Covid Döneminde Siyaset…
İçinde bulunduğumuz hassas döneme samimi ve yapıcı bir gözle bakmak, birazda eleştirmek …
SESLİ DİNLE
Her zaman ifade ettiğim düşüncem. “Liderlere söylenecek bir söz yok”. Liderler ve onların yakın çalışma kadrosu ayrı bir konuyu oluşturacakken, seçmen irade ve yetkisiyle belirleyici olan çözüm merkezi aynı zamanda sorumlu halktır yani bizleriz.
Şimdilerde ise gerek iktidar partisine, gerek ittifaklarına veryansın ediliyor. Tabi muhalefete de aynı şekilde.
Uzun yıllardır aynı mecliste, aynı masa etrafında olan bu kişiler birbirlerine veryansın ederken, tarafları da benzer şekilde saflarını koruyor. Oysaki şuan çözüm önerileri ile birlikte eleştiriler yapmak, uyarıcı ve iyileştirici tespitler yapmak gerekmez mi?
Daha önce bir yazımda kaleme almıştım, lider olmak zor iş. Eski bir Başbakanımız sohbetimiz sırasında “Bir darbe aldığında sorumluyu uzakta arama ya hemen sağında ya da hemen solundadır“ demişti. Siyasi tarafsızlığımı ifade etmeye gerek yok, körü körüne taraf olmak, alkıştan elleri şişirmek gibi, katkısız, faydasız, bilgisiz muhalif olmak anlamsız.
Siyasi hayatına mevcut iktidar partisi ile başlamış isimler, şu sıralar yeni siyasi hareket olarak gündemdeler. “Yeni” kelimesine de yeni anlamlar katarak üstelik.
Söylemlerini de dün birlikte yaptıkları mesaileri bugün ifşa ederek, eleştirerek sürdürüyorlar. Bu “Yeni” siyasi hareketlerin kadroları ise büyük çoğunlukla mevcut iktidarın verdiklerinden doyamamış ya da beklentilerini alamamış isimlerden oluşuyor.
Eski mesai arkadaşlarından oluşan parti kurucuları ve eş durumundan seçilmiş parti yöneticilerinden meydana gelen yapılara baktığımızda aslında yeni hiçbir şey yok.
Sosyal paylaşım sitelerinde ki gerçek dışı yönlendirmeleriyle tanınan, başkaca bir vasfı olmayan isimler, iktidara yakın olan isimlerin sayın eşleri, birde taca çıkmış ortaklarla halkın karşısına çıkan yeni hareketler.
İşin ilginci eleştirdikleri her konunun mimarları yine kendileri. Bu yapı, ülkenin, milletin dertlerine “DEVA” olacağını iddia ediyor. Tabi kendi görev sürelerince olmadıklarını unutmuşçasına.
Dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu bu zorlu dönemde dahi samimiyetsiz, art niyetli söylemler ile meşgul ediyorlar gündemi ve zihinleri.
Emekliliği kabullenmeyen, siyaseti meslek edinmiş, yaşamalarını tahsis edilmiş imkânlarla sürdürmeye, alışmış ve kendilerini tam hissettiren psikolojik yanılgı olan koltuğa, makama, kameralara, mikrofonlara alışkın bir gruptan söz ediliyor aslında.
Sıfır sorun söylemleriyle başlayarak, ateşin orta yerinde kalınmasına sebep olarak Afrika’da hastaneler zinciri kuran, göreve geldiği ilk anda selefinin icraatlarını tıkamaya çalışan, geçmişi çokta başarılı olmasa da “GELECEK” adına vaatlerde bulunan bir anlayış.
Geçmişte yapılan hizmetleri, mesaileri teşekkürlerimizde anıyoruz tabi ki. Ancak açıklanması gereken onca konu varken görev süreleri boyunca ellerinde ki imkânlara rağmen yapılamayanları, şimdiden sonra göreve gelirlerse yapma vaatleri ne kadar ikna edici? Bunun yanı sıra, hayatın realitesini suistimal edercesine, miadı dolmaya yüz tutan ve her geçen gün halk nazarında zayıflayan iktidara yüklenerek, iktidara koşma stratejisi ne kadar kabul edilebilir? Nasıl “yeni” olabilir?
Meclis kürsüsünden büyük bir cesaretle ve açıklıkla söylenen sözler dahil, geçmişe dair önemli ayrıntıları unutmamak gerek. Toplum olarak iki büyük sorunumuz var sanırım. Çabuk unutuyor ve hızlı gaza geliyoruz. Bu zaaflarımızı bilenler kişisel çıkarları için değerlendirmekte gecikmeyecektir elbette ki.
Sorumluluk Suçlamanın Bittiği Yerde Başlar demiş miydik sahi?
Taraflı bir gazetede “tarafsızım” demek ve bütün konusmalarda gene bir tarafa kaymak çelişkili. Yeni partiler ve bunlara yönelik eleştirilerinize katılamıyorum. Cumhurbaşkanlık sistemi referandumdan önce de var olmuş bir durumdu parti içerisinde kuruluşundan bu zamana kadar