Mizah Gelmiş Memleketimin Barlarına

Kafeler veya barların birer sosyalleşme mekânları oldukları tartışmasız bir gerçek. Fakat bu sosyalleşme mekânlarının, sosyalleşme aracı olarak yalnızca müzik ya da yeme/içme ile sınırlandırılması sorunu gerçekten tartışmaya açılmalı. Müzik, yeme/içme kafelerin olmazsa olmazı kabul ama sosyalleşme kavramının ve eğlence kültürünün bu kadar dar alana hapsedilmesine itirazım var. Neyse ki itirazımda yalnız değilim. Benim gibi bu konudan muzdarip, farklılıkları seven insanların yüzleri şimdilerde gülüyor. Sebebi ise, sayıları her geçen gün artan komedi barlar, stand up kafeler, açık mikrofon etkinlikleri, komedi kulüpleri… Batıda uzun yıllardır var olan bu gelenek, ülkemizde de aslında hatırı sayılır bir geçmişe sahip. Fakat kişisel gözlemim olarak gördüğüm, bu tarz kafeler 2000’lerden sonra özellikle de 2010’dan sonra daha gözle görülür boyuta ulaştı. Özellikle İstanbul’da, Kadıköy Beşiktaş hattında çoğalan bu kafeler şimdilerde İstanbul dışında da görünür oldu. Bu yüzden biz taşralıların da yüzleri gülüyor.

Kafe/Barların yanı sıra BKM Mutfak Açık Mikrofon, Tuz Biber Açık Mikrofon ekibi de bu kültürün yaygınlaşmasında önemli bir yere sahip. Buralarda da konsept genel olarak şöyle; küçük sıcak bir kafe ortamı, ufak bir sahne ve bir mikrofon. Sonrası bol kahkaha… Bu ortam haftanın belirli günlerinde birçok mekânda yaşanıyor ve geçmişte imrenerek izlediğimiz batıdaki “comedy night”ların tadına yurdum genci de erişiyor. Açık mikrofon etkinliklerinde adından da anlaşılacağı üzere herkese açık yapılıyor ve amatör komedyenler şakalarını yapma fırsatı buluyor. Bu etkinliklerden sonra profesyonel komedyenliğe geçen isimler de oluyor. Bunlardan ilk akla geleni şüphesiz Deniz Göktaş.

Deniz Göktaş’a birazdan ayrıca değineceğim. Ama önce mizahın profesyonel sahnelerle sınırlı kalmayıp kafe ve barlarda alan buluşu ile ilgili bir iki cümle daha söylemeliyim. Bu konuyu bu kadar önemseme sebeplerinden birisi de yurt dışından gelen arkadaşlarımın geldikleri ülke ile ilgili deneyimlerini anlatırken hep söyledikleri “abi adamlar sürekli gülümsüyor yahu” şaşkınlıkları…

Biz artık gülümseyen, gülümseyerek selamlaşan, gülümseyerek işine giden insanları gördüğümüzde şaşırır olduk. Çünkü çok az gülümsüyoruz. Evet, gülmek için nedenlerimiz bir Avrupalıya nazaran daha az olabilir, ama işte tam da bu noktada bizlere gülmek için neden yaratan Stand Up sanatçılarına ve bu sanatçılara yer veren mekânlara sahip çıkmalıyız diyorum. Bu yüzden bu meseleyi önemsiyorum. Komedyenlerin, komedi kulüplerinin, komedi/stand up barların sayılarının çoğalması gerektiğini düşünüyorum.

Deniz Göktaş’a ayrıca değineceğimi söylemiştim. Dikkatli okurlarım hatırlar, 15 Nisan tarihli Podcast Dünyası yazımda en sevdiğim podcastler bölümünde Deniz Göktaş’tan bahsetmiştim. Yarın onun Adana’ya geleceğini öğrenince sevinip acaba hangi sahnede çıkacak diye baktığımda “Match Box Cafe Pub” adında bir mekân olduğunu gördüm. Nihayet dedim, İstanbul, Ankara ve İzmir’den sonra bizim de kahkaha atmak için gidebileceğimiz bir mekânımız oldu. Gülerek sosyalleşmenin, gülerek tuzlu fıstık gömmenin tadına biz de varacağız dedim. Artık Kadıköy’e, Beşiktaş’a imrenmek yok Adanam. Kadıköy ayağımıza geldi dedim.

Ümit ediyorum ki kuvvetli bir mizah birikimi ve kültürü olan Anadolu’nun her bir köşesinde, o köşelerin her caddesinde bir stand kafe, bir komedi kulübü olur. Ümit ediyorum, caddeleri sokakları bu kafelerden yükselen kahkaha sesleri doldurur.

Kahkahanız bol olsun.