Balonlar ve Yıldızlar

Geçen hafta sizlerle birlikte bir süreliğine Türkiye’den ayrılıp Ukrayna’ya gitmiştik. Bu yazımla birlikte tekrar yurda dönüş yapıyoruz ve ülkemizin nadide güzelliklerinden bir tanesi olan Kapadokya’ya gidiyoruz. Türkiye’nin en çok turist çeken yerlerinden birisi olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Ben burayı bir turist gibi gezmeye de gittim, peri bacaları arasında trekking yapmaya da. Kapadokya’da yapılabilecek birçok aktiviteyi yaptım, bir tek balona binmedim, ona da binmiş kadar oldum, hemen anlatacağım…

İki sene kadar önce bu sefer kamp yapma niyetiyle gittim Kapadokya’ya. Başka bir amacım da gece Samanyolu’nın fotoğrafını çekmekti. Astrofotoğrafi ile ilgilenen biri olarak, gittiğim kamplarda fırsat bulursam ve şartlar uygun olursa yıldız fotoğrafları da çekmeye çalışıyorum. Aldım çadırımı, kamp malzemelerimi ve fotoğraf makinemi koyuldum yola. Çok önce, Çavuşin’de trekking yaparken keşfettiğim ve kamp için uygun olabileceğini düşündüğüm, peri bacalarının arasında kalan bir yere gittim. Ufak bir keşiften sonra, içi oldukça düzgün bir şekilde oyulmuş olan bir peri bacasının içine kurdum çadırımı. Gece olunca güzel bir açı yakalayarak hem çadırımın hem de o peri bacasının fotoğrafını çektim.

Kamp ateşi, yemek ve ateş başı çay keyfi kısımlarını anlatmaya gerek görmüyorum çünkü bunlar zaten kampın olmazsa olmazları. Ben, beni asıl heyecanlandıran kısımlardan birine gelmek istiyorum, yani yıldız fotoğraflama kısmına. Yemek sonrası aldım makinemi, çadırımı gecenin karanlığında en iyi fotoğrafı çekebilmek için ufak bir geziye çıktım. Kampta olmanın en güzel yanlarından bir tanesi, kendine ayırabilecek bol zamanının olması. Ben de bu fırsatı değerlendirdim ve  uzun saatler boyunca, çeşitli denemelerle şahsen çok beğendiğim kareler yakaladım. Hatta küçük ışık oyunları da yaptım.

Gece boyu fotoğraf çektikten sonra çadırıma çekildim, sessiz ve huzurlu bir ortamda kendimi uykunun kollarına bıraktım ama bu huzur fazla uzun sürmedi. Bir iki saat uyuduktan sonra, sabaha karşı, henüz hava aydınlanmamışken şiddetli bir gürültü ile uyandım. Sanki jet uçaklar tepemden geçiyormuşcasına şiddetli bir gürültüydü bu. Ne olduğunu anlamak için kafamı çadırdan çıkarıp dışarı baktığımda beni hayrete düşüren o manzara ile karşılaştım. Çadırımı yanlışıkla balonların havalandığı yerin tam ortasına kurmuşum, dört bir yanım uçuşa hazırlanan balonlarla doluydu. Hemen çadırdan çıktım ve hazırlıkları izlemeye koyuldum. Bu gürültüde uyuyamazdım, uyumamalıydım da. Hemen fotoğraf makinesini alıp havanın aydınlanmasını ve balonların havalanmasını bekledim. Yazımın başında da belirttiğim gibi, balona binmek için gelmemiştim ama şimdi elimde şahane fotoğraflar çekebilmek için bir fırsat vardı.

Hava yavaş yavaş aydınlanırken, balonlar bir bir havalanmaya başladı. Ben de bir o tepeye, bir bu tepeye çıkıp sayısız fotoğraf çektim. Fotoğraf çekmek bir yana, onlarca belki yüzlerce balonun yerden bir bir yükselişini izlemek oldukça keyif veren bir deneyimdi.

Kapadokya’da iki gece kamp yaptıktan sonra Ankara’ya döndüm. Bu kampın özellikle de fotoğrafçılık anlamında oldukça tatmin edici olduğunu söylemeliyim.

Eğer bir gün siz de kamp yapmaya giderseniz, belki benim tanık olduğum manzaralara tanık olabilirsiniz. Bir sonraki durakta görüşmek dileğiyle…