DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Mitolojik Kahraman

“Nesren Jake” Bir film kahramanı, mitolojik bir kahraman gibiydi.

Mitolojik Kahraman
05.02.2021
11.256
A+
A-

“Mafe” ışığıyla aydınlatan demekti. İsim açılışını da M; yani kalp çakrası ile yapıyordu. Belki de kalbinin aydınlığını yayıyordu etrafa. Annesi de babası da ismi Mafe’ye verdiklerinde bu kadar sorumluluk yüklediklerini biliyorlar mıydı acaba? Yoksa tüm bilgelikleri ile mi seçmişlerdi bu ismi? Belki de ismi seçen Mafe’ydi? Bitmeyen sorular silsilesinde kapı da durup, tüm benliği ile çekildiği adama bakıyordu. “Buyurun, hoş geldiniz.”

Adam ağır adımlarla, içerinin ışığından kamaşan gözleri ile her zaman oturduğu yere geçti. Mafe biraz oyalandı. Ne yiyeceğini çok iyi biliyordu aslında. Buraya geldiğinden beri tek çeşit yiyordu. Aynı süre oturuyor, sonra kibarca hesabı ödüyor ve ince bir gülümseme ile teşekkür ederek dükkândan ayrılıyordu. Bu bir rutin haline gelmişti. Öyle ki eğer gelmezse ya da gecikirse Mafe, engelleyemediği bir arama isteği duyuyordu. İşin ilginci ismini dahi bilmediği bu kişiyi, kime soracaktı? Kimi arayacaktı ve ne diyecekti? Yine sorular, sorular ve sorular.

Bildiği siparişi alınca hazırlamak için tezgâhın arkasına geçti. Guşan ve Denef hınzır gülümseme ile onu takip ediyorlardı. Guşan dayanamadı “Yine geldi karanlıklar prensi.” Dedi. Denef belli belirsiz gülerek, Guşan’ın kolunu usulca sıktı. Mafe; “Çenen düşmesinde, şu salçayı getir.” Dedi. Aslında çaktırmadan O da gülümsüyordu. Bu geliş gidişlerin nereye varacağını hepsi merak ediyordu. Biraz da eğlence olmuştu onlara. Guşan içten içe tedirgin de oluyordu. Mafe’nin üzülme ihtimali olan her konu onu rahatsız ediyordu. Yeterince üzülmüştü zaten. Bundan sonra hep mutlu olmasını istiyordu. Tabi bu insanın elinde olan bir şey değildi. Annesi hep “Bir şeyi çok istersen olur.” Derdi. Guşan da tüm kalbiyle onun gülmesini ve mutlu olmasını istiyordu. Bu isteği de Mafe’ye hep iyi geliyordu.

Karanlıklar Prensi aynı sakinlikle ve her lokmanın tadına vararak yedi yemeğini. Bu kez farklı bir şey de olmuştu. Yemeği bitmesine rağmen gitmek için hareketlenmemişti. Mafe, bir isteği daha olabilir diye etrafında dolaştıkça, o sessizce oturmaya devam ediyordu. Öyle bir güç vardı ki etrafında, Mafe de o güçten ayrılmak istemiyordu aslında. Tanımlayamadıkları bu çekimin aslında ne kadar da tanıdık ve bildik olduğunu öğrenmeleri oldukça yakındı. Bir insanın, diğerine ne kadar iyi gelebileceğini çok iyi öğreneceklerdi. Hatta bir insanın diğerine, ne kadar kötü geleceğini de tam da o esnada öğreneceklerdi. Her durumda, evren kurallarını bozmadan oynayacak ve oynatacaktı bu oyunu. Zira evren, oyunbozanları sevmezdi. Oyunu ya kuralına göre oynayacaktınız ya da uymadığınız kuralların karşılığını ödemeye hazır olacaktınız. Sadece bir zaman vardı. İşte o da doğru zamanda, doğru yerde olmayı gerektiriyordu.

En önemli detay da bu oyun içerisinde “ne aradığını bilmenin” gerekiyor olmasıydı. Karanlık içerisinde aradığınızı bulmak istiyorsanız onu gözle görmeseniz dahi tanıyabileceğiniz özelliklerini iyi biliyor olmalısınız. Ancak tüm bu şartlar bir araya geldiğinde iyi bir oyun çıkarabilirsiniz. “Ne aradığınızı bilmeniz” ise kalbinizi çok iyi dinlemenizle olabilecekti. Zira kalp her görevi en iyi yerine getiren yorulmak bilmez bir çalışandı. Beyinden aldığı tüm detaylar ile sizi nereye ileteceğini gayet iyi biliyordu.

Mafe ve Karanlıklar Prensi aynı noktaya odaklanmış olduklarından habersizdi. Az sonra aynı kibarlığı ile hesabı ödedi. Mafe yine yüzüne bakmadan gidecek zannederken, gözleri bir anda birbirine kilitlendi.

“Merhaba. Ben Nesren Jake. İyi bir pizza nasıl yapılır, nasıl pişirilir bilmem ama bu pizzalar harika. Her yediğimde aynı tat, aynı kıvam, aynı lezzet. Bu değişmeyen lezzet için teşekkür ediyorum. Takdir etmek haddime değil ama sizi tebrik etmek istedim.” Dedi Karanlıklar Prensi. Mafe donup kalmıştı. Sanki konuşabiliyor olması bir mucizeydi ve o ne cevap vereceğini bilmiyordu. Sözü Denef karşıladı. “Teşekkür ederiz. Mafe’nin anneannesinin özel tarifi. Beğenmenize sevindik.” Dedi. Olayların hızlı akışı mı, yoksa kan dolaşımının hızlı oluşu mu kalp ritmini arttırmıştı? İyi ki Denef vardı. Tüm ışığı dudaklarının kenarında toplanmışçasına gülümseyerek “Teşekkür ederim. Beğenmenize sevindim.” Diyebildi. Bu da Nesren Jake’yi yetmişti. O da gülümseyerek dükkândan Azemet Pizza’dan ayrıldı.

Tüm olaylar bir dizi film edasında olmuştu. O hızlı akan zamanda, aslında, sahneler yavaş yavaş akmış, başrol oyuncuları dönüp kalmış ve arkadan imdada arkadaş oyuncular yetişmişti. Tüm bu yaşananlarla eğlenip, gülmesi gereken Mafe ise donup kalmıştı.

“Nesren Jake” Bir film kahramanı, mitolojik bir kahraman gibiydi.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.