DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Arayış

Sesli Dinle

Bir şeylerin değişeceğine dair umutlarımızın tükenmemesi için köşemize çekilmektense, önce kendi hayatımızdan başlayarak çevremizi değiştirmeye başlayalım.

Arayış
13.10.2021
4.026
A+
A-

İnsan kendini nerede bulmak ister? İnsan kendini bulmak ister mi?

Bu sorular biraz depresif görünse de hepimiz bu soruları zaman zaman kendimize soruyoruzdur. En azından ben kendimi hatırlamak için böyle yollar izleyebiliyorum.

Samuel Beckett diyor ki ‘’Hep denedin. Hep yenildin. Olsun. Yine dene. Yine yenil. Daha iyi yenil.’’ Umudun tarifini yapan en güzel anlatımlardan biri olabilir. Bana göre insanın kendini hatırlaması da çoğunlukla umuttan geçiyor. Umudunu kaybeden bir insan ruhunu bir uçurumdan boşluğa bırakabilir, ruhunu kaybettikten sonra da yaşamak nasıl bir tarife uyar anlatması güç.

Hayatın bütün eksiklerine rağmen insan kendine iyi bakmalı, nerede bulunmak istiyorsa kendini oraya koymak için çaba göstermeli. Hayvanları, doğayı, dünyayı kendisiyle beraber görmeli ve yaşadığı iyi veya kötü olaylar karşısında mücadelesine devam etmeli.

Tarihte iz bırakan insanların genellikle uzun denemeler, büyük yenilgiler sonrasında kazandığı zaferlere şahit oluruz. Bu başarısız girişimlere ister tecrübe diyelim ister yenilgi fakat varılan sonuç hepimiz için bir zaferin ön yüzüdür. Varlığımız gereği bir şeyler başarma hırsıyla mücadele ederiz. Genelde hayatta kaldığımız her an başa çıkmak zorunda olduğumuz sorunlar vardır. Bu sorunlar bizi bazen köşeye sıkıştırsa da pes etmememiz gerektiğini biliriz.

Çevremizde başarısız olmamızı bekleyen, inandığımız şeyleri aşağılayan, hevesimizi kırmaya çalışan bir sürü etken var. Dünyanın bu yönüne de sırtımızı çeviremