DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Anlayış Eken Anlaşılmayı Biçer

Sesli Dinle

“Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık kendi kafanın aydınlığı kadardır.” Bu cümleye ben de çok katılırım. Aydınlık zihinlerin, doğru konuşan iç seslerden geçtiğini düşünürüm.

Anlayış Eken Anlaşılmayı Biçer
01.09.2020
11.772
A+
A-

Kimlik ve kendimizi bulma arayışında olmak sorunsalı, hayatın en önemli ve en gizemli sorularının başında gelir.

Hepimiz bu dünyada ki kütlemizin neye hizmet ettiğini, iç sesimizle konuşarak çözüme kavuşturmaya çalışmalıyız. Anlayabilen ve kendi benliğini fark edenlere ne mutlu! Bir de bundan bir haber yaşayıp varlık gayesini anlamadan sadece yaş alanlar var. Ah ne kadar acı!

Özellikle ergenlik döneminde beyin çok aktif bir şekilde kimliğimize yönelik hep bir sorgulama içerisindedir. Örneğin; anne babamızı sorgularız, yaşadığımız evi, arkadaş çevremizi, coğrafyamızı, dilimizi, ülkemizi tüm dinamikleri bir gözden geçiririz. Bu sorgulama durumu bastırılmak yerine kitap okumalarla ve araştırmalarla desteklenirse işte o zaman insanın anlam bulma arayışı da gülen gözlerle bakar iç dünyamıza.

Cemil Meriç sorgulamayan insanlar için şöyle bir cümle kullanmıştır. “Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık kendi kafanın aydınlığı kadardır.” Bu cümleye ben de çok katılırım. Aydınlık zihinlerin, doğru konuşan iç seslerden geçtiğini düşünürüm.

İnsan hem anlamak hem de anlaşılmak isteyen bir varlıktır. Bizi biricik kılan ve iletişim kazalarını önleyen şey de bu karşılıklı anlamda gizlidir.  Havada asılı kalmış cümleler, zamanla olgunlaşıp kemale erer. Mesela; elin ocağa değse ya da bir şey yudumlarken yanlışlıkla ağzın yansa, beden hemen reaksiyon gösterir ve canın yanar. Orada canının yanması bir sinyaldir. Bedenin konuşuyor seninle;  ‘’zarar görüyorsun kendini koru’’ diyor. Ani gelişen fiziksel bir acıda kendimizi koruma içgüdüsü karşı konulamaz bir hal alıyor. Psikolojik bir acı karşısında ise bu içgüdü daha dirençli oluyor ve susturulması daha kolay oluyor. Peki, susturulunca o acı oradan ayrılıyor mu? İçimiz yanarken çevremize gülücükler saçıyoruz. Daha eğlenceli hikayeler paylaşıyoruz. Hep kalabalık, hep sosyal izlenimi veriyoruz. Söyleyelim mi  hep birlikte; kimi kandırıyoruz  ? =)

Öncelikle psikolojik olarak bize zarar veren her duyguyu tanıyabilecek erdeme ulaşma çabasında olmalıyız. Ateşe direnç göstermek, orada ateşin yanmadığı anlamına gelmez. Bunu iyi ayırt etmek lazım. Sürekli koşturma halinde olmak; işimizle, hobilerimizle, kişisel gelişim alanlarımızla daha fazla haşır neşir olmak, o ateşin varlığını sadece göz ardı etmemizi sağlar. Yani küçük bir yara pansumanıdır. Demem o ki duygularımızı örtbas ederek bu karmaşada devam edersek, ruhsal açıdan zarar görebiliriz. Acı varsa acının üstünü örtme yani bastırma ve kapatma! Yaşa, yeniden doğ ve tam iyileş. Aksi halde bedenin seninle farklı yollarla iletişime geçecektir buna hazırlıklı ol. Örneğin; ciltte bozulmalar, bedensel değişik semptomlar, ani baş ağrıları, hazmedemediklerimizin dışa vurumu mide ağrıları… Bunları fark ederek yaşamak lazım. Bedenin ilk sinyallerini gösterdiğinde anlamak gerek çünkü uyarılıyorsun.

Gerçek anlamda anlamak ve anlaşılmak kavramlarının içini dolduralım. Anlaşılmayı daima karşı taraftan beklemek, bana asıl güçsüzlük gibi gelmiştir. Herkes bir değiştirme çabası içinde; eşini değiştirme, arkadaşını değiştirme, ailesini değiştirme… Ben tecrübe ettim ki bunlar çok yanlış. Tek doğru bizim düşündüğümüz ya da bizim gördüğümüz değil ki. Anlamadan anlaşılmayı beklemek tam da bu olsa gerek. Unutulmamalıdır ki; Kimse bir başka insanı değiştirebilme gücüne sahip değildir. Fakat o insanı olduğu gibi benimseyerek, şefkatle, yargılamadan sevgi ve inançla ona ‘’kendini değiştirebilirsin güdüsünü aşılayabilir’’ hepsi bu. Aslına bakarsak kabul edilme, onaylanma ruhun ve aklın beslenme çeşididir. İnsanları olduğu gibi kabul edebilen insanlar en çok değiştirme gücüne sahip olan insanlardır. Baskıyla, tehditle karşıda ki insan anlaşılamadığı için bocalar ve sadece savunma mekanizması sizinle iletişim halindedir. O yüzden anlıyor muyuz yoksa sadece anlaşılma isteği içerisinde çabalıyor muyuz bir düşünün isterseniz.

İnsanlar ‘’Beni anlamıyorlar’’ diye kaygılanmam. Eğer ben insanları anlamazsam kaygı duyarım.(Konfüçyüs)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.