Nartlar…
Hiç kimseye hizmet etmeden, sadece insanlığın faydasına olacak şeyleri üretmek ve çoğaltmak için oluşturulmuş bir topluluk.
Hikâye bu ya eşsiz güzelliklerin ve dahi imkanların olduğu bir yerde yaşarmış Nartlar. Kendilerince kurdukları düzen içerisinde; yaşam şekilleri hakkında karar veren büyükler, o kararları sorgulamaksızın uygulayan gençler ve yaşamlarını tamamlayan diğer bireylerle zamanın bir yerinde hikayelerini yazarlarmış. Hiç kimseye hizmet etmeden, sadece insanlığın faydasına olacak şeyleri üretmek ve çoğaltmak için oluşturulmuş bir topluluk.
Tabi iyiye, güzele hizmet edenlerin düşmanı da çok oluyor ya dünya düzeninde. Nartların lideri konumunda, sözü dinlenen büyüklerinden Nesren Jake’yi, Pakue yaptıkları ile sinirlendirir. Pakue; kendisine hizmet etmedikleri, törenler ile tapınmadıkları, kurban ve adaklar getirmedikleri için Nartları cezalandırmaya karar verir. Onların ateşlerini çalıp, dağlara, devler ülkesine kaçırır.
Bilge Nesren Jake bu durumu kabullenmez. Halkının ateşsiz kalmasını istemediği için, Pakue’ ye karşı gelir ve ateşin peşine düşer. Pakue’nin gazabından korkan insanlar Nesren Jake’yi yakalar ve Elburuz dağına, Mafe’ye çivilerler. Başına da bir Kartal nöbetçi koyarlar. Bu Kartal her sabah gelir ve Nesren Jake’nin yüreğini gagalar, parçalar. Akşam gider. O gittikten sonra sabaha kadar yaralar iyileşir. Ertesi sabah Kartal geri geldiğinde, aynı döngü tekrar başlar.
Bu durum devam ederken Nesren Jake’yi kurtarmaya başka bir Nart kahramanı yetişir. El birliği ile kartalı öldürürler. Halklarının ateşlerini bulup, tekrar o güzel ülkelerine dönerler. Halkına geri dönen Nesren Jake büyük bir mutluluk ile karşılanır. O zamandan sonra ateşi sönmeyen halk birbirlerini “Ateşin yansın.” Diye selamlamaya başlar. Zira o yanan ateş, büyük bir emek ile yanmaktadır. Bu o zamanları yaşayanlar tarafından gayet iyi bilinmektedir. Bu şekilde de Nesren Jake’nin cesur yüreği gelecek tüm nesillere aktarılmış olacaktır. Birbirlerine güzel dileklerde bulunmak için ise “Ateşin sönmeden, huzur içinde yaşa.” Demeyi seçmişlerdir.
Bu hikâyeyi uyumadan önce babasından o kadar çok dinlemişti ki ismi ile bütünleşmesinden ziyade tüm hayatını sarmıştı. Kendini defalarca yıllar öncesinde yaşamış o Bilge olarak hayal etmişti. Kartal’ın yüreğini yaraladığını hissetmişti. Şimdi annesi ve babasının yanında olmayışı hikâyenin tüm büyüsünü yok ediyordu. O ateşi bulmak bir yana, bir damla ışığa bile tahammül edemiyordu.
Nart kahramanı ismi ile yaşamak, Nart kahramanı olmayı gerektiriyor muydu? Ebeveynler çocuklarına isim verirken, aslında bir hayat sorumluluğu da mı veriyorlardı? Hayatın bir bölümünde yanlarında olmayacaklarını biliyorlar mıydı? Bu isim, yokluklarında güçlü olabilmem için bana verilen bir sorumluluk muydu? Peki bana sorulmuş muydu? Güçlü olmayı istiyor muydum, istemeli miydim? Acı çekme ve hatta acı içinde kaybolma hakkım yok muydu?
Peki ya abim? O da yaşıyor muydu bu acıyı? Yoksa benim mızmızlanmalarım yüzünden güçlü olmak zorunda kalan o muydu? Özlemiyor muydu? Kabullenmiş miydi? O da isminin yükünü mü taşıyordu? Metkan: Eğitilmiş yüce kişi. O yüzden mi hayatta benim gibi çuvallamıyordu? Aynı acıyı yaşıyorduk. O farklı tepkiler veriyordu. Bir isim, bir hayatı değiştirebilir miydi?