DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Dilsiz Şeytan Kime Denir di?

Sesli Dinle

Bir çocuğun yıkılan özgüveni, bir topluma nelere mal olur ve bugün hasımlık tohumları serptiğimiz çocuklarımız yıllar sonra bir araya geldiklerinde nasıl bir mahcubiyetin vebaline sahip olmuşuzdur acaba.

Dilsiz Şeytan Kime Denir di?
18.10.2021
7.328
A+
A-

Her nasibin, zamanın esiri olduğu gerçekliğinin idrakiyle, selam olsun siz değerli dostlara. Bu hafta sitem edelim istedim, sitemlerimiz uğrunda mesai harcadığımız hayallerimiz için olsun.

Bildiğiniz üzere MevzuHaber topluma faydalı olma, farkındalıklara katkıda bulunma prensibiyle, doğrudan taraf olarak duruşunu ispat etmiş, dikkat çekici fakat nahoş başlık ve haberlerden, söylemlerden uzak duran ahlak ve anlayışa sahiptir.

Kadromuz, gazetecisiyle, akademisyeniyle, eğitimcisiyle, mühendisiyle, ekonomistiyle, doktoruyla, eğitim, kültür ve mesleki tecrübeleriyle kendilerini yetiştirmiş, sorumluluk ve toplum ahlakına sahip dokunabildikleri hayatlara katkıda bulunmayı arzulamış isimlerden oluşmaktadır.

Girizgâhta ifade ettiğim üzere hayat gayretler ve nasipler dairesinde döner. Zaman ise belirleyicidir yani tüm dünyayı, tüm ülkeleri hatta arzu etsek dahi tüm Türkiye’yi doğrularımızla donatma hayali değil bizimkisi. Kabullenişimiz, nasibinde olunan insanların yaşamlarına dokunmak, nasibimizde olan insanlarla hemhal olmakla sınırlı.

Bizler hayalimizi insanlık, vatandaşlık, manevi ibadet değerinde ve sorumluluğunda görerek hayata geçirmeye gayret ediyoruz. Her yiğidin bir yoğurt yemesi vardır ya hani işte bizim tarzımızda böyle bir şey.

Örneğin işlediğimiz sayısız konu ve haber gibi Merkez Bankası Atama değişikliğini ilk olarak MevzuHaber görmüş ve yayınlamıştır. Gündemin bir gün öncesinde yapılan bu haberde sizce ertesi günün başlıkları fark edilememiş miydi? “Dolar 10 TL” başlığını atmamamızın bir değil birçok nedeni var.

Olguya sürükleneceğimiz hikâyeciğimi arz edeyim. Bir üniversite eğitimim için gittiğim şehrin ve temasım olacak kişilerin geriye dönük 5 yıllık hikâyelerini öğrenmem çok sürmemişti.

Eğitim başladığında, üniversitenin manşetlere konu olmuş ve gerekli uzaklaştırmaları almış isimlerin ezginlerinin fantezilerini, kendi hegemonyalarını kurmak süslemiş. Aksilik bu ya durumdan vazife çıkaran bir isim yani ben, kart bir öğrenci titriyle bu dairenin içinde kalmıştım. Sonuç itibariyle ailelerinin kanatları altından henüz çıkan, karakterleri henüz oturmamış, genç yaştaki sabiler diyeceğim üniversite öğrencilerine, sözde bir kısım eğitmenler tarafından bin bir mobing uygulanmaktaydı. Kimi çocuklar korkak, kimileri emir kulu, kimileri ise fırıldak hal ile günü kurtarmaya gayret ediyordu.

