DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

İyi Partili Hasan Seymen Asimilasyon sözünde ısrarcı

İyi Partili Hasan Seymen Asimilasyon sözünde ısrarcı
27.08.2019
17.348
A+
A-

Geçtiğimiz günlerde 2011 yılında bir sivil toplum kuruluşu yöneticisi olduğu dönemde yaptığı açıklamalar ile gündeme gelen İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Av. Hasan Seymen ile görüştük. Öncelikle kabulü ve bizlere vakit ayırdıkları için teşekkür ederiz. Aradan geçen 8 yıl sonra bu açıklamanın gündeme gelişini, açıklamanın içeriğini sorduk, kendisini haber portalımızda ve MH TV kanalımızda konuk etmek istedik.

Tüm ısrarlarımıza rağmen yoğun gündem ve programları sebebiyle yakın tarihte konuk olamayacağını, ilk fırsatta katılma sözünü vererek, ilgili gündem içinse sadece sabırla beklemeyi, gözlemlemeyi tercih ettiğini ifade etti.

Çerkes sivil toplum kuruluşları yönetici ve üyeleri ile yaptığımız görüşmelerde, Çerkes halkının ve kimliğinin polemiklere alet edilmesi hususunda ciddi rahatsızlıklar tespit ettik. Kitlesel ve toplu söylemlerle ilgili, ilgisiz insanlar üzerinde mağduriyet yaratılmamasının önemini vurgulayan çerkesler, bu tür genellemelerden ve yersiz gündemlerden rahatsızlıklarını dile getirdiler.

Bizler gazeteci olmanın getirdiği sorumlulukla Sayın Seymen’in düşüncelerine saygı duyuyor, fakat gündemi meşgul eden ve büyük bir kitleyi ilgilendiren siyaset ötesinde ki konunun aydınlatılmasının gerekliliğine inanıyoruz. Bu inançla etik değerlere bağlı olarak Sayın Seymen’e olan davetimiz her zaman geçerli olmak kaydı ile görüşmemizdeki önemli başlıklarla kamuoyunu aydınlatmayı görev addediyoruz.

Konuya girmeden önce hafızamızı tazeleyelim ve söz konusu açıklamaların nasıl yapıldığını anlayalım.

Dönemin hükumet politikaları ve TBMM tarafından birçok sivil toplum kuruluşuna olduğu gibi Kafkas Federasyonuna da çeşitli konularda görüş sorulur. Federasyon, bünyesinde ki 54 dernek katılımı ile bir kurul kurar ve sorular üzerinde görüşülür. Genel Başkan Yardımcısı sıfatı ile Avukat olmasının da verdiği sorumluluk ile Hasan Seymen görüşe dair kısa bir bölümü açıklar.

Bilgi sahibi olmadan, konunun aslını araştırmadan gazetecilik yapılamayacağı anlayışı, kamuoyuna karşı sorumluluk etik ahlakı ile tarafsız olarak Sayın Seymen’ le görüşmemizden satır başları;

‘Sözün bir kısmını almak, nerede veya nasıl söylendiğini dikkate almamak, anlamı dışında kullanmak, çarpıtmak, cümlenin bir kısmını alarak yorum yapmak art niyet ya da cehalet belirtisi ayrıca ülke ve millet adına açıkça bir düşmanlık göstergesidir’ dikkat çekici ifadesiyle başlayalım.

Asimilasyon söylemi hakkında;

Yakın tarih olarak kabul ederek Osmanlıdan örnek alalım. Takribi 25 milyon metrekareye sahip, onlarca devlete ve kıtalara hükmetmiş, birçok farklı kimliği sınırları içerisinde bulunduran bir imparatorluk. Devlet dili ise Osmanlıca.

Sonrasında birçok kimlik ortak hassasiyetlerle bir arada, birlik, beraberlik duygusu ve bağıyla, var oluş için milli mücadele gösterir. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte mücadelede yer almış olan farklı dillere, kültüre sahip olan halkların varlığı gerçekliğini inkar etmek kabul edilebilir mi ?

Ortak paydada buluşmak millet, devlet olmanın gerekliliği ile kültürel bağların güçlenmesi gelişmesi amacıyla birçok inkılap yapıldı, dil, harf inkılabı da bunlardandır. Cumhuriyet ilan edilmiş ve resmi dil Türkçe olarak kabul edilmiştir.

Devlet olabilmek için, birlik ve beraberlik ruhunun gelişmesi için, doğal ve gerekli hal milletin aynı dili kullanması, aynı kültürü paylaşmasıdır.

Asimilasyon dedik; Türk dil Kurumunda da belirtildiği gibi ‘Özümleme‘ demektir. Bu samimi, doğal ifadeyi çarpıtarak manipüle etmek, bölücülük gibi servis etmek algı oluşturma çabası millet ve devlet olarak gerçek gücümüzden, güçlenmemizden rahatsız olunmasından başkaca bir şey değildir. Biz asimilasyonu bahse konu dönemde, toplum içerisinde ki olası çatışmaları yok edici, birlik ve beraberlik bağını, adaptasyonu ve entegrasyonu sağlayıcı fakat milli güç ve zenginliğimiz adına gelişime açık, zenginleştirilmesi gereken bir süreç olarak gördüğümüzü ifade ettik.

Ana dilde eğitim değil, ana dil eğitimi;

Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milleti tüm dünyanın hayalini kurduğu, heves ettiği, taklit etmek isteyip te başaramadığı özel ve doğal bir zenginliğe sahiptir. Anayasamızda da belirtildiği gibi ortak paydalarımızla, benzerliklerimizle çok sayıda alt boy aidiyetine sahip Türk üst kimliği ile birbirine bağlı güçlü kardeş milletiz.

Milliyetçilik tanımı ‘Vatanını, Milletini, Devletini seven, sadakatle bağlı kimseler, milli kültürü, menfaatleri esas alarak, hakları çiğnetmemek’’, ırkçılığı ret eden bir tanımdır. Hoşgörüsüzlük bir ideoloji olamaz.

Bizde ideallerde, değerlerde, tarihi, kültürel bağlarımızı koruyarak, yaşatarak, insanlık adına bir bütün olabilmek düsturuyla Türk milleti ve Türk devletiyiz dedik, diyoruz.

Dil ve kültürler bizlere emanet edilmiş miras, dünya değerleri ve zenginliktir. Bir dilin yok olması gerçeği sonucunda kaybedilen tarihi bağları en iyi bilen bizleriz. Bugün tarihimizi anlamamız için gerekli olan Osmanlıca dili bilgi yetersizliği sebebiyle arşivlerimizi yeterince inceleyemediğimiz ortadadır.

Ana dil eğitimi dünya üzerinde ki tüm milletlerde olduğu, dünyanın gıpta ettiği, özendiği ülkemizin zengin mozaiği içerisinde gerekli ihtiyaçtır ve bizim gücümüzü arttıracak, dünya halkları ile bağımızı güçlendirecek en yegâne değerlerdendir. Bir dil bir insan diyerek dilin önemini belirtmek normal fakat dil eğitimi talebi anormal ise özür dileriz.

Kim bu Çerkesler;

Kafkasya farklı, Kuzey Kafkasya farklı bir coğrafyadır. Bugün ülkemizde Çerkesler olarak bilinen kuzey Kafkas halkları dünyada 50 yi aşkın ülkede yaşamını sürdürmektedirler. Sorarım size örneğin Ürdün’ de, Mısır’ da, ABD’ de, Avrupa’ da Japonya da, İngiltere’ de, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetin’ de ve daha birçok ülkede yaşayan bu insanlar hangi millettendir?

Kuzey Kafkasya’ da Karaçay Türkleri, Balkar Türkleri gibi Türk kimliğine ve tarihi bağına ait milletlerde bulunmaktadır. Fakat tamamı aynı ırk köküne ait değildir. Peki, bu bir suç mudur, ayıp mıdır, üstünlük müdür, tercih midir?

En doğrusu bu konuyu tarihçilere, sosyologlara konunun uzmanlarına bırakmak değil midir. Şayet siyaset her şeye karar vericiyse o zaman tarihçilere uzmanlara gerek yok demektir. Kaldı ki ben siyasetçi olarak bu konulara hiç girmedim.

Gündemde olan ve aydınlanmayı bekleyen diğer konu başlıklarını yazı dizimizin ikinci bölümünde yayımlayacağız…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.