DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Sahte Savaş…

Korkulan olur mu ? Birçok ülkeyi etkileyecek ve taraf yapacak savaş yaşanır mı ?

Sahte Savaş…
27.02.2020
14.633
A+
A-

Zaman zaman gündeme damgasını vuran A.B.D.İran gerilimleri ve savaş hazırlıkları söylemlerine yabancı olanımız yoktur sanırım.

Karşılıklı restleşmeler, sıcak saatler, günler, haftalar, ardı arkası kesilmeyen açıklamalar dünya gündemini kaplar bir anda ve sonra hızlı bir yumuşamayla kapanan gündemle sonuçlanır her şey. Birde yıllardır süre gelen faydasız ambargo vardır ki aslında sadece ticaretin ve hayata dair her şeyin zaten dolaylı olarak yapıldığı. Bu dolaylı işler birçok ülkeye de yararlı olmaktadır.

A.B.D.-İran savaşı her gündeme geldiğinde sadece tebessüm ederim, neden mi?

Kısa bir tarihi bilgiyle, olgu esaslı yorumlama yapalım.

İslam öncesi dönemde iki büyük güçten bahsedilir. Para birimi  (Dinar) altın olan Roma ve para birimi (Drahmi) gümüş olan İran (Sasani).

İslam öncesinde birçok toplum gibi İran’ da bir dönem ateşe/güneşe tapınanlardandı.

İslam davetlerini geri çeviren dönemin hükümdarı (Kisra) Halife Hz. Ömer tarafından düzenlenen seferler sonrasında yenilgiye uğrar.

Kisra’ nın üç kızı vardır. Bunlardan biri Hz. Ebubekir’in oğlu, diğeri Hz. Ömer’in oğlu, sonuncusu ise Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın torunu Hz. Hüseyin ile evlenir.

Hz. Hüseyin’in Ali Zeynel Abidin isimli bir oğlu ve iki kızı olur.

Ali Zeynel Abidin’ in ise Muhammed Bakır ve Zeyd isminde iki oğlu olmuştur.

Muhammed Bakır’ın ise Cafer-i Sadık isminde oğlu olmuştur.

Dönelim İran konumuza. Tarih içerisinde güçlü devlet olabilmenin şartlarından biri olarak dini inanışlar önemli yer tutmuştur. Osmanlı ile Sünni merkezli İslam inanışı karşısında; İran hem geçmiş genetik bağlarına duyulan bağlılık, hem de İslam’ı kabul etmelerinden dolayı olmalı ki Şii mezhebini benimseyerek resmi inanışları olarak kabul ve ilan etmiştir.

Bugün birçok bağımız ve sınır komşumuz olan İran İslam Cumhuriyetinde birçok mezhep ve dini inanışa bağlı kimseler yaşamlarını sürdürmektedirler.

Toparlamadan önce bir konuyu daha belirtmekte fayda var.

Babil tarafından ülkeleri dağıtılan, esir alınarak köle yapılan İsrail halkı, Sasani-Babil savaşında, Sasaniler’in galip gelmesi ve İsrail halkını kölelikten kurtararak ülkelerine geri dönmesine izin vermesi de vefa ahlakıyla bugün yaşanan bazı olayların temelini oluşturmaktadır.

Sahte savaşlara gelecek olursak, tarihi inançlara bakıldığında ateşe/güneşe tapındıkları için birçok ortak paydası olan devletler görülmektedir.

Sonrasında ise Yahudilik, Hıristiyanlık gibi dönemin hak dinlerine ve son hak din İslam inanışlarında yine bazı benzerlikler göze çarpmaktadır.

Vatikan’ nın ve papaların sözleri üzerinde tartışma yapılamaz, sorgulama yapılamaz çünkü onlar Hz. İsa’nın ruhunu taşıyan, Tanrı adına konuşan özel insanlardır.

Aynı şekilde İran Ruhani liderlerinin de sözleri tartışılamaz ve emirleri aynen yerine getirilir çünkü onlarda bir nevi Allah adına konuşan kimselerdir.

Şimdi sorumuzun cevabını soru ile verelim, bu iki taraf birbirleri ile nasıl savaşsın?

Birde tarihi bağlardan bahsettik, vefa duyguları en yüksek seviyede bulunan o kimseler de buna izin verirler mi?

Tarihi olayların elbette birçok farklı versiyonu vardır. Hangi anlatım doğru veya ne kadar doğru diye düşünerek olguyu kaçırmak istemiyorum. İran/A.B.D. savaşı söylemleri daha çok tebessüm ettirir bana. Konu Irak olmadıkça değişen bir şey olamaz.

Vakti zamanında bir vesileyle görüşme imkânı bulduğum ve son derece özel konular hakkında ki değerlendirmelerini aldığım merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’ in bir sözü geldi aklıma.

Tarih, kulağa hoş gelen manzum hikâyelerdir.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.