DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Sanal Bereketi

Sesli Dinle

Sanırım bu sözde gelişim sürecimiz, evirilmeler sürekli bir kırılma noktasına doğru ilerliyor ve sonuçta başladığımız yere dönebilmek için çok caba sarf edeceğiz.

Sanal Bereketi
21.02.2022
7.406
A+
A-

Gerçek gündemleri idrak eden veya gündemleri doğru ve geniş açıdan değerlendirerek, derinlerine inebilen siz satır dostlarıma selam olsun.

Türk Dil Kurumu “sanal” sözcüğünü; gerçekte olmayan, zihinde tasarlanan, farazi, tahmini olarak tanımlıyor.

Arkama yaslanıp düşünmeye başladım. Mesela sanal olan veya vakti zamanında gerçek sayılan, fakat sanalla sonlanan neler var diyerek.

“Dava” kelimesi de bu sırada aklıma düştü. Yine Türk Dil Kurumu’na göre sav, ülkü veya sorun olarak tanımlanıyor bu kelime. Hani onlarca yıldır farklı sayısız versiyonlarıyla duyarız ya “dava adamı, davamıza hizmet” gibi cümleleri.

Bir zamanlar ülkenin fakir, fakat zeki çocukları zor şartlarda kazandıkları üniversite eğitimleri için köylerinden büyük şehirlere gelmişler. Kaldıkları yurtlarından okullarına gidecek paraları olmayan, yemekhane dışında yemek yeme imkânları bulunmayan bu zeki çocuklar alacakları eğitimlerle ülkenin ve milletin umut ışığı olmuşlar.

Zeki ancak tecrübesiz bu gençler aynı masada oturan, aynı ittifaklarda yer alan, aynı merkez odaklara tabi tarafların oluşturduğu farklı yapılara katılarak taraf olmuşlar. Kimi erkek sevdalandığı bir kızın sağladığı motivasyon desteğiyle, kimi kız karizmatik bir erkeğin cazibesiyle, kimileri milli, kimileri manevi, kimileri ise daha global söylemlerle saflarını tutarak karşıt görüşlerin hasımlığı rolünü almışlar.

Hasılı farklı cephelerdeki benzer söylemlerin sahipleri fikirsel gibi görünse de esasen sadece söylemsel farklılıklarını, çatışma ile ifade ettiklerini, bir mücadele verdiklerini sanarak heba olmuşlar. Heba olan sadece bu gençler mi? Tabi ki hayır, aileleri, sevdikleri, zekâları, yetenekleri, ülkeye ve millete katabilecekleri onlarca değer.

Uzunca zaman önce kaleme aldığım “Gerçekte fark var mı?” başlıklı yazımda; işte bu satırların sebebi düşüncelerimle aklıma düştü.

Bir yığın –izm’ler bugünün sanalları oldu.

Bu gerçeklik ise; yarınlarda, bugünlerdeki bir yığın gündemin sanal olacağının habercisi gibi.

Bizler çocukluğumuzda oyuncaklarını kendileri yapan veya arkadaşlarıyla birlikte oyunlar oynayan, koşuşturan, düşen, yaralanan, kavga eden, kaçan, kovalayan; ancak küslük bilmeyen kuşağız. Şanslıyız. Kardeşin kardeşe siyaseten, dinen hasım olmadığı dönemin çocuklarıyız. Şanslıyız tetrislerin, dijital oyuncakların veya oyunların olmadığı kuşağız.

2009 yılında yayınlanan, Bruce Wills’in rol aldığı “Suretler” isimli bilim kurgu filmi bugünlerde kıpırtılarını gördüğümüz yakın geleceğin habercisi gibi.

Bizler halen mevcut dünyada ev, arazi almamışken, alamamışken, alma ihtiyacı hissetmemişken bir de ne duyduk; gündemin övüleni, tavsiye edileni “Metaverse” diye bir kavram çıktı.

“Sanal Evren” veya “Sanal Gerçeklik” olarak tarif edilen bu şeyin tanımlaması dahi kendisiyle çelişiyor.

Yakın tarihlerde “Başlat” isminde bir film izlemiştim. Bilim kurgu kategorisindeki bu film de yine geleceğin habercileri sınıfından diyebilirim. Filmin henüz giriş kısmında başlayan ve film boyunca süren anlatımla insanın içini bir heyecan kaplayabiliyor veyahut da benim gibi “bir sen eksiktin” dedirtiyor.

Gerçekliğin sınırı hayal edebildiğin kadardır” cümlesi ile başlayan övgülerin sayısızca sıralandığı “Oasis”te yaşam “İstediğin her şey olabilirsin, her şeyi yapabilirsin” ile devam ediyor. “Yapabilecekleri için gelen, olabilecekleri için kalan” insanların adresi, arkadaşlıkların merkezi. Fakat filmin sonunda diğer yapımda olduğu gibi burada da insanlar gerçek hayata dönebilmek için büyük mücadeleler veriyor. Film “Gerçeklik gerçek olan tek şeydir” sözüyle ve gerçek dünyada da zaman geçirmek lazım prensibiyle sanal dünya uygulamasına girişin sınırlandırılmasıyla bitiyor.

İmamlardan, Hahamlardan, Papazlardan, dünyanın fani olduğunu duymuş dinlemiş, öğretilere kulak vermiştik. Hatta deistler veya ateistler de bu dünyanın geçici olduğunu ifade eder ve onlar da kendilerince oluşturdukları hassasiyetlerle yaşamlarını sürdürür. Henüz bu kimselerin anlatımlarını idrak edememişken, şimdi bir de sanal içinde, sanal çıktı.

Biz insanoğlu ise olgu anlamında tüm versiyonların, tanımların aynı merkezde toplandığı yaşam çeşitliliklerinde neyle meşgulüz?

Bir kez geldiğimiz dünyada iktidar, koltuk, makam, para, mevki ve daha sayılacak onlarca sanal değerler. Bu değerler uğruna heba ettiğimiz hayatlarımız veya hayatlar…

Sanırım bu sözde gelişim sürecimiz, evirilmeler sürekli bir kırılma noktasına doğru ilerliyor ve sonuçta başladığımız yere dönebilmek için çok caba sarf edeceğiz. Geliştiğimizi sanarak heba ettiğimiz sayısız değere ulaşabilmek için çokça zamana, çokça yorulmuşluğa ihtiyacımız olacak.

Benim aklıma ise “bu sanal dünyada bizimkiler ne zaman tarikat kuracak, cemaat kuracak veya inanç düşmanlığı yapıları oluşturulacak, büyük milli hayaller örgütlenecek” soruları gelip, gider oldu.

En iyisi mi ben, bu bol sanallı, yalanlı dünyada birçok sanatçının seslendirdiği fakat ilk seslendiren olması sebebiyle tercihim olan Songül Karlı’dan “Sağım yalan, solum yalan” parçasını dinleyeyim.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.