DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

LAHANA BEBEK…

LAHANA BEBEK…
04.04.2020
22.910
A+
A-

9 yaşındayım en fazla; nenem bi ramazan ayında bize gelmiş, o dönemin meşhur lahana bebeklerinden almış en fosfor kafalısından.

Ama biz kardeşimle nasıl mutluyuz. Biz küçüğüz; bebek bizim için kocaman; hemen yanımıza yatırdık. Hâlbuki bu bebeklerin niye bilmiyorum ama çok ağır bir kokusu olur, bir de yeni ki Allah’ım yok böyle bir koku.

O yaşlarda gerçek anlamda ruh hastası gibi oruç tutuyorduk. Haliyle yaştan dolayı bizi kaldırmıyorlardı; biz ise tavşan uykusuna yatıp ruh hastası gibi ezan sesiyle, davul sesiyle ya da mutfaktan gelen gürültülere kalkıp birbirimizi uyandırıp mutfağa gidiyorduk kandırılmış ama zafer kazanmış edalarla. O yaşlarda oruç tutmak şimdikinden hem daha kolay, hem daha eğlenceli geliyordu nedense.

Neyse koku diyordum, bizi yine uyandırmama niyetinde gürültücü ev halkı yüzünden değil midemin kendi içinde taklalar atmasına uyandım. Mutfağa gidip anneme midem bulanıyor dememle tuvalete koştuğum süre zarfında her yeri batırmam bir oldu. Çocuk olunca böyle iğrençlikleri yaptıktan sonra gidip yatağına dönebiliyordun. Ben olsam beni camdan sarkıtırdım ama işte ana yüreği böyle bi’şey herhalde, ben bilmiyorum. Devamında kardeşimde aynı şeyi yaptı sanırım ve kiraz yanaklı, fosfor yeşili saçlı, aslında chucky kadar korkunç ama benim için minnoş lahana bebeğimi ayrı bir yere yatırıp rahat rahat uyumuştum.

Bu hikayeden anlayacağımız sevince her şey, herkes güzel; yine sevince sana aslında zarar verdiğini bildiğin her şeyi ve herkesi bir yere kadar tolere edebiliyorsun. Son raddede uzağında tutman gerekse de sevmeye devam ediyorsun. Sevgi işte böyle bi’şey. Tam bir sevgi pıtırcığıyım adeta.

Oyuncak bebek demişken aklıma geldi. Bizim köyde Naşko’muz vardı köyün delisi. Herkes severdi onu, mavi gözlü, gençliğinde çok yakışıklı olduğu belli bir ihtiyardı. Tırnak makası buldum sahibi kimse gelip benden alsın diye cami hoparlöründen anons falan yapardı rahmetli.

Bir gün şarkı söyleyen oyuncak bebek almış; şarkı dediysem “seni anan benim için doğurmuş” vizyonsuzluğunda bir bebek. Sonra Naşko caminin orada bizim için iki şarkı söylettirip hadi eve gidin para, yumurta bi’şey getirin diye yollardı. O bizim için çocuk işte saf diye düşünürdü belki ama biz onu sevdiğimiz için ve belki vermezler diye riske girmeyip evden yumurta, peynir çalardık. Kendi evinden çalmak hırsızlık sayılmaz; gerçi öyle olsa da umurumda değil işin aslı.

Sevgi böyle bir şey evet ama o zamanlar sonunu düşünmüyorsun hiçbir şeyin. O yüzden böyle. O zaman olan mı doğru, şimdi hep sonunu düşünmek zorunda kaldığın küçük hesaplarla çevrili olan sevgi mi doğru bilmiyorum.

Şimdi tüm sonuçlarıyla senin sorumluluğun olduğu için daha zor gibi geliyor sadece. Neye veya kime olduğu mühim değil; sevmek aslında hayata tutunmamızı sağlıyor.

O da yoksa ne anlamı var zaten.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.