Özlem’ce

Bir zamanlar ben de, tıpkı bir çoğunuz gibi hayatın tüm yükü altında kalmış ama bunun farkında olmadan yaşıyordum. Her şeyi mükemmel yapmaya çalışan, her kesin tüm sorumluluğunu üzerine almış ve sırtında tonlarca yükle yaşamaya çalışan bir insandım. Peki tüm bu yapmaya çabaladıklarım sonucunda takdir görüyor muydum? Tabi ki hayır. Bir de üstüne yapamadıklarım konusunda eleştiriler, yargılar alıyordum.

İşte ben, Beliz Özlem Yaylacı. 1980 yılı Çankırı doğumluyum. Üniversite zamanı gelene kadar memleketimde, sonrasında ise Eskişehir Anadolu Üniversitesi Matematik Bölümünde yaşamımı devam ettirdim. İlk öğretmenlik hayatıma Eskişehir’de özel bir kolejde başladım. 2 sene sonrasında Ankara’ya taşınma kararı aldım. O zamandan bu zamana da Ankara’da hayat mücadeleme devam ediyorum. İşte sizlere bu köşe de yer yer Özlem’ce yolculuğumdan, yer yer de kendi hayatımdan kesitlerden bahsederek yolun beni nereye vardırdığından bahsedeceğim.

Bugün burada benimle ve sizinle başlayan yolculuğumuzun temelleri 3 sene önce Aralık ayında atıldı. Bir karar vermiştim. Artık kurban psikolojisinde olmayacaktım ve hayatımın baş rolünde olacaktım. İşte ilmek ilmek Özlem’in hayatı bu şekilde örülmeye başladı. Geriye kalan hayatımın seçimlerime göre şekillenmesi için farkındalığımı artırmayı seçmiştim. Bu zorlu psikolojik zamanlarıma, Şems’in çok sevdiğim bir sözü hep ışık tuttu; “hayatım alt üst oldu diye üzülme, nereden biliyorsun altının üstünden güzel olmadığını?”

Siz değerli Can’lar ile burada paylaşacaklarım konusunda birazcık ip ucu vermiş oldum. Hayat içten dışa değişir. Siz içeriyi onarmadığınız sürece de dışarıdan gelecek her sorun, sıkıntı, zorluk ile sürekli mücadele etmek zorunda kalırsınız. Spiritüel hayat ile ilgili hiçbir fikrim yokken tam da ortasında buluverdim kendimi. “işte” dedim, Neden buradayım? Neden yaşıyorum? Amacım ne? Sorularının cevabı geldi. Hayatımı bıçak ile kesmiş gibi ikiye ayıran bir sürü kişisel gelişim eğitimleri alarak farkındalık yolculuğum başlamış oldu.

Her biriniz farklı özelliklere sahipsiniz. Dış görünüşüz, kişilik yapılarınız, yapmaktan hoşlandıklarınız, hoşlanmadıklarınız, işiniz, hayat amacınız ve en önemlisi de tekamülünüz. Hepsi çok farklı. Bu kadar farklılığımızın olmasına karşın genelde de bir çoğumuz “bu döngünün artık böyle olmak zorunda olmadığının” farkında. Tabi her şey farkındalıkla başlıyor ama ne yapılması, nereden başlanması gerektiğini bilmediğinden, hiç başlamadan vazgeçmiş olarak buluyor kendisini. Sizce de öyle değil mi? Ne kadar güçlü olduğumuzun, neleri başarabileceğimizin farkında mıyız? Hayır. “Böyle gelmiş böyle gider” kalıplaşmış cümlesi ile ne kadar sık karşılaştığınızı bir düşünün.

Haftalık bu yazılar ile gerçekleştirmeyi amaçladığım şey sizlerin, aslında hiç de düşündüğünüz gibi sıkışık olmadığınız. Aslında hayatınızı bu kadar zor yaşamak zorunda olmadığınız, her yaşadığınızın bir sebebi olduğu, gibi konularda farkındalığa ulaşmanıza yardımcı olmaktır. Sizler de bunu seçerseniz tabi ki. Burada kimse bir başkasının özgür iradesine müdahale edemez. Kişi kendi ile ilgili ne yapmayı seçerse, nasıl yaşamaya devam etmek isterse öyle olacaktır.

Sizlerin olduğunuz mucizenin farkındalığına ulaşmanıza vesile olabilirsem, ne mutlu bana. Zaten şimdi, şu anda bu yazı karşınıza geldiyse mutlaka bir nedeni vardır. Belki de değişim zamanı gelmiş demektir. Hayatta hiçbir şey nedensiz oluşmaz.

Burada yazımı okuyan siz değerli Can’lar ile belki de bir gün bir yerde yüz yüze de buluşmak dileğimle…Hepinizi sevgi ve saygı ile kucaklıyorum.