DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Kaybolan Gölgeler

Sesli Dinle

Hocamın da önerisi ile Herayı yeni görev yerine gönderdim 6 aylık olduğunda. Nasıl ayrılırsın demeyin ama. Aktif arama kurtarma yapan bir köpekten daha mutlusu olamaz inanın.

Kaybolan Gölgeler
04.02.2021
9.328
A+
A-

Bölüm 1 

97 yılında başladım bankacılığa. Açıkçası bankacılık mesleğinin keyifli son yılları olduğunu fark etmem uzun zaman aldı. Onca sene birkaç plaket, ödül ve terfi alabilmek için mücadele ile geçti. 2009 da meslekte 12 yılın ardından İç Anadolu Satıştan Sorumlu Bölge Müdürü olmuştum. İsmi bile ne kadar uzun değil mi? 12 Sene içerisinde 5 banka ve 63 il değiştirdim. Eve, yani ‘Ankara’ma dönmenin heyecanı vardı içimde. Ailem, arkadaşlarım bu şehirdeydi. Dahası ve en önemlisi 1999 depreminin ardından merak saldığım köpekli arama kurtarma eğitimlerime devam edebilecek, artık köpeklerle daha çok vakit geçirebilecektim.

İlk işim; Ankara itfaiyesinden hocalarımın yanına gitmek oldu. İlk köpeğimi aldım ve çalışmalarım başladı. Hafta içi saat 05:00 da kalkıyor, saat 7:00’ye kadar eğitim yapıp, hızlı bir duş ve hazırlığın ardından bankaya gitmek üzere yola çıkıyordum. Akşamları eve gelip 15 dakikada hazırlanıyor, sonrasında köpeklerimle eğitim için parklarda, bahçelerde alıyordum soluğu. Hafta sonları tamamen benimdi. Cuma akşamından, pazar gecesine kadar kamplarda, itfaiyede ve köpek çiftliklerinde geçiyordu günlerim. Köpeklerle eğitim yapmak bankadaki kadar yormuyordu beni. Her günüm yeni bir şey öğrenerek geçiyordu. Alman Çoban Köpekleri, Dobermanlar, Belçika Kurtları tek aşkım olmuştu. Geceleri yatarken sabah yapacağım eğitimleri kurguluyordum kafamda. Kışları ayrı yazları ayrı güzeldir köpeklerle kamp yapmanın. Onca senenin mesleki yorgunluğundan sonra ilk kez güler olmuştu yüzüm. Kışın kasıklarıma gelen kar örtüsünde, 4-5 köpek ile Kızılcahamam ormanlarında saatlerce yürümenin ne kadar büyük bir keyif olduğunu kelimeler ile anlatamam.

Hocam ısrarla bana bir köpek edindirme gayretinde. 2.10 boy ve bir o kadar da eni olan bir adama bu konuda karşı koymakta zorlanıyorum. Nasıl olsa hepsi benim. Biri emniyete bir diğeri itfaiyeye gidiyor ama olsun hemen yenisi geliyor nasılsa. Rüya ve Kâbus var hem. İtfaiyenin göz bebekleri. Su altında bile arama yapıyorlar. Fotoğrafımda gördüğünüz yakışıklının baba ve annesi Rüya ve Kâbus. Yakışıklı derken beni kastetmediğimi anlamanız zor olmadı sanırım.  Her ikisi de Alman Çoban Köpekleri. Sable olarak bilinen iş yapmaya daha yatkın olan ve bozulmamış genlerden. Fizikleri ve renkleri bildiğimiz diğer Alman Çoban Köpeklerinden farklı. Tamamen siyaha yakın ve çok daha iri köpekler. Uzaktan gördüğünüzde gerçek bir kurttan ayırmanız çok mümkün değil. İşte bu iki güzel köpeğin yakında yavruları olacak ve hocam bir yavrunun benim olacağı hususunda beni köşeye sıkıştırmış durumda. Artık yarım ağız itiraz ediyorum. İstemem yan cebime koy misali. Dişi bir köpek almak istiyorum. Bankayı bırakamam, mesleğim sonuçta. Onca yıl ve mücadele var altında. O kadar ili boş yere gezmedim sonuçta. Tam da bu yüzden eğer benim olacaksa kolay olmalı diyorum içinden. Dişi olsun, daha sadık olur. Daha bağlı olur bana diye düşünüyorum.

