DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Öz’ünü Öz’ümse Güzel İnsan

Hayatı yaşayış şekillerimiz bizlerin mücizeleri görmemize, yaşamamıza ve akışa ayak uydurmamıza engel oluyor.

Öz’ünü Öz’ümse Güzel İnsan
16.09.2020
5.352
A+
A-

İyi haftalar,

Geçtiğimiz hafta özendirmek gibi olmasın, bir tatil beldesinde yıllık izindeydim, siz çalışırken büyük ihtimalle ben denizin, güneşin tadını çıkartıyordum. Ama korkmayın siz bu yazıyı okurken işimin başına dönmüş, gelen e-postaları itinayla kontrol edip, iş önceliklendirme ve planlamalarımı sağlıyor olacağım.

Bu tatilde farklı bir şekilde Öz’üm ile kalmak istedim, kendimi dinlemek, kafamı boşaltmak ve tamamen kendime format atmak.. Hepimizin olduğu gibi çeşitli dönemler yaşarız ve yaşadıklarımızın yüklerini beraberimizde gittiğimiz her yere götürürüz. Ve zaman zaman toprağa basıp, yüklerimizi teslim etmek isteriz. İşte tam öyle bir tatildi…

Bu nedenle tatilimi doğayla bütünleşmek için kullandım. Sahilde yalın ayak yürüdüm, suyun akışına kendimi bıraktım, rüzgarı dinledim. Hepsini yaparken de hissetmeye özen gösterdim,  suyun hücrelerime nasıl oksijen sağladığını. Güneşin hücrelerimi yenilemesini, rüzgarın bana fısıldamasını dinledim.

Her gece de yıldızları görmek için içimden “keşke elektrikler kesilse de tüm yıldızlar belirginleşse” diye dileyip durdum. Herhalde çok içten istemişim; Olimpos’ta iken elektrikler pat diye kesilince, 1 hafta görmek için can attığım tüm yıldızlar tepemde belirdiğinde yaşadığım mutluluğu size anlatamam. Çünkü o an’ı Öz’üm ile paylaşmak zincirimin son halkasıydı.

Benim Olimpos’a yolculuğumda kendimi akışa bırakmamla gerçekleşti. Bir arkadaşım ile aynı tatil beldesinde tatil yaptığımızı öğrendik, buluştuk. Olimpos’ta ki ortak arkadaşımızı aradık ve ertesi sabah 06:00’da Olimpos’a doğru yola çıkmıştık. Planlama yoktu, sadece akışın bize getirdiklerini kabul etmiştik. Ve akşamında yıldızlar ve ben başbaşaydık. Çoğu kişi “keşke para dileseydin” diyeceğini biliyorum.

Bu hikayeyi size anlattım çünkü gene garip bir şekilde başka bir konuya bağlayacağım 😊

Hayatı yaşayış şekillerimiz bizlerin mücizeleri görmemize, yaşamamıza ve akışa ayak uydurmamıza engel oluyor. Çoğumuz akışı gelir seviyesiyle, mevkiyle veya sosyal statüyle yaşar oluyoruz. Akışa ayak uydurmayı geç, onun bir parçası olmaya cesaretimiz kalmıyor. Kendimizi karamsarlık, kaygılar, korku gibi olumsuz duyguların hakimiyetiyle kendimizi frenliyoruz. Emanet yaşadığımızı hayata da yabancılaşıyoruz. İyiliği bile çıtar ilişkisi olmadan yapamaz oluyoruz. Halbu ki “İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir”  diye boşuna söylenmemiş. Ama işte iyiliğe ve iyi olaylara yabancılaşıyoruz. İyilik kavramı benim için çok özel bir konu ilerleyen zamanlarda hatta bir seri olarak bile yazabilirim. Ama şimdi akışa odaklanalım.

Hayatı yönetmeye çalışmak, (Ki ben çok beceriksizimdir bunda) ona müdahale etmek, onun akışını değiştirmek hiç bir zaman mutlu sonla bitmeyen hikayelere bizleri çeker. Birine aşık oluruz, huyunu değiştirmek isteriz. Ya da birine aşık oluruz, bizi sevsin diye değişmek isteriz. Ya da birini hiç sevmeyiz, düzen bozulmasın diye söyleyemeyiz. Ve her geçen gün Öz’ümüze yabancılaşırız. Başkalarının akışında var olmaya çalışırız.

Şimdi size Secret’ten alıntı yapıp, evrene para enerjisi gönderin ve zengin olacaksınız diyemem, mazallah inanırsanız da en fazla kafanıza güvercin pislemesine neden olabilirim, uyarmadın demeyin. Ben sadece biraz evren ile uyumlanmayı deneyin demek istiyorum. Biraz yavaşlayıp, Öz’ünüze izin vermenizi ve Öz’ünüzün size yol göstermesine izin vermenizi isteyebilirim.

Kulaklarınızı toplumun çıkarttığı seslere kapatmayı deneyin, çerçevelere sığmayı reddetmeyi, başkalarının akışında seyahat etmeyi bırakmanızı denemenizi isteyebilirim. Sadece biraz yavaşlayıp, Öz’ünüze iyi davranmayı deneyin. Öz’ünüzü kabul ettirmek yerine sizinle aynı Öz’e sahip ve akışta hareket eden kişilerle yolculuk etmenizi tavsiye edebilirim.

Bunu yapmak içinde Tibet’te Yedi yıl geçirmenize gerek yok aslında. Evrenin parçası olduğunuzu, kendi akışınızın olduğunu kabul etmeniz yeterli. Yaşadığınız herşeyin sizin hayata sunduklarınızın karşılığı olacağını kabul etmeniz. Kendimde dahil olmak üzere, yaşattıklarımızdan çok, yaşadıklarımıza odaklı olduğumuz için, kendi Öz benliğimizden uzaklaşır, Evren’in parçası olmayı reddediriz. Akışı kabul etmektense, onun yönünü değiştirmek için yorucu mücadeleler verir, kabul görmeyi bekleriz.

Aman!

Ne yaşıyorsanız kabul etmelisiniz anlamını çıkarmayın dediğimden. Hayatınızın akışı sizi mutlu etmiyor ve değiştiremiyorsanız, kendinize nerede yalnış yaptığınızı sorgulamanızı tavsiye ediyorum. Öz’ün ile senkronize olabilecek bir akışın mı parçasısın? Yoksa başkalarının akışında seyahat ediyorsun? Sadece Öz’ünü ve ona ait akışı bul. Ona müsaade et ve sana gösterdiklerini Öz’ümse.. Kabul et.. İşte o zaman gök yüzünden para yağmayacak (Üzgünüm) ama ait olduğun akış içersinde seni mutlu edecek bir hayatı yaşayacaksın. Mutsuz isen bil ki bu Öz’üne aykırı olan şeyleri kabul edişindendir.

Öz’ünü Özümse güzel insan, sen Öz’ünle çok güzel bir insansın. İyi ki varsın.

Sevgili okurum,

Seninde bir anlatılmamış bir Öz’e yolculuk hikayen varsa yorumlar kısmında paylaşmanı çok isterim.

Kim bilir, belki senin hikaye daha etkili olur..

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.