli çalışma”, “farklı saatlerde çalışma”, “kısaltılmış haftalık çalışma günü”, “geçici çalışma”, “tele çalışma”, “evde çalışma” gibi çalışma türleri bu dönemde ortaya çıkan yeni çalışma türleridir. Çalışma yaşamında ortaya çıkan bu değişimler, iş sağlığı ve güvenliği alanında da yeni risk faktörlerinin ortaya çıkmasına, fiziksel, kimyasal ve biyolojik risklerin yanında psikososyal risklerin oluşmasına neden olmuştur.

Çalışma yaşamında işçilerin psikolojik dengesini etkileyen ve sağlığını bozan birçok psikososyal risk etmeni bulunmaktadır. Bunları kısaca sıralarsak; İş güvencesizliği, aşırı iş yükü, çalışma biçimi, çalışma ortamı, çalışma süresi, düşük güvenlik düzeyi, kişilerarası ilişkiler, işteki rol, ücret, vardiya, esnek çalışma, mobbinge maruz kalma diyebiliriz.

Psikososyal risklerin etki ve sonuçları dikkate alındığında, konuyla ilgili bütün paydaşlara önemli roller düştüğü söylenebilir. Bu anlamda işçi ve işveren sendikalarına, meslek örgütleri ve insan kaynakları yönetimlerine büyük görev düşmektedir. Psikososyal risklerin azaltılmasında, insan kaynakları yönetimi en çok mesaiyi yüklenecek bölüm olmaktadır. Yöneticilerin bu aşamada anlayışlı olmaları bu riskler konusunda bilgilendirilmesi, iletişim ve insani ilişkiler konusunda eğitilmesi, işçilerin sorunlarıyla yakından ilgilenmeleri ve çalışanların yönetimle ilgili kararlara katılım konusunda cesaretlendirilmesi gerekmektedir. Çalışma yaşamının tarafları arasında yer alan sendikalar da bu konuda bilgilendirilmelidir. Sendikalar da üyelerine çalışma yaşamında karşılaşacakları psikososyal risk faktörlerinin neler olduğu ve bunlarla mücadele yöntemi konusunda mesleki eğitim vermelidir. Konferanslar ve sempozyumlar aracılığıyla da üyelerini bu konuda bilinçlendirmeleri gerekmektedir. Psikososyal risklerin azaltılmasında tek çözüm çalışanların eğitimi ve geliştirilmesi olmamalı aynı zamanda psikososyal risklerin kaynağında azaltılmasının bir yolu bulunmalıdır.

Sağlıklı ve güvenli çalışmalar dilerim.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.