Sonrası Yine Erdoğan “Hedef 2031”
Mavalı da nedir diye soracak olursanız iyi bildiğim bir mahallenin “karıştırıcı” anlamında ki lakabı derim.
Selam olsun satırlarıma kulak veren efendiler. “Anlatılan değil, anlaşılan önemlidir” denir ya hani, işte o misal geçtiğimiz haftaki yazım sebebiyle ne çok sitem aldım. Düşünceme katılmayan okurlarım dayanaklarıyla itiraz etti. Düşüncelerim yıkılamayacak, tartışılamayacak tabu değil ki elbet yanlış da olabilir.
Bu haftaki konumuza girmeden önce belirtmeliyim ki kayyum meselesi siyasetle sınırlı bir mesele değildir. Şayet halkın iradesiyle seçilir ancak sonrasında devletin ve milletin varlığına, bütünlüğüne, huzuruna, kamusal iradesine aykırı davranırsanız o zaman devreye hükümet değil devlet girer.
Ayrıca bir husus daha var; devir teslim meselesi. Seçimi kaybeden kimselerin devlet mallarına zarar vermesi, yağmalaması, kullanılamaz hale getirmesi veya devir öncesi yeni yönetimi zora sokacak eylemler yapması da az önceki durumdan çok farklı olmasa gerek. Neticede Belediyenin makam aracından tutun, çöp fırçasına kadar her bir demirbaşı beytül mal vebaliyle devlet malıdır.
Gelelim sonrasına…
Yerel seçimlerin tam anlamıyla Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği şekilde sonuçlandığını düşünüyorum demiştim, Ak Parti’nin demedim. Partiler liderlerinin himayesinde olsa da dengeler ve denklemler dahilinde liderle farklı hedefleri olabilir.
Ak Parti kurulduğu günden beri hikmetine, sırrına akıl ermez şekilde Recep Tayyip Erdoğan ismi ile varlığını ve gücünü korudu. İstisnai kimseler dışında partinin kurucuları da dahil hiçbir kimse bu kudretin gölgesinden çıkamadı.
Ancak son iki genel seçimlerin gündemi Ak Parti’nin kan kaybetmesi gerçekliği oldu. Özellikle son genel seçim sonrası Ak Parti ve hükümet içinde büyük değişimler yaşandı. Erdoğan’ın kişilere vefa duygusunun varlığını koruduğu bu değişiklikler halk nazarında beklenilen karşılığı göremedi. Burada bir paradoks var, fakat o konuya şimdilik hiç girmeyelim.
Onca değişikliğe rağmen Ak Parti kan kaybetmeye devam ediyor. Erdoğan’ın mevcut kadrosu beklenilen sonuca çok uzak. Kişisel istikbal gayretleri ise her geçen gün daha bariz şekilde göze çarpıyor. İşte bunu hem Cumhurbaşkanı hem de Partisinin Genel Başkanı olma sorumluluğunu taşıyan Recep Tayyip Erdoğan da fark etmiş olmalı.
Tamamen şahsi fikrim olmakla beraber istişare ettiğim ehil kimselerin yok sayılamayacak bir düşünce olduğunu ifade etmiş olmaları da belirtmem gereken bir ayrıntı.
Seçilmiş vekillerin özlük haklarını alması, yeni belediyelerin olası başarısızlıklarıyla halk nazarında oluşacak rahatsızlığın doğmasıyla birlikte tahminen 2025 yılı sonunda 2026 yılı içinde erken genel seçime gidilir. Bunun için TBMM üyelerinin çoğunluğunun istifa etmesi gerekiyor ki bu zaten Cumhur ittifakı ile sağlanabiliyor. Yasal olarak Erdoğan’ın aday olabilmesi için bu durumun şart olduğunu ise hukukçular söylemekte.
Yakın tarihte yenilenmiş bir hükümet ve Ak Parti yönetimi, titizlikle hazırlanacak aday listeleri, alternatifsizlik, muhalefetin dağınık hali, muhalefetmiş gibi olanlar, yerel yönetim memnuniyetsizlikleri Ak Parti iktidarını koruyacak unsurlar olur.
Özgür Özel’ in ifadesiyle CHP’nin görünmez tavan sınırını aşmasını sağlayan genç kuşağa, yakın geçmişte vatandaşlık almış olan kimseler karşılık gelecektir.
İttifakın biraz daha genişletilmesi Fatih Erbakan’ın ittifak içinde daha güçlü yer alması da önemli ayrıntılardan olacaktır.
İçinde bulunduğumuz coğrafyada yaşanan gerginlikler ise toplumun milli ve manevi hassasiyetlerini tetikleyerek iktidarı daha güçlü kılacaktır.
Tüm bunların üzerine bir de geçmişte olduğu gibi bir mavalı çıkar iktidara talipmiş gibi yapar ve milyonluk aracıyla, milyonluk villasına çekilir. Mavalı da nedir diye soracak olursanız iyi bildiğim bir mahallenin “karıştırıcı” anlamında ki lakabı derim.
2031 seçimleri için kimler çalışıyor ona bakmak gerek.