DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Büyük-Küçük Britanyalılar

Sesli Dinle

Bu konuda askeri personellerin önünde ki engellerin kaldırılması ise, emekliliğinin ardından, yirmi yıl sonra kapılarını açtığı ilk ve tek gazeteci olma ayrıcalığını yaşadığım Emekli Genel Kurmay Başkanı Or. Gn. Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun ilk icraatlarından olmuştu.

08.03.2021
9.090
A+
A-

Sevgili Dostlar;

‘Dejavu’ ve ‘Pandoranın Kutusu’ başlıklı yazılarımdan dolayı yıllarını siyaset dünyasında hizmetle geçiren bazı dostlardan dönüşler oldu. Yazılarımın içeriklerine katılanlar olduğu gibi katılmayanlarında olduğunu gördüm. Tabi ki her iki düşünce tarafları da gönlümde aynı derecede değerli ve özel. Ancak benzeş bir konuda sitemleri vardı. Bende bu hafta o konuya dem vurayım istedim.

Daha önce “Mağdurlar Kervanı” başlıklı yazımda bahsettiğim konuyu farklı bir boyutuyla ele alalım.

Biz gazetecilere, yazarlara vahiy gelmediğine göre, kaleme aldığımız konuların gerçekliğinin ve doğruluğunun önemli olduğuna göre o zaman tecrübelerden faydalanalım.

Konuya bir fıkra ile girelim, olgumuzun temeli olsun, ne dersiniz?

Yeni aldığı otomatik camlı aracı ile şehre gidip, gelmek için köyünden yola çıkar bir genç. O zamanlar otomatik camlı araçlar yeni çıkmıştır, pek bilinmez o özelliği. Yolda kendi köylüsü olan bir ihtiyara rastlar ve onu da alır arabasına.

İhtiyar yolda aracın camını açmak ister, beceremez ve araç sahibi gence sorar “Bu cam nasıl açılıyor?”

Genç biraz da muziptir “Cama bir Fatiha oku, üfle açılır.” Diye cevap verir ihtiyar amcaya. İhtiyar biraz alınsa, kızsa da ısrara binaen söyleneni denemeye karar verir.

Fatiha duasını okuyup, cama üflediğinde aracın sahibi genç ihtiyara fark ettirmeden kendi kontrol panelinden basar düğmeye ve camı açar. İhtiyar şaşırmıştır.

Bir süre sonra camı nasıl kapatacağını soran ihtiyara bu sefer “Ayet el Kürsi oku, üfle.” der muzip genç. Söyleneni yapan ihtiyar camın kapandığını görünce, araç sahibi gence döner “Doğdum, doğalı Müslümanım, 40 yıldır Namazımı aksatmam fakat ben şimdi İman ettim.” Der.

Devlet, personellerinin en iyi donanımda, en iyi kalitede olması için tüm imkanlarını kullanıyor. Eğitim ve gelişim süreçlerinin devam etmesi için yasal tüm yolların açıldığı gibi, resmi görevlendirmelerde her kuruma ve konuya özgü olarak sürdürülüyor.

Bu konuda askeri personellerin önünde ki engellerin kaldırılması ise, emekliliğinin ardından, yirmi yıl sonra kapılarını açtığı ilk ve tek gazeteci olma ayrıcalığını yaşadığım Emekli Genel Kurmay Başkanı Or. Gn. Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlunun ilk icraatlarından olmuştu.

Resmi göreve başlayan birçok personelin yabancı dil eğitimi alması için yurt dışı görevlendirmeleri olduğu malum. Örneğin hemşerim Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’ ın yıllar önce, çok zorlu koşullar altında dil eğitimi alarak yurda döndüğünü benim gibi hatırlayanlarımız olsa gerek.

Mülkiyeliler diye adlandırdığımız İçişleri Bakanlığı personelleri de bu kapsamda yoğun olarak hizmet alan grup içerisindedir.

Yıllar önce bu konuda hasbihal ettiğim bir dostum, yabancı dil eğitiminde özellikle İngiltere tercihinin revaçta olduğunu belirtmişti. Bizzat kendisinin de tecrübeleriyle bu eğitim süresince yaşanılan bazı ilginç olayları paylaşmıştı uzun uzun.

