Neoplayum
Tüm çocukluğu neşeli ve sıcak bir yuvada geçti. Geçmişi düşündüğünde tüm benliğini saran tek şey buydu. Huzur.
Metkan İlyazan.
Ailenin ilk oğlu. Tüm çocukluğu neşeli ve sıcak bir yuvada geçti. Geçmişi düşündüğünde tüm benliğini saran tek şey buydu. Huzur. Annesi her alanda becerikli, donanımlı ve açık zihinli bir kadındı. Formasyon olarak da dolu olması, çocukluk döneminde neden onu çok iyi anladığını açıklıyordu. Annesinin hiçbir zaman mutsuz olduğunu anımsamıyordu. Hep güler yüzlüydü. Mümkün olan her zaman temas halinde olurdu. Çiçek kokardı. Saçlarını savurduğunda etrafa yayılan çiçek kokusu ayrı bir huzur olurdu evde.
Babası ile annesi birbirlerini çok severlerdi. Bunu anlamak için ekstra çabaya gerek yoktu. Her anları, her duruşları ve birbirlerine her bakışları bunu anlatırdı. Metkan onların birbirine olan sevgisini çok severdi. Böyle bir ailesi olduğu için de kendini hep çok şanslı hissetmişti. Uzun süre tek başına olduğu bu evde, bir prens gibi yaşarken arkasından gelen miniği evvela biraz kıskanmıştı. Tahtını sallayacağı korkusunun olduğunu o zamanlar anlamıyordu tabi. Şu an, bu yaşında gayet iyi anlıyordu, o zaman ki duygusunu. Tabi annesi korktuğunun olmayacağını ona anlatmıştı. Konuşarak değil. Tavırları ve davranışları ile bu iki kardeşi birbirine kenetlemişti. Nesrenjake de geldiği huzurlu yuvada, ağabeyine aşırı bağlanmıştı. O da bu evi düşündüğünde sadece huzuru anımsıyordu.
Bu annesinin doğal bir yeteneği miydi? Yoksa birbirlerine duyulan büyük sevgi mi bunu böyle yapmıştı cevap veremiyorlardı. Bu aile de bir şeyler farklıydı hissediyordu. Nereden geliyordu bu onun ismini koyamıyordu. Tabi başka bir ailede yaşamamışlardı o yüzden de net bir şey düşünemiyordu. Çevresindeki arkadaşlarının ailesine bakınca yorum yapabiliyordu sadece.
Babası büyük bir şirkette çalışıyordu. İşine aşıktı. Dünyayı kurtaracağına inanırdı sanki. Dünyayı neyden kurtaracaktı? Kimden kurtaracaktı? Babası ne iş yapıyordu? Sorularının cevabı yoktu. Annesi de babası ile aynı iş yerine giderdi. O da orada mı çalışıyordu? Ne iş yapıyordu bu da meçhuldü. Çünkü annesi bazen gitse, bazen gitmezdi. Bu da ister istemez onda çalışıyormuş hissi vermezdi. Nesrenjake doğduktan sonra gidişleri iyice azalmıştı. Bilgisayarı sürekli açık olurdu. Oraya hep bir şeyler yazardı. Sayıları çok severdi. Babasıyla hep rakamsal şeyler konuşurdu. Huzur ortamına öylesine kendini kaptırmıştı ki, bir kez bile detayları sorgulama ihtiyacı duymamıştı. Anne ya da babasının ne işi olduğunun bir önemi yoktu sanki.
Oysa onlar kaybolunca anlamıştı bunun önemini. Ölmüşler miydi? Kaçırılmışlar mıydı? Kaçmışlar mıydı? İki tane çocuğunu kime ve neye teslim etmişlerdi? Yani onlardan vazgeçebilirler miydi? Geçmişler miydi? Uzun süre iz peşinde devam etmişti. Sorulara cevap bir yana, konuya muhatap bile bulamamıştı. Ne zaman bu meseleyi kurcalasa, bir şekilde her şey kayboluyordu. Bir süre meselenin üzerinden geçmesine karar vermişti. Nesrenjake buna tahammül edemiyordu. Kalbi yara bere içerisindeydi. Annesi olmadan iyileşemiyordu. Azemet pizzadan geldiklerinde ki huzuru Metkan’ı rahatlatmıştı. Mafe de de bir başka hava vardı. Bunu dersine girdiği andan beri hissediyordu. Nesrenjake ye iyi gelecekti. Bu da onu biraz olsun rahatlatıyordu. Şuan huzurla uyuması bile bunun en büyük kanıtıydı.
Annesi ve babası neredeydi acaba? Birlikte uyuyabiliyorlar mıydı? Onları özlüyorlar mıydı? Yoksa ölmüşler miydi?