DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Tavizler

Sesli Dinle

Mutlu olma hayaliyle verilen tavizler, mutsuzluğun temeli oluyor.

Tavizler
13.09.2021
5.704
A+
A-

Selam olsun “Sorumluluk, suçlamanın bittiği yerde başlar” diyebilen siz değerli dostlara. Dolu dolu bir hafta geçirmenin zihnimde oluşturduğu karmaşanın yorgunluğu ve bilginin hüznüyle sesleniyorum sizlere.

Düşüncelerimi arz edeceğim sözlerim, doğru mudur? Bunun muhakemesini sizlere bırakıyorum. Doğru söyleyeni kaç köyde, ne yapıyorlardı? Bu konuda endişe yaşayamıyorum.

Öncelikle mülteciler konusunda ki yazılarım sebebiyle gelen cesur mesajları, acı bir tebessümle karşıladığımı ifade etmek isterim. “Türkiye Suriyelilerindir, Afganlar kardeşimizdir” mesajları şahsımı değil hepimizi ilgilendiriyor, vebal ise sadece buna imkân veren yetkililerin olamaz, onları yetkilendirenler olduğu sürece. Kaldı ki bu kimseleri bizler düşman ilan etmedik, etmiyoruz.

Şayet içine süt katılmaz ise İngiliz kültüründen sayılamayacak çay ve Türk kültürünün vazgeçilmezi kahve ziyafetlerinin yoğun olduğu bir hafta geçirdim. 7 gün içerisine, 2 farklı şehir dışı yolculuğu, 3 farklı şehirdeki dostlarla keyifli sohbetleri sığdırdım.

Girdiğim dost ortamında görünüşüyle başlayan ve bilgisiyle süren, hayran olmamanın mümkün olmadığı bir devlet adamı ile tanıştım. Üniforma bir insana bu kadar mı yakışır dı? Omuzlarında ki çelenk ve yıldızlar, bu kadar mı göze değerdi, heybeti ile üniformanın gücüne güç katan bir duruşu vardı bu kişinin. Anlatımları ise kır saçlarının her bir telinin, birçok tecrübeye sahip olduğunu haykırıyordu.

Cizvit tarikatının az bilinenlerini, az duyulanlarını anlatarak girmişti gündemimiz olan konuya. Vatikan’ın bu tarikatı azletmesinin ardından tekrar kabulünün sağlandığı süreci Atatürk’ün mason localarını kapatması ve bu locaların sonrasında tekrar hayat bulmasına benzetmişti.

Devletin önemli kurumlarında görev yapmış ve halen önemli görevde bulunan bu vatanperver, milli ve manevi değerlere hassas olduğu aşikâr kişi, vakti zamanın âlim, ulema, bilge isminin, günümüz de ki fark edilişle bir terör örgütü olan yapının ve haddi aşan cesur eylemlerinin bu tarikat ile benzeşen ayrıntılarına dikkat çekiyordu, somut örneklerle donattığı sohbetinde.

İşin kötüsü bir yapı ile mücadele edilirken krizi fırsata çeviren farklı yapıların hızla artan gücüne vurgu yapıyordu, gelecek adına yaşadığı endişeleri belirterek. Terör silahla sınırlı bir eylem değildir diyordu.

Daha birçok konuda önemli bilgiler edinmiştim, bu dost ortamında ki sohbetten.

Gözden ırak, gönüllere yakın bir başka ziyaretimde ise davet edenlerim, iktidar iradesinin yanı başında bulunan isimlerden oluşuyordu. Bu sohbette yapılan son atamalar başrol olmuştu. Bakan atamalarından, bürokrat atamalarına kadar tercih edilen birçok isim hakkında benden daha çok soru sormakta, benden daha şaşkın durumdaydılar.

Turizmin güncel durumu hakkında fikir sahibi olmamı sağlayan gezilerim ise haykırışlarımızın isabetli oluşuna dem vuruyordu. Tatil bölgelerimizde pandemi ve salgın tedbirlerine dair hiçbir uygulama görmezken, sahilleri dolduran, bölgede ticaret yapan veya en azından turizm sektöründe çalışan mültecilerin arasında azınlık hissiyle gezmenin yaşattığı duygularımı sizlerin tahminlerine bırakıyorum. Her hafta onlarca üniversite mezunu insanımızın iş arayışına tanık olan, maillerinde onlarca özgeçmiş bulunan ve acaba kime nasıl bir katkımız olur diyerek çabalayan biri olarak gördüğüm manzara sorumluluklarımı düşündürdü.

Hemen hemen her ortamda konu işsizlik, ekonomik kriz, iktidarın zayıflaması, mülteci sorunları, artan suç oranları, insanların tahammülsüzlüğü gibi konular oldu.

Değerli devlet adamlarının bulunduğu ortamlardan ve teknik, akademik bilgiye dayalı sohbetlerden, vatandaş sohbetlerine kadar tüm anlatımlardan ben yine farklı bir sonuç çıkardım.

Tüm hak dinlerin kaynağının aynı olduğu gibi tüm ideolojik kavramlarında olgusu aynı. Sorun ise insanların ortağı olan nefisleri ve doyumsuzluğu.

“Çocuklarıma daha iyi bir gelecek sağlamak” cümlesi aslında iki şeyi anlatıyor. Birincisi yaratıcının bizlere verdiği garantileri yok saymak, ona güvenmemek ve ikincisi gerçekte kişisel doyumsuzluğumuzun kulağa hoş gelen bir kılıfla örtülmesi.

Sizlerde bilirsiniz veya öğrenebilirsiniz. Büyük ekonomik miraslar genel itibariyle 3 kuşak süren bir varlık gösterir. Yazarımız Ahmet Çirkin’ in “Tanrılar” başlıklı yazısında belirttiği gibi mezar taşlarının kaybolması süresi ile bu mirasların tükenme süresi ilginç bir tevafukla bağlanır.

Gerek siyasetçilerin, gerek bürokratların ve gerekse iş insanlarının çocuklarının yaşamlarına bakıldığında psikolojik sorunlar, intiharlar, maddi varlıklar sebebiyle yaşanan aile içi veya dışı kavgalar, başarısızlıklar, aslında birçok açıdan heba olan hayatlar göze çarpacaktır. Yani değer verildiği iddia edilen kimselere, en büyük zararı, değer verdiğini söyleyenler veriyor. Mutlu olma hayaliyle verilen tavizler, mutsuzluğun temeli oluyor.

Güncel olarak baktığımızda tüm siyasi hareketler ortak mazilerin temelini oluşturduğu parçalardan oluşmuyor mu?

Abdülhamit hanın devlet işlerinde, yanlış bir iş olduğunda, çoklu imza uygulamasıyla, durumu fark eden silsile içerisindeki bir vatan evladının engel olması umudu, doymak bilmez nefislerin kulları kimselerin eylemleri veya eylemsizlikleriyle hayal olmuyor mu?

Tüm inançlarda ticarettin kuralları ve kar oranları açıkça belirtilmişken, yasaklı olmasına rağmen maliyetinin onlarca katına yapılan ticaretlerin helalliğinin şaibe ligini düşünüyor muyuz?

Aynı hayalleri, aynı hedefleri farklı yol ve söylemlerle hayata geçirmeye gayret eden insanların hayatlarını kaybettiği, 12 Eylül darbesi ve darbeye gelinen sürece kadar ki tüm isimler, ilahi adaletin tecellisi ile ebediyete irtihal etti. Korumaların, koltukların, iknaların olmadığı ebedi alemde yerlerini aldılar. Varisleri ise mirasların konu olduğu onlarca küslük ve kavga ile huzurlarını yitirdiler.

Bir gün bizler içinde aynı ilahi adalet tecelli edecek muhakkak. Peki o yıllardan günümüze ne değişti?

Farklı yerlerde, farklı zamanlarda yaptığım ve sizlerle paylaştığım sohbetlerde kafama takılan ilginç tesadüfleri veya tevafukları belirtmek istiyorum.

Ali Borakas’ ın “Gâvurlar” isimli parçasını bu sohbetlerin birinde dinledim. Murat Göğebakan’ın “Kalbim yaralı” isimli parçasına yapılan Biz şarkı söylüyor zannediyorduk, meğer acısını haykırıyormuş yorumuyla her zaman ki gibi geç fark edilen gerçeklerin, farkındalığıyla olguya vardık.

Ve ben 1999 depreminde, enkaz altında vefat eden babası Ali beyin kurtarılma çalışmalarında yer aldığım Şebnem Ferah’ ın, Bulutsuzluk Özlemi ile birlikte seslendirdiği “Sözlerimi geri alamam” parçasını dinleyerek bu satırlarıma son veriyorum.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.