Sohbetimiz yıllarında dostum Condolezza Rice’ın Türkiye’ deki mevkiidaşıydı. Rice ise henüz siyasi bir isim olarak anılmamaktaydı. Henüz A.B.D. Dışişleri Bakanı olmamıştı.

Dil eğitimi için aileleriyle birlikte yurt dışına çıkan personellerin dil öğrenme dışında birçok etkinliklerin içerisinde olduğunu anlatmıştı makamında ki tecrübeli dostum.

Personellerin eş ve çocuklarının adaptasyonu ile meşgul olduklarından, hayallerini gerçekleştirebilmek için bir fırsat olarak görülen bu dönemde Avrupa ülkelerini kapsayan geniş yelpazeli yoğun tatil turları atıldığından bahsetmişti uzun uzun.

Bir de önemli ayrıntıya dem vurmuştu. Belli seviyenin üzerinde olan seçilmiş bu personellerin ileride Türkiye de önemli görevlerde bulunmalarının kuvvetli olasılık olması sebebiyle yurt dışında bu personellere çevrilen gözler olduğunu ifade etmişti.

Yabancı uyruklu birtakım kişilerin bu personelleri yakından izlediğini ve aralarından belirlenmiş, seçilmiş bazı isimlerle özel temaslar kurulmuş olmasının muhtemel olduğunu belirtmişti.

Sanırım söylemeye çalıştığı şeyi siz gibi bende doğru anlamıştım.

Olasılık dahilinde dünyevi birçok cazip tekliflere direnmenin nefsani açıdan zor olacağının altını çizmişti. Sonuçta kim daha varlıklı, daha zengin, daha kudretli ve daha büyük makam, mevki istemezdi ki.

Devlet, büyük fedakarlıkla personellerini hangi amaçla yurt dışına göndermekte fakat geri dönüşler nasıl olmaktaydı?

‘İngiltere’nin, ölümsüz kraliçesinin edinilmiş manevi evlatları’ diye bir tabir kullanılmıştı bir an, halen kulaklarımda çınlar anlamsızca.

Aklı ile kalbi, kalbi ile dili bir olan biri olarak bende sormuştum dostuma “Abi sana da gelen teklifler oldu mu?” diye. Güldü ve hayır dedi. Bunun üzerine sanırım fazla doğal bir soru sormuştum. ‘Peki acaba değerlerine sadakatin mi yoksa zekâ seviyenle mi ilgili bu durum?’ Dediğimde korkulan olmamıştı, beni yakından tanıyan art niyet aramayan dostum gerilmemiş aksine kahkaha atmış ve “Zaman gösterecek.” Demişti. Gösterdi de.

O günkü sohbetimizde Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çok uzun süre görev başında kalacağına ve büyük güç sahibi olacağına dair söylenen öngörünün doğru çıktığını bugün görüyoruz, aynen siyasi hiçbir gücün bürokrasiye hükmetme gücünün olamadığını gördüğümüz gibi.

Hasılı dostumun siyasi yöneticilere rehberlik eden, brifing veren, kanun, yönetmelik gibi birçok çalışmanın hazırlayıcısı olan, bizzat idareci olan bu eğitimlerden dönen kişilerin büyük çoğunluğunun lise düzeyi kadar dahi yabancı dil bilmediğini söylediğinde sohbet bitmişti.

Devletin bütçesi, bilindik sade söylemle fakirin, fukaranın, yetimin, öksüzün hakkı olduğuna göre Beytül mal ile yapılan ödemelerle bu hizmetler olduğuna göre demek ki vebal daha başlangıçta sarıyor, bu hizmetlerden yararlanan kimselerin etrafını.

Yazarlarımızdan Ahmet Çirkin in geçtiğimiz hafta kaleme aldığı ‘Kimin Kölesiyiz’ başlıklı yazıda sorduğu soruları tekraren sormaya gerek duymadım.

Fıkrada ki ihtiyar gibi çok şükür Müslüman doğduk, ibadetlerimizi elimizden geldiğince yapıyoruz. Bakalım ne zaman iman edeceğiz? Bunları tabi ki Yaratan bilir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.