DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Şarkılar da Benzer İnsana

Sesli Dinle

Normal hayatta size söylenenlerin neden söylendiğini bilemeyecek kadar saf değilsinizdir bu saatten sonra ve Dostoyevski’nin “Her şeyi anlıyorum ve bu beni öldürecek” Sözü size daha anlamlı gelecek

Şarkılar da Benzer İnsana
01.03.2021
12.884
A+
A-

Bazen daha fazladır her şey,
Bir eşikten atlar insan.
Yüzüne bakmak istemez yaşamın,
O kadar azalmıştır anlam.

O zaman hemen git radyoyu aç,
Bir şarkı tut,
Ya da bir kitap oku mutlaka,
İyi geliyor.
Ya da balkona çık bağır bağırabildiğin kadar,
Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor.

Ama fazla da üzülme, hayat bitiyor bir gün,
Ayrılıktan kaçılmıyor.
Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür,
Ömür imtihanla geçiyor.

Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem, gitmem,
Unutamam acı tatlı ne varsa hazinemdir.
Acının insana kattığı değeri bilirim, küsemem,
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir.

Sen çok yaşa Sezen!

İnsan olunca mutlaka acılarımız da oluyor. Bizi biz yapan olgunlaştıran ve kemale erdiren duygular. Bu bazen çocukluk travmalarımız olur bazen gençlik hatalarımız ya da bugün yapıp bir sene sonra bize sağladığı deneyim için teşekkür edeceğimiz hatalarımız. Bunlarla barışık olmak ve kabullenip aynada kendinle yüzleşebilmek her insan için kolay olan bir durum değildir muhtemelen. İnsanız işte yer yer gerçekten olgunlaştığımızı düşünüp kendimizi poh pohlarız içten içe. Bir olay olur bu olaya verdiğimiz karşılık ile görürüz ki zannettiğimiz gibi olgunlaşmamışız ve ‘ham’ız daha. Gelişim sürecinin son nefesimizi verene kadar olduğunu anlayıp içselleştirdikten sonra bildiklerimizle öğünmeyi bırakıp bilmediklerimize tasalanmaya başlarız ve o zaman farklı bir anlam yüklenir hayatımıza. Bundan sonra biz eski biz olmayacağız istesek de olamayız. Bir üst kattan bakmışızdır hayata, bu tıpkı bir binanın birinci katından baktığınızdaki görme alanı ile bir üst katından baktığınızda ki görme alanı’nın aynı olmadığı gibi ve sürekli olarak her katın bir üstünün olacağını biliyoruzdur bundan sonra. Geçmişte kaygısını taşıdığımız kariyer daha iyi bir gelecek planı ve benzeri sorunlar, yerini insanlığın gelişimi ve varlığı adına evrilecek ve işin en can sıkıcı yönünü göreceksiniz, aklınız yetecek ama gücünüz yetmeyecek birçok şeyi değiştirmeye. Sonra kendinizi yeşil yol filminin efsane karakteri ‘John Coffey’ gibi hissetmenize neden olacak. Kim bilir belki bu hal bu katın birinci sınıfıdır ve bu durum da birinci sınıfın abc’sidir.

Normal hayatta size söylenenlerin neden söylendiğini bilemeyecek kadar saf değilsinizdir bu saatten sonra ve Dostoyevski’nin “Her şeyi anlıyorum ve bu beni öldürecek” Sözü size daha anlamlı gelecek. Bazen Einstein yanımızda yürüyecek ve “İnsanlar ikiye ayrılır, iyiler ve kötüler.” derken bulacağız kendimizi, bazen de Hacı Bektaş-ı Veli’nin eteğinin dibinde “Dini dili ırkı ne olursa olsun iyiler iyidir.” Nasihati alırken bulacağız kendimizi. Ne olduğunu anlamaya çalıştığınız bir durumda kulağınıza fısıldayacak Gandhi “Çoğunluğun onayı, yanlışı doğru yapmaz.” Ne yapabilirim diye düşünürken ibn-i Haldun seslenecek, evlat “Dağları bir yerden koparıp başka bir yere nakletmek, gönülleri birleştirmekten daha kolaydır!” Sıkma canını diyecek.

Eyvallah deyip ilerlerken gülümseyerek bakan bir kadın “Başkalarının hayatından ders alın, insan bütün hataları kendi yapacak kadar uzun yaşamıyor.” Diyecek, sonradan hatırlayacağız söyleyenin Eleanor Roosevelt olduğunu, tüm bu olanlara bir anlam vermeye çalışırken ciddi bir tavır takınıp yürümeye devam edeceğiz. Önünden geçtiğimiz tiyatro afişinden seslenecek sana Oscar Wilde “Ciddiyet sığlığın tek sığınağıdır.” Ne bu asık surat dostum diyecek. Konur sokakta kitapçı tezgahından yükselen ses kafamızdaki birçok soru işaretine cevap olacak “Kurtların içerisinde ceylan masumiyeti ile hayat sürülmez.” Sonra Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın sesi olduğunu hatırlayacağız. Oradan Sıhhiye’ye doğru yürürken Tabi ki yine aynı yanlışları yapıp kendimize bir dünya anlam yükleyeceğiz. Sıhhiye köprüsünün altında el arabasının üzerinde etrafında çatlaklar olan iri bir domates seslenecek;

  • Hey canım sıkıldı gelin biraz sohbet edelim.
  • Bize mi dedin?
  • Evet evet size dedim.
  • Bu kadarını yaşadıktan sonra bir domatesle sohbet etmek ayıp olmaz herhalde evet anlat bakalım.
  • Bu üzerimde ki çatlakların sebebini biliyor musunuz? Diye sorar domates.
  • Hayır. Anlat bilelim sevgili domates.
  • Bu çatlaklara büyüme çatlağı denir, uzun zaman susuz kaldıktan sonra birden bol ve bilinçsiz sulama sonucu oluşur ve oluşan çatlaklar bakterilerin en ideal yaşam alanıdır der ve devam eder, etrafınızda bana benzeyen birçok insan göreceksiniz dikkat edin onlara!
  • Yahu sen, domatessin nasıl olur, birçok insanla aynı olabilirsin? diyeceğiz ona.
  • Susuz kaldığım dönemlerimi birçok insan da maddi imkanların kısıtlı olduğu bir dönem gibi düşünün, bol ve bilinçsiz sulanmamı da insanın hak ettiğinden çok para kazandığını ya da mevki makam sahibi olduğunu düşünün.
  • Anladık anladık tamam sevgili domates. Bir sen kalmıştın hayat dersi almadığımız onu da aldık, biz gidiyoruz hoşça kal!

Minibüs geliyor biniyoruz, en arkada son bir kişilik boş yer var. Hemen oturup dört lirayı elden ele gönderirken radyoda yine Sezen Aksu.

“Acının insana kattığı değeri bilirim, Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.