Bir değil, birçok vesile ile bu kimselerle kişiselleştirdiğim hasımlığım sayesinde uzun soluklu adli ve idari süreç başlattım. Kaybettiğim yılların sonunda bu kişilerin namını duyurmuş, sicillerinde iz bırakmış, fantezilerinin de bir nebze olsun son bulmasını sağlamıştım. Yıllar sonra dönem arkadaşım “Abi herkes gitti sen kaldın, çok çile çektin, zaman harcadın, para harcadın, düşman edindin, senlik ne vardı ki” dediğinde gülümsedim. Ben vicdanım da aferin almış, en azından belki bir çocuğun daha güvenli okumasına, mezun olmasına, hayata katkı sağlayacak duruş sahibi olmasına sebep olmuştum. Aradan geçen takribi 20 yıl sonra yanımda yakın tarihli edinilmiş dostlar ile o şehre, semte ve üniversiteye uğradım. Halen hatırlanıyor olmak, o zamanlarda beni tanımayanların adımı tanıyor olması, gördüğümüz ilgi, ikram nefsimi Nirvana’ya taşımıştı.

Bir eğitimci, öğretmen çocuğu olarak, öğretim ile eğitimin çok farklı şeyler olduğunu öğrenmiştim.

Tüm bunların sebebi şuydu diyemem çünkü birçok sebebi vardı. Mesela ben ortaokulu bitirince yatılı okumaya başlamış, uzunca zamanda ailemden ayrı kalmıştım. Yatılı okumakta, yatılı okullarda eğitimci olmakta çok farklı, çok sorumluluk gerektiren bir haldir. Terbiyenizden, eğitiminize, öğreniminizden, gelişiminize önemli birçok edinimlerin hem yeri hem zamanıdır o yıllar. O zamanın dostlukları, arkadaşlıkları farklıdır.

Emekli Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlu ile yaptığım röportajda “Eğitimin Önemi” başlığı altında bu konuda çok önemli detayları Sayın Kıvrıkoğlu’nun sözleriyle belirtmiştim.

Geçtiğimiz haftalarda haber biriminden ilgili arkadaşlar bir okulda yaşanan nahoş olayla ilgili olarak birçok velinin serzenişini ve iddiaya delil bazı görüntülerin mail yoluyla iletildiğini bildirdiler.

Arkadaşlarımız konuyu araştırarak ihbarcı taraflarla görüştüklerini ve teyit aldıklarını ifade ettiler. Konu olgu anlamında önemliydi benim için. Bizzat ilgilendim. İddiayı önce bölgede ki güvendiğim isimlere ileterek teyit aldım, ardından ilgili kurumun müdürü ile bizzat görüştüm, teyit ettim. Çeşitli kişi ve kurumlarla görüştükten sonra ise bilgilendirici içerikli ilgili haberin yapılmasına bizzat onay verdim.

Haberin yayınlanmasının ardından ulaşılması kolay bana, bölgede ki gazeteci meslektaşımız görüşme isteğini zarif bir dille iletti. Görüşmemizde haber içeriğimiz ve ifadelerimizle ilgili olumsuz bir söz söylemeyeceğini belirterek konunun can sıkıcı olduğunu belirtti.

Doğum, ölüm ve evlilik gibi çocuk sahibi olmakta mutlak kaderdir, çabalarımız kaderimize mahkûmdur. Bekâr bir kimse olarak akraba, dost ve arkadaşlarımın çocuklarıyla güler, oynarım, onların kimi dertli hallerinde dayıları, amcaları, abileri, arkadaşları olurum. Bugünün çocukları yarının mucitleri, doktorları, mühendisleri, hâkimleri olacak. Bugün o çocuklara ne verirsek yarın onu geri alacak, o şekilde muamele göreceğiz. İşte o yüzden içinde çocuk olan her konu önemlidir.

Haberimizin ardından bazı nahoş paylaşımları üzülerek izledim. Öğrenci velisi olmayan kimi kişiler, memur kimliği veya onların yakınlık bağı olan kimi insanlar, keşke böyle veliler olmasa denilecek kimi yandaşlar boylarını, hadlerini aşan ve o sabilerin arasına nifak tohumları serpen,  yorumlar yapmış, hem bizleri hem öğrencileri tehdit etmeyi de ihmal etmemişler.

