DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Şirk Gölgesinde Tarikatlar-1

Sesli Dinle

Türkiye’de iki ana kutup haline gelmiş “sekülerler ve muhafazakârlar” birbirlerinin itirazlarını dinlemek yerine bu itirazlarını kendi mahallelerinde propaganda aracı olarak kullanıyorlar.

Şirk Gölgesinde Tarikatlar-1
01.07.2022
4.942
A+
A-

Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab’ı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, “Bu, Allah’ın katındandır” derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların hâline! Vay kazandıklarından dolayı onların hâline! (Bakara Suresi 79. Ayet/ Diyanet Çevirisi)

Yukarıda yazmış olduğum ayeti “bu ayet Hristiyanları anlatıyor bizlik mevzu yok” diyerek üzerine alınmayan din tüccarlarına, Allah ile aldatanlara, Allah adına Allah’a şirk koşanlara, garibanın zihnindeki ve kalbindeki Allah’ı kendine yontanlara, dünyada her türlü ayrıcalığı ve malı kendine hak bilip fakire fukaraya şükrü öğütleyenlere, günahı da sevabı da çıkarlarına göre eğip bükenlere ithaf ediyorum.

Geçtiğimiz günlerde İsmailağa Tarikatı Lideri vefat etti. Cenaze töreni ve törende devlet erkânı önünde tarikata yeni lider atanması çok tartışıldı. Çünkü bu Cumhuriyet tarihinde bir ilkti ve önemliydi. Meselenin laiklik üzerinden tartışılması ve karşı çıkılmasını anlamlı bulmakla birlikte ben itirazımı sekülerizm üzerinden değil yine dini değerler üzerinden yapmayı yeğliyorum. Çünkü buna daha çok ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’de iki ana kutup haline gelmiş “sekülerler ve muhafazakârlar” birbirlerinin itirazlarını dinlemek yerine bu itirazlarını kendi mahallelerinde propaganda aracı olarak kullanıyorlar. Mesela bir tarikat lideri seküler camiadan gelen itirazı kendi müritlerine “bize saldırıyorlar, bunlar Allah kitap düşmanı” diyerek kendi saflarını sıklaştırıyor. Seküler camia ise muhafazakârlar tarafından gelen eleştirileri “bakınız işte biz haklıyız bunlar bizi yok etmek istiyor” şeklinde kendi mahallesine sunuyor. O yüzden sağlıklı olan herkesin kendi mahallesindekileri kendi dilinde eleştirmesi gerekiyor. Ya da benim gibi hiçbir mahalleye aidiyet hissetmeyenlerin alayına isyan modunu açarak hepsine kendi dilinde itirazını yükseltmesi gerekiyor.

Velhasıl dostlar, ben tarikatları, kalemim ve bilgim yettiğince “Dini Saiklerle” eleştiriyorum. Dolayısıyla bunu yaparken onların kılık kıyafetleri, ritüelleri ya da yaşam tarzları üzerinden yapmıyorum. Bu anlamsız olur ve bizi bir yere taşımaz. Nitekim konuyu şekilciliğe ve yaşam tarzına hapsetmek de bizi bir yere taşımaz.

Şimdi gelelim başlığı açmaya… Tarikatlar neden şirkin gölgesinde? Bunu bir örnekle açıklamak istiyorum. Diğer yazımda da bir kaç örneğim olacak.

İlk örneğim, taze tartışma konusu olduğu için İsmailağa Tarikatından vermek istiyorum. Vereceğim örnekte Osman B. İsimli genç bir arkadaş (konuşması Youtube’da var) tarikat lideri  Mahmut Ustaosmanoğlu’ndan bahsediyor. Ama -muhtemelen farkında olmadan- Ustaosmanoğlu’nu neredeyse ilahlaştıran ifadeler kullanıyor. Konuşmanın bir kısmını olduğu gibi size aktarayım;

“…O uddise sirruhü, nihayetsiz yolun yolcusu, bu gözle görülemeyen ve akılla idrak edilemeyen gizli sırların membahı, maddesizlik ve mekansızlık aleminin reisi, nurları ile kainatı aydınlatan, düşünülemeyen yüksekliklere ulaşan, ve izinden gidenleri de bu yüksekliklere ulaştıran zattır. Efendi Hazretlerimiz dar-ı muhitleri aşan, enginlere sığmayıp taşan, coğrafyalara hapsedilemeyen, kimsenin olamayacağı kadar kıymetli, yedi iklimin, yedi kıtanın ve tüm zamanların mürşidi kâmilidir. Türkiye’nin en büyük zenginliği ve asıl gücü, kâinatın en yüce kazanımı, dünyanın maneviyatını ayakta tutan tüm zamanların mürşidi kâmili efendi hazretlerimiz…”

Bu ifadeler şirkin adeta tanımı, ete kemiğe bürünmüş halidir. Bu genç adam belki kendisine ezberletilen bir metni okudu, belki de atmosferin gazına gelip efendisine övgüler dizdi… Orasını bilemem. Ama oradaki yetişkinlerin bu metini hayretle karşılamaması, itiraz etmemesi ne acı. Kendisine bu tarz yakıştırmalar yapılan bir din adamının, “yahu durun siz ne yapıyorsunuz, ne demek maddesizlik ve mekansızlık aleminin reisi, ne de demek kainatın en yüce kazanımı siz ne diyorsunuz?” diyerek itiraz etmemesi ne acı. Daha da acısı onlarca şirk örneğinden bu yalnızca bir tanesi bu örnek. Bu örnekleri gördüğümde tarikatlar içindeki itaat kültürünün ve şeyhe duyulan sorgusuz güvenin ne denli tehlikeli boyutlara ulaşabildiğine bir kez daha şahit oldum.

Diğer yazımda bir kaç örnek daha verip konuyu bir sonuca bağlayarak tarikat mevzusunu kapatmak niyetindeyim. Haftaya görüşmek üzere.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.