DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Sanki Normal Şeyler

Sesli Dinle

“Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.” Demiyorum.

Sanki Normal Şeyler
28.03.2022
6.386
A+
A-

Bir puzzelın parçalarını birleştirircesine, ince bir el işi örercesine, olaylara ve kişilere takılmadan olguları gözlemleyen, sorgulayan, muhakeme eden, hafızası güçlü siz satır dostlarıma selam olsun.

Etrafı örülmemiş, fanusun içerisine hapis olmamış, anlık, günlük ve şahsi çıkarlarını başarı saymayan, evlatları, ailesi, milleti, devleti ve inançlarına hassas hayatın içerisinde ki her bireyin öngördüğü gerçekler yaşanır oldu. Bu üzücü gerçekliği “bu daha başlangıç” sözüyle daha üzücü olarak ifade edenlerin sayısı ise yadsınamaz derecede fazla.

Bir olayın birçok nedeni ve tarafı vardır. Tek taraf tamamen suçlu olamaz. Suçluluk hata payının yüksek olduğu tarafa aittir.

Bir de yaşam gerçekliği yani suçluyu mazur göstermese de suçun, yanlışın, hatanın kök sebebi gerçekliği vardır. Örneğin yakınını yakın zamanda kaybetmiş kimsenin, kirasını ödeyememiş kişinin yani özetle psikolojisi bozuk denilebilecek depresyon halinde ki insanların yapabilmesi muhtemel olaylarda ayrı bir haldir.

Hayatın birçok alanında kök sebep ve zincirleme kavramlarına uzağız.

Suçu veya suçluyu aklamak gibi bir kastım yok fakat kısıtlı bakış açımızla büyük acıların vebalini ellerimize doluyor olduğumuz gerçekliğini inkâr edecek kadar da meczup değilim.

Sayısız olayda olduğu gibi bu hafta bir vakfın gösterisinde yaşanan olaylar birçok açıdan yürek sızlatıcı olduğu kadar düşündürücü vede inşa ettiğimiz gerçekleri somut olarak gösterici özelliktedir.

Şehir merkezlerinde insanların ulaşım gibi birçok sebeple kullanmak zorunda olduğu yerlerde yapılan her türlü gösteriye karşıyım.

Bu olayda üyelerine, taraftarlarına değer vermesi gereken vakıf yönetiminin gösteri için seçtiği yer düşündürücüdür. Gösterinin tarihi ise farklı muammadır. Şayet bazı olasılıkları ön göremeyen bir yönetim var ise oraya tabi olmak genel anlamda mantık dışı değil midir? Öngörü var ise zaten konu bambaşka bir hal alır. Kasıt vardır, art niyet vardır.

Diğer bir açıdan bakıldığında yakın zamana kadar iş korkusu yaşayan, bir vesile nasibine kavuşan, kimimizin yakını, arkadaşı, komşusu olan gözümüzün nuru dediğimiz polislerimiz içerisindeki bazı kimselerin müdahaleleri hangi değere, hangi etik anlayışa uyabilir? Bu gibi haller o meslek dalına ve icra edenlere karşı negatif duygular beslenmesine sebep olmaz mı?

Neresinden bakarsak bakalım aynı cephede saf tutmuş, aynı safta namaz kılmış, aynı kültürün evlatlarına ve torunlarına yakışmayacak bir gerçeklik.

Türkiye gazetesi yazarlarından Fuat Uğur’ un bu haftaki yazısı ilgimi çekenlerden oldu. Fuat Uğur yazısındaMuğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Haşim Koç’un kendisini aradığını belirterek girmiş konuya.

Üniversite Genel Sekreter Yardımcısının “elimizde büyüdü” diyerek tanıttığı ünlü Doktor Tahir Tarımer’i makamında konuk ettiğini ve kendisiyle görüştürdüğünü belirtmiş ve görüşme hakkında detaylar vermiş.

Yazar ile Üniversite Genel Sekreter Yardımcısı 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü hakkında ki bir konferans sebebiyle tanışıkmış.

Muhtemelen makam ya da Genel Sekreter Yardımcısının telefonundan yapılan görüşmede mahzun ve masum Tarımer, kendisine zimmetli kağıt parçasının öneminden, korkularından bahsediyor.

Sayın Uğur’un  -Tahir Bey, siz evrakı almak istediğinizi ifade ediyorsunuz ama görüntüler bize başka bir şey söylüyor. Saldıran sizsiniz. Şimdi “Başka türlü davranabilirdim” diye aklınızdan geçiriyor musunuz? Sorusuna verdiği cevapla yine kişiliğinin ötesinde birçok gerçeği ifade ediyor.

Doktor Tamer Tarımer cevabında  -“Evet, olabilirdi. Örneğin oradaki güvenlik görevlisine söyleyebilirdim… -Hasta da evrakı yere attı.” Demiş. Ben bu cevapla Doktor Tarımer’in güvenlik görevlilerini, orada bulunan personelleri fedai olarak gördüğünü anlıyorum. Olay görüntülerinde ki sesinden, görüntülerden korku olmadığını ve yalan kokan anlatımı zaten bariz.

Yazar Uğur’un önerdiği çözümlerin ise halen akıllara gelmemiş olması ise düşündürücü. Yazının sonunda yazarın değerlendirmesi ise gerçek tarafsızlığı, tecrübeyi, olaylara geniş açıdan bakabilmeyi özetliyor. Ben Fuat Uğur’u bu yüzden beğeniyor ve tebrik ediyorum.

Genel Sekreter Yardımcısının böyle bir olay sonrası sorumlu kişiyi makamında ağırlamasını ve ünlü gazetecileri arayacak kadar konuyla sahip çıkmasını yorumsuz bırakıyorum. Olay silsilesinde mağdur olan Uzman Çavuşu, birilerinin galeyanı, organizasyonu veya insani reflekslerle alkış tutmuş diğer masum personelleri aynı makamlar ağırlamış, aynı derecede sahiplenmiş midir? Hepsini çocukluğundan beri tanımış değil ise sanırım yapmamıştır.

Peki, alkışlarla onlarca insanın önünde o mağduru evirip çevirip mağdur edenlere ne demeli? Uzman Çavuş Ali Aladağlı’ nın tedavi ve taburcu sürecinde, bilinçli veya bilinçsiz onlarca insan tarafından uğradığı mobing’i düşündükçe rahatsız oluyorum.

Evet, canı yanarak gelmiş bir kimsenin nahoş hareketleri, sözleri, tavırları olabilir. Adliyeler, karakollar gibi hastanelerde benzeri durumların sıkça yaşandığı yerlerden. Sağlıkçılar ve güvenliğinden, sekreterine kadar tüm çalışanlar ise seçtikleri meslekle, yaptıkları mesaiyle hem bu hali kabul etmiş hem de bu gibi olaylar için eğitim almış olmalılar. Tabiki saldırı, hakaret veya tacizleri hoş görüyor veya kabul etmiyoruz ancak acı eşiği gibi müdahale tarzının ve eşiğinin önemini belirtmeye çalışıyorum. “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.” Demiyorum.

Yazının başından beri bahsettiğim gerçeklik nedir? Sorusuna detaylı cevabı sizleri maziye götürerek vereyim istiyorum. Vakti zamanında satırlara nakşedilmiş “Diyen Gitti”, “Bumerangın Dönüşü”, “Bumerangın Dönüşü Hedef” başlıklı yazılarımı hafızalarınızda tazelemenizden mutlu olurum.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.