İlgili kurum ise olayın sorumlusu görülen çocukları disipline sevk etmiş. Eğitimcilik bu olmamalı, “Hababam Sınıfı” serisi filmi hiç mi izlememiş veya mesajları hiç mi almamışız.

Olayın ortaya çıkmasını henüz cahil, ergen dediğimiz çocuklarımızın eylemleri sağlamış olabilir fakat olguya bakmak gerek, acaba olayın farklı yüzü var mıdır? O ergen, cahil dediğimiz çocukları cezalandırmak hatası yerine, ihmali olan kişilere odaklanmak gerekmez mi? Bir olay sebebiyle insanları idam edelim demiyoruz, belki de iyi eğitimcilerdir, fakat iyi yönetici değillerdir veya bu olay motivasyonu, sorumluluğu hatırlatıcı, arttırıcı, ihmalleri gösteren bir olaydır, çalışmalara daha titizlik gösterilmesini sağlar. İlla savaşmak, illa hasım olmak, illa taraf olmak mı gerekli?

Nasrettin hoca testiyi kırmadan önce uyarısını yapar ünlü bir hikâyesinde. Çocuklarımızın uygunsuz, yanlış davranışların mağduru olması, kötü alışkanlıklar edinmesi öncesinde hassas olmamız gerektiği gibi.

Muhatap değilsek, çocuk bizim değilse boş verdik, karşıya saldırmayı maharet, üstünlük saydık. Karşımızdakinin nasıl bir hayat mücadelesi verdiğini düşünmeden, çocuklarımızın nasıl yükler altında kalmasına sebep olduğumuzu muhakeme etmeden.

Bir çocuğun yıkılan özgüveni, bir topluma nelere mal olur ve bugün hasımlık tohumları serptiğimiz çocuklarımız yıllar sonra bir araya geldiklerinde nasıl bir mahcubiyetin vebaline sahip olmuşuzdur acaba.

Hasılı haberimiz doğru bir haberdir, kısıtlı sayıda puntolara sığdırılmış ifadeler, benimle görüşen başta meslektaşımın, ilgili görevlilerin de teyit ettiği gibi olgu anlamında doğrudur. Tanımadığımız insanlarla, görevleriyle bir ilgimiz olduğundan değil aksine tanımadığımız insanları, çocukları sevdiğimiz ve değerli gördüğümüz için yapılmış bir haberdir.

Türkiye hafızası olan bir devlettir, içerisinde son derece onurlu, milli ve manevi değerlere sahip hâkimleri, savcıları, siyasetçileri, eğitimcileri, sendikacıları, polisleri yani devlet adamlarını barındırır.

Vekâleten icra edilen görevleriyle, şube sınırında ki yetkileriyle, gerçekliği şaibeli isimlerin organizasyonuyla suçu at, suçlu yarat mantığıyla sonuç hüsrandan başka bir şey olamaz.

Sandığımızın aksine dünya küçüktür, hiç duymadığımız, görmediğimiz isimler aslında çok yakınımızda olabilir, geçmişimizi, gazete dağıtımından başlayan, sürekli evirilen yaşam hikayelerimizi, kapalı kapılar içinde ki sohbetlerimizi bilir ve mahcup olmayı unutan karakterlere ibretlik dersler verebilir.

Her şer de bir hayır vardır, Gazi Mustafa Kemal’ de bir okuldan ilişiği kesilmesi ile açılan yeni yolda ilerlemiş ve bugünkü hislerimizin sahibi olmuştur.

Sizlerden ricam Ahmet Çirkin’in “Adalet mi İstiyoruz?” ve Sedanur Kül’ ün “Arayış” başlıklı yazılarını okuyarak arkanıza yaslanmanız, gözlerinizi kapatıp düşünmeniz olacak.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.