Boğazın İncisi

Rengarenk Evler, Değirmenler, Ayazma Plajı: Bozcaada

Bu yaz ilk kez gittim Bozcaada’ya. İzmir’den başlayarak, Gelibolu’daki Seddülbahir’e kadar yaklaşık 10 gün süren gezimin bir parçasıydı. Instagram’daki renkli fotoğraflar beni çok meraklandırmıştı. Hangimizi meraklandırmıyor ki? O dar sokaklar, rengarenk, adaya has taş evler, yine rengarenk çicekler insanı bir mıknatıs gibi çekiyor.

Bozcaada, Çanakkale’ye bağlı, Çanakkale boğazının girişinde, Türkiye’nin üçüncü büyük adası. Stratejik konumu nedeniyle, asırlar boyunca savaşlarla el değiştirmiş. Antik çağda “Leukophrys”, Yunan mitolojisinde “Tenedos” adıyla anılmış. Heredot da yazılarında buraya “Tenedos” demiş. Yunanlar, Truva Savaşı’nda burayı üs olarak kullanmışlar.

Bozcaada’ya hem Geyikli’den, hem de Çanakkale merkezdeki iskeleden kalkan feribotlarla ulaşım mümkün. Ben Geyikli’den feribotla gittim. Arabamı hemen iskeleye yakın, belediyenin otoparkına bıraktıktan sonra, yaklaşık yarım saatlik bir yolculuk sonrası ulaştım Bozcaada’ya. Arabayla giderseniz, adanın farklı yerlerindeki koylara ve değirmenlere ulaşmanız daha kolay olur ama, ben park sorunu olabileceği düşüncesiyle arabayla gitmedim. Ayrıca niyetim sokaklarda gezip, çay içip, geçirdiğim zamanın tadını çıkarmaktı, o yüzden araba çok zaruri değildi. İllaki her yerini göreceğim derseniz, adadan motosiklet kiralamak da bir tercih olabilir.

Adaya varıp da feribottan indikten sonra kendimi hemen o hep fotoğraflarda gördüğüm renkli sokaklara bıraktım. Pandeminin de etkisiyle sanırım, çok fazla kalabalık değildi. Bu benim gibi kalabalık sevmeyen insanlar için sevindirici bir durum.

O sokaklarda gezinirken insanın içi kıpır kıpır oluyor.

Ayrıca sokakları kaplayan o rengarenk begonvillerin masalsı manzarasından bahsetmezsem olmaz. Tabi bu manzaraları görebilmeniz için mevsiminde gitmelisiniz, bu detayı atlamayın.

Ada sokaklarında keyifli bir tur sonrası, iskeleye yakın çay bahçelerinde çay içip, huzurun ve sakinliğin tadını çıkarmayı ihmal etmeyin. Feribot seferleri arasında üç saat kadar bir zaman var. Bu zaman size bol bol keyif yapma imkanı sunacaktır. Eğer bana yetmez derseniz, bir gece konaklamak da fena bir fikir olmayabilir.

Çayınızı içtikten sonra yine hemen yürüme mesafesinde yer alan Bozcaada Kalesi’ne gidebilirsiniz. Kalenin tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmiyor ama, Fatih Sultan Mehmet zamanında onarım gördüğü biliniyor. Kalede bir tur atarken, surlardan karşı tepedeki değirmenleri görebileceğiniz bir noktaya geleceksiniz. Burada manzara gerçekten çok güzel. Yel değirmenlerinin yanısıra, eğer hava açıksa ufukta, masmavi gökyüzü ile masmavi denizin birleştiği bir manzaraya tanık olacaksınız. Ayrıca değirmenlerin hemen altındaki Salhane’nin sarı görüntüsü, bu manzarayı adeta yağlıboya bir tabloya dönüştürüyor.

Buraya geldiğinizde, eğer seviyorsanız, Bozcaada’nın meşhur şaraplarını tadabilirsiniz. Hatta belki tadımı o sarı renkli Salhane’de yaparsınız. Ben yürüyerek Salhane’ye kadar gittim. Şarap tadımı bir yana burası, fotoğraf çekmek için de çok güzel bir yer.

Zamanınız ve aracınız olursa Ayazma Plajı’na ve yel değirmenlerinin olduğu tepeye de gidebilirsiniz. Belki yine birbirinden güzel diğer koylara da gidebilirsiniz. Hatta belki muhteşem günbatımı manzarasını da izlersiniz.

Bir sonraki durakta görüşmek dileğiyle.