DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Beğenmeleri mi Gerekiyor?

Sesli Dinle

Geleceğin üretim anlayışını yakalamak için öncelikli olarak ilk etapta yapılacak iki şey kalıyor, birincisi genç işsizliği kalıcı olarak önleyecek üretim sahalarının açılması, ikincisi açılan üretim sahalarının sağlıklı, verimli ve insani koşullarla desteklenerek çalışmayı, üretmeyi keyifli hale getirmek.

Beğenmeleri mi Gerekiyor?
05.03.2021
11.600
A+
A-

Güzel ülkemde bazı gerçeklikler hiç değişmiyor. Bunlardan birisi -ne yazık ki genç işsizlik, diğeri de yine -ne yazık ki- İş’in değersizleşmesi. Mevzubahis gerçeklikler gibi, bu duruma siyasilerimizin verdiği tepki de değişmiyor. Ne zaman genç işsizlik oranları açıklansa akabinde bir siyasi çıkıp “işsizlik yok gençler iş beğenmiyor” beyanında bulunuyor… Peki, öyle mi sahiden? Gençler iş mi beğenmiyor? Dahası çalışmaktan, üretmekten kaçıp bir ömür yan gelip yatmak mı istiyor? Ben böyle bir ihtimale inanmıyorum. Ruh ve beden sağlığı yerinde olan hemen her insan çalışmak, üretmek ve ürettiğinin taktir edildiğini (maddi manevi) görmek ister. İnsanın fıtratında böyle bir haz var. O yüzden gençler iş beğenmiyor demek yerine, işin kendisi beğenilmeyecek formlara sokuluyor demek daha doğru bir ifade olabilir mi?

Kim ömrünün en sağlıklı, en verimli, en enerji dolu yıllarını 12 saat çalışıp emeğinin karşılığını alamayacağı bir işi beğenir ki? Kim plazalardaki ego savaşları altında ezilmek, ya da fabrikaların paslı makineleri arasında hiçleşmek ister ki? Kim çalışmaktan arta kalan bir tatil gününde, üstelik ömrünün en sağlıklı olması gereken çağında, bel ağrısını dindirmek için tüm gün sırt üstü yatmayı yeğler ki?

Evet, gençler iş beğenmiyor. Beğenmeleri mi gerekiyordu? Yalnızca iş ve ev arasına sıkıştırılmış bir ömür ne kadar insan doğasına uygun? İnsan tek bir fonksiyona sıkıştırılamayacak kadar karmaşık ve duygusal değil midir?

Bertrand Russellder ki, “İnsan doğasının kabul edemeyeceği şey çalışma değil, aşırı çalışmadır. Herkesin iyiliği için yapılan çalışmalara kim hayır diyebilir ki? Emek sarf etmek, çalışmak, kendi başına yaşamı ve sağlığı oluşturan, birikmiş enerjinin boşaltılmasını sağlayan fizyolojik bir gerekliliktir. Eğer birçok iş şu an isteksizce gerçekleştiriliyorsa bunun sebeplerinden başlıcaları ya aşırı çalıştırılma ya da düzensiz organizasyondur.”

İnsanlar kendi beşeri tarihleri boyunca sadece hayatta kalmak için üretmedi, üretmenin hazzını yaşamak için de üretti. Sanatsal üretim buna en güzel örnektir. İnsanlık tarihi boyunca üretim sorun olmadı, ihtiyaç fazlası üretim için ihtiyaçtan fazla çalışmak sorun oldu.

Peki, neden aşırı çalıştırılıyoruz? Neden çalışma hayatındaki organizasyonlar bu kadar kötü ve düzensiz inşa ediliyor? Hani makineler insanoğlunun iş yükünü hafifletecekti? Hani işçiler kendilerine, ailelerine ve hobi aktivitelerine yeterince zaman ayırabilecekti? Yüz yıl öncesine göre makineleşmede devasa artışlar varken neden çalışma saatlerinde aynı oranda azalma yok? Nüfusa dayalı ihtiyaçlar da arttı diyorsanız yanıldığınızı net bir şekilde söyleyebilirim. Nüfusun artış hızı ile ihtiyaçların artış hızı hiçbir zaman aynı olmadı.  Demek ki ihtiyaca göre üretim yerine üretime göre ihtiyaçlar oluşturulma yoluna gidilmiş. Her sektörde ihtiyaç fazlası devasa ürün ve hizmetler çöp olurken, bu israfı önlemek şöyle dursun, israf için kocaman şirketler yarışıyor. Bu yarışın kendisi düzensiz organizasyon ve çok çalışma dediğimiz olguyu meydana getiriyor. Buradan çıkan sonuç, gençlerin iş beğenmediği değil, gençlerin beğenebileceği üretim ortamlarının, organizasyonlarının olmayışı. Bu sorun uzun yıllardır o kadar çok dile getirildi ki nihayet bu yönde olumlu örnekler de görmeye başladık.

Kötü çalışma koşullarının ve klasik iş organizasyonlarının verimsizliğini gören kimi şirketler evden çalışma, vb. ofis ortamını eğlenceli hale getirme, çalışma gün ve saatlerini düşürme yollarına başvurdular. Bunu pandemiden bağımsız ele alabiliriz çünkü pandemi süreci yokken de bu uygulamaları hayata geçiren şirketler zaten vardı. Çalışma gün ve saatlerinin düşmesine rağmen bu sistemle verimliliğin arttığına da şahit olmuşlar. Türkiye’de henüz yaygınlaşmasa da özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropollerde çalışan memnuniyeti üzerine kurulu iş organizasyonları mevcut ama sayıca yeterli değil. Fakat sayılarının artacağına hiç şüphem yok zira klasik iş anlayışının verimsiz yapısı çökmeye mahkûm görünüyor.

Geleceğin üretim anlayışını yakalamak için öncelikli olarak ilk etapta yapılacak iki şey kalıyor, birincisi genç işsizliği kalıcı olarak önleyecek üretim sahalarının açılması, ikincisi açılan üretim sahalarının sağlıklı, verimli ve insani koşullarla desteklenerek çalışmayı, üretmeyi keyifli hale getirmek.

Güzel ülkemin güzel insanları bunu hak ediyor.

YORUMLAR

  1. Mücahiddin Aktaş dedi ki:

    Emeği, emekçinin derdini en iyi onların içinden biri,onlar gibi yaşayan bir fikir işçisi bu kadar güzel anlatabilir. Hayatın içinde olanlar ve yaşayanlar ancak bilir 👏💯

    1. Hanifi Aktaş dedi ki:

      Hayatı var edenlerin yanında ve içinde bir ömür inşallah…

  2. Kemal dedi ki:

    Kendinize has üslubunuzla, tüm insanların haykıramadıkları duygu ve düşüncelerine tercüman oluyorsunuz. Sizde Nietzsch’ninki gibi coşkulu, isyan halindeki ruh heyecanını görüyorum. Ve Çukurova topraklarına damga vuracak yeni bir kalem doğdu diyorum.

    1. Semra dedi ki:

      Size katılıyorum. Üstelik yediden yetmişe anlaşılır bir ifade…Hanifi bey keşke hergün yazsanız. Kaleminize sağlık.

      1. Hanifi Aktaş dedi ki:

        Çok teşekkür ederim, anlaşılmak ne de güzel… Var olun.

    2. Hanifi Aktaş dedi ki:

      Çok teşekkür ederim, güzel ve cesaret verici düşünceleriniz için

  3. Sefa dedi ki:

    Arkadaş çok güzel bir tespitte bulunmuş. “Çukurova topraklarına damga vuracak yeni bir kalem doğdu.”

    1. Hanifi Aktaş dedi ki:

      Fazlaca iddialı ama sağolun. Yazmaktan aldığım keyif artıyor sayenizde.

  4. Rıdvan Çicek dedi ki:

    Güzel ve can alıcı bir konu ele alınmış tebrikler 🙏 Gerçekten de günümüz kapitalist dünyasında köle gibi çalışmak istemeyen insan iş beğenmiyen insan olarak adlandırıyor. İşçiye uygun şartların gelişmesini isteyen insanlar ise komünist hatta terörist olarak damgalanıyor. İnsanca yaşama isteği neden hiçe sayılıyor?
    Yazarın da dediği gibi;
    Hani makineler insanoğlunun iş yükünü hafifletecekti?
    Hani işçiler kendilerine, ailelerine ve hobi aktivitelerine yeterince zaman ayırabilecekti?…