Ortalama 60 günde doğum yapar köpekler. İnsanlara göre oldukça hızlı ilerler süreç yani. Bizim zamanımız da hızlı ilerliyor. 8 yavrumuz var. 3 dişi 5 erkek. Dişiler az ama olsun benim köpeğim ayrıldı sonuçta. “Hera” olacak ismi. Yunan mitolojisinde Zeus un eşi. En güçlü kadın tanrıça. İş köpeklerinin seçimi ve eğitimi neredeyse doğdukları ilk günlerde başlar. Bu yüzden tüm yavrular ile özel olarak ilgileniyorum. Bankadan fırsat bulduğum her an yanlarındayım. Öğlen araları bile fırsat benim için. Hepsinin karakterini biliyorum yani. Erkeklerden biri çok obur mesela. Kaşla göz arasında bulduğu her şeyi atıveriyor ağzına. Eldivenler, kâğıt havlular kâbusum oldu onun yüzünden. Bir yeri sildiğimde kâğıt havluyu yemek için beni gözetliyor sanki. Arkamı döndüğüm an hemen ağzında. Yakalamaya çalışmaz sakince giderseniz ağır ağır yiyiyor mesela. Ama olur da bir atak yapar yakalarım derseniz saniye sürmüyor yutması. Bir ayda diğerlerinin iki katı oldu tabi. Benim Hera ise oynarken, eğitirken vahşi bir kurt, yemek yerken prenses adeta. Dili olsa; “Rica ederim lütfen siz önden buyurun.” Diyecek diğer yavrulara.

Yavrular 40 günlük olduğunda, Rüya yavruları ısırmaya başladığı için her birini gidecekleri yuvalara göndermek zorunda kaldık. Tosun erkek en son gitti. Giderken paçamı bırakmadı bir türlü. Mama da verdim ama peçeteyi bile yutan köpek sadece benim peşimdeydi ayrılık gününde. Nihayetinde sahibi olan beyefendi paçamdan söküp almayı başarabildi. Biz de Hera ile baş başa kalma imkânı bulduk ilk kez. Çok güzel bakan, simsiyah zeki yavru Hera.

Sabahlarım daha da neşeli olmuştu artık. Banka, ev ve köpekler üçgeninde bir hayatın en güzel yarısıydı Hera. 6 aylık olmadan tatile bile birlikte gittik onunla. 6 aylık olmadan gören tüm eğitmenlerin imrenecekleri bir arama köpeğine dönüştü. Her ne kadar eğitimi mükemmel olsa da bir türlü çalıştırdığım köpeklerden farklı olamamıştık Hera ile. Diğer eğitmenlerle ile de aynı derecede uyumluydu mesela. Kan uyuşmadı diyordu 2.10’lık izbandut hocam. Sonraları anladım gayesini. Hera çok göze girmiş o yıllar, ihtiyaç olmuş daha küçük yapılı dişi ve aktif bir köpeğe. Hocamın da önerisi ile Herayı yeni görev yerine gönderdim 6 aylık olduğunda. Nasıl ayrılırsın demeyin ama. Aktif arama kurtarma yapan bir köpekten daha mutlusu olamaz inanın. Çalışmak en büyük ödüldür onlar için. Eğittiğim tüm köpeklerim ile bir bağım vardı. Hera ile de aynı bağı kursam da bana “olmaz” cümlesini kurduracak kadar güçlü olamadı o gün.

Bir cumartesi sabahı saat 7 gibiydi yola çıktıklarında. Diyarbakır yolu uzun. Vakitlice gitmeleri lazımdı. O saatte kendime ait olduğunu düşündüğüm tek köpeğimi verince vakit kolay geçmedi bana. Çay, kahve, kahve çay derken hocamın numarası belirdi telefonumda. Üzülmedim, sadece içim buruk diyecek oldum. “Neredeysen hemen geliyorum.” Demesi ile içimi bir korku kapladı. Neden de söylemedi. Niye gelirdi ki durduk yere. Merak ve korku içinde beklerken arabası belirdi uzaktan. O gün arabadan iki dev indi; Malum ilki dev hocam, diğeri son gün paçama yapışan daha önce tosun olarak bahsettiğim erkek yavru. Bu kim dedim hocama. O senin Gölgen artık dedi… Çok yemiş, durduramamış eski sahipleri. 4 kumanda yemiş mesela. Ayakkabılar, terlikler yemiş. Eşinin “x” markalı çantasını yemeseymiş hala kalacakmış ama o son damla olmuş sanırım. 1 haftadır biliyormuş hocam da. Herayı verelim derken de aklında Gölge varmış. Sanırım her anın yeme sorunu olduğu günler ettiğim dualar o gün tuttu.

O, 6 aylık olduğu gün ilk kez bir Gölgem oldu benim. Geçen hafta bir satırda bahsettiğim, hani bir satır yakışmaz ona özel bir gün gerekli dediğim Gölgem. E bir haftaya da sığdırmamı beklemiyordunuz sanırım. Bugün hayatımı değiştiren Gölgem ile tanıştırdım sizi. Nezaket gösterir bir sonraki haftayı beklerseniz size nasıl yaşadığını anlatmaktan keyif duyacağım.

Sevgilerimle

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.