DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Dejavu

Sesli Dinle

Bence “Lafın tamamını ilme meraklı dinler.”

Dejavu
22.02.2021
9.472
A+
A-

Ne yazık ki her dönemde yöneticilere, iktidara kızmak, eleştirmek ve suçlamak toplumsal bir söylemdir. Aynı zamanda yine toplumumuzun üyeleri olan siyasi isimlerinde, diğer yöneticilere karşı tarzları çok farklı değildir. Oysa ki hayat tavandan tabana doğru değil, tam tersi istikamette yaşanıyor, yani toplumun aynası arz-talep dengesini gözeten idarecileridir. İnsanlık anlık kazanımlarının hazzını yaşarken, kabirleri başında serzenişleriyle kemikleri sızlatacak nesilleri oluşturuyor.

Şimdi; “bu ne demek?” Diyeceksinizdir. Yazılarımın tamamına bakılarak, bir pazılın parçaları gibi resmi tamamlamaya çalıştığımızda, muhakeme yeteneğimizle birlikte daha iyi anlayacağımız bir ifade işte söylediklerim. Olgu esaslı, söylemlerle kalplerin ittifak kurduğu, sorumluluğun suçlamanın bittiği anda başladığını idrak etmenin gerekliliğini anlatmaya çalışan bir söylem. Atalarımız özetlemiş “İğneyi kendine, Çuvaldızı …

Bir konu hakkında fikir sahibi olabilmek için, bilgi sahibi olmak şarttır. Bilgi sahibi olabilmenin şartları ise sanıldığından fazladır. Liseli yıllarımda bir hocamın sürekli tekrar ettiği tekerleme kulaklarımda; “Bilmiyor ki Sorsun, Sorsa Bilirdi. Sormuyor ki Bilsin, Bilse Sorardı.” “Ne diyor bu adam?” Derdik hareketli geçen teneffüslerin verdiği yorgunlukla.

Ailemden ayrı olarak okuduğum lisede harçlıklarımı kazanma tutkusu sarmıştı benliğimi. Bu nedenle şimdilerde sakallarımda ki beyaz tellere bakarken anılarım raks ediyor hafızamda.

Hayat beni 2014 yılına kadar siyaset dünyasının birçok farklı noktasında yer alma serüvenleriyle donattı. Otostop çekerken tanıştığım bir parti ilçe başkanı, gençlik kollarında yer almamı istemişti. Yıllar sonra aynı partinin Gençlik kolları Genel Başkanı olan arkadaşımı ziyaret ettiğimde, Genel Başkan Yardımcılığı teklifi almıştım, kabul etmemekle iyimi yaptım bilemem. Refah Partisinin parlamaya başladığı yıllarda bir vesile tanıştığım yetkili bir kişi, parti genel merkezinde takılmama izin verdi, söylenecek ufak tefek angaryaları yapmam halinde harçlığımı kazanacağımı söyleyerek. Bu sayede henüz çok az insanın tanıdığı yıllarda tanıdım birçok ünlü siyasi ismi. Yıllar boyunca da yollarım birçok sebeple kesişti bu isimlerle.

Basın, Medya dünyasına çırak olarak giriş yapmamla birlikte o harçlık kazanma hevesiyle edindiğim tecrübeler ve tanışıklıklar genelde faydalı oldu benim için.

Siyasi bir tarafım olmadı, basın camiasında bulunmam sebebiyle birçok farklı yapıyı, birçok ismi hem kulis sohbetlerinden hem de yayın söylemlerinden tanımış olmuştum. Bazı isimlere saygım, sevgim artarken, bazı isimler kafamı karıştırmakta, şaşkınlıklarıma başrol olmaktaydı.

2014 yılında bir vesileyle siyasi bir partide bir süre bulunmuş, adaylıklarım olmuştu. Sayın Parti Genel Başkanının takdiriyle ve davetiyle başlayan, üzerimde ki veballe elimin, kolumun bağlı olduğu bu dönem, tecrübelerime çok farklı boyut eklemişti. Bunlar kurulan güzel pek çok dostluğun yanı sıra, gönül haneme eklenen bazı kırgınlıklar ve şaşkınlıklardan ibaretti.

2014 yerel seçimlerinin ardından artan tecrübemle, 2015 Genel seçimleriyle ilgili tahminlerimi soranlar içinden uzman bir dostum, ağabeyim gülerek “tutarsız sallıyorsun.” Demişti. Haklıydı, uzman değildim, sallıyordum. İddialarıma tek dayanağım lise yıllarımda ki harçlık mücadelem sırasında ki öğrenimlerim, basın camiasında ki tanıklıklarım, seçim kampanyalarında ki mesailerim, adaylığımda ki tecrübelerim, seyahatlerimde dolmuş, otobüs kullanmam, markete, bakkala gitmem, denk geldiğim her vatandaş ile mizahı bol, ayak üstü uzun sohbetlerimden çıkardığım sonuçlardı. Tabi aile mirasım sebebiyle kulağıma anlatılanların katkısını da unutmamak gerek.

Sonuç olarak da seçimlerin sonunda söylemlerim tutmuştu, keşke diyanet faizin haram olmadığını fetva verdiği gibi iddianın da kumar olmadığını, haram olmadığını söylemiş olsaydı. Gerçi o zamanlar babam hayattaydı, bizde sözü baba söylerdi. Ben konuya döneyim.

Kararı alınmış 2015 erken seçim öncesi aynı dostlarla yine bir aradaydık, bir ağabeyim; “hadi bakalım yine salla ama yine tuttur.” Dedi. Aksilik ya o ara çok fazla gezmekteydim. Şehirler arası mola verdiğimiz tesislerde oto yıkamacıdan, tezgahtara herkesle muhabbetin gözüne vuruyordum. Birde makam, mevki sahibi dostlarla o zamanlar var olmayan pandemi sebebiyle çok sık bir araya geliyordum. Duyuyor, dinliyor, görüyor, düşünüyordum, tecrübe harmanlığımda. Ben yine uzun uzun anlattım, hani bir yazımda bahsetmiştim “sözün tamamı abdala anlatılır.” Diye bir söz vardır, dostlar uzun ve karışık anlatımımdan dolayı iyi dinlemedi sanırım. Bir önceki seferdeki gibi aynı dostum, ağabeyim “ya insaf.” Dedi gülümseyerek.

Seçim sonuçlarının açıklandığı, netleştiği akşam telefonum çaldı, arayan o dostum; “Biz seni iyi dinlememişiz, anlamamışız, bundan sonra her sözünü iyi dinleyeceğiz söz.” Dedi, gülme sırası bana gelmişti. “Tutmayacağın sözü verme.” Dedim. “Neden?” diye sorduğunda da “Sallayasım var da o yüzden.” Diye cevap verdim. Merakla sordu. Bir yandan Sayın Ahmet Davutoğlu Genel Başkanlığında ki AKP başarısıyla sonuçlanmakta olan 2015 erken seçim sonuçlarını dinlerken, bir yandan; “abi erken seçim var.” Dediğimde “ya bir dur.” diyerek kahkaha atan dostum telefonu kapattı.

Sayın Ahmet Davutoğlu; “erken seçim bekleyenler, daha çok bekler.” tarzında açıklamalar yapmaya başladığında, Üniversitelerin İşletme bölümü mezunlarının iyi bileceği gibi “Bir şeye itiraz ediliyorsa o vardır.” teorisinden hareketle aynı dostum arayarak bir ziyafet teklif etti.

Kendisine 2018 seçimleri daha konuşulmazken düşüncelerimi anlattım. Geçmişin geleceğe ışık tutması, esas olan olgu mantığıyla sizlerle kısaca paylaşayım;

Sayın Dr. Devlet Bahçeli’ siz MHP’ nin mümkün olmadığını anlayan, iddiaları ve hayalleri olan isimler vardı. MHP’nin erken Genel Kuruluna imza atan isimlerdi bunlar. O zaman ki dengelerde, yeni oluşumların AKP ile ittifak yapma olasılığı sıfırdı. Cumhurbaşkanlığı sistemi değişmiş, Ak Partinin Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde olmamasının mümkün olmadığı açıkça görülmüştü. Hasılı erken seçim olacaktı. Dostumu gıcık etmeye devam etmek istemiyordum ama bu durum sohbet akışında istemeden oluyordu. “Eğer CHP adayı Muharrem İnce olmazsa, Meral Akşener ile Recep Tayyip Erdoğan arasında ikinci turda sonuç belli olur. Muharrem İnce olursa ilk turda Cumhurbaşkanı bellidir.” dedim.

Çünkü Muharrem İnce 2014 yılında CHP Genel Başkanlığına aday olduktan sonra bir açıklama yapmıştı. Kurultayı kazanan Kemal Kılıçtaroğlu’ nun açıklamasının Muharrem İnce’ ye gönderme olduğuyla meşguldü gündem. Muharrem İnce kurultay sonunda “Rakibim değil, Genel Başkanım.” Diyordu Kılıçtaroğlu’na ve ekliyordu “Ben bu partiye atanarak gelmedim, sonradan gelmedim, gençlik teşkilatlarından, ilçe teşkilatlarından, direklerde bayrak asarak bugünlere geldim.” diyordu. İnce, ilk bakışta diğer aday, sonradan Anadolu Partisini kuracak olan Emine Ülker Tarhan’ a laf vuruyor gibi görünse de aslında çok daha önemli bir şey söylüyordu.

Buradan şu sonucu çıkarmıştım. Seçmenin dağınık olduğu o seçimde Muharrem İnce, CHP’li kararsız seçmenin dağılmasını engelleyecekti. Teşkilat içinden geliyor olması CHP seçmeninin gönlüne işleyecekti. Dışardan ciddi bir oy getirisi olamazdı. Nede olsa Tük seçmeninin, Kurucu Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminden sonra CHP’ ye karşı kemikleşmiş bir yargısı vardı.

Dostum çok güldü, henüz ortada hiçbir şey yokken neler söylüyordum. O zaman; “Muharrem İnce’nin seçim kampanyasını Ak parti finanse etmeli” Diyerek beni ciddiye almadığını gösterdi. Ekonomi, para işlerinden anlamadığım için “Bilemem, zaman ifşacıdır.” Diyerek ikramın sonunda gelmiş olan, kaymaklı ekmek kadayıfının tadını çıkardım.

2018 seçimlerinden sonra yine alkışlanmaktaydım, küçük camiamızda ki büyük adamlar tarafından. Alkışlar kesildiğinde yine bir dostum sordu; “Eeeee”. Anlamıştım, güldüm ve 2021 yılının ikinci yarısında yemeğinizi yerim dedim.

2015 seçimlerinden günümüze düzenli olarak yemek ısmarlama alışkanlığı edinmişti dostlarım. Yakın tarihlerde hadi dediler, pandoranın kutusunu aç diye ısrar ettiler. “Sanırım müneccim olduğumu ya da müneccimlerle ilgim olduğunu sanıyorlar.” Diye düşündüm içimden.

Aslında uzun zamandır anlatıyordum ama alışkanlıklarından kurtulamıyor insanlar. Bence “Lafın tamamını ilme meraklı dinler.

Bu kutuyu haftaya açalım mı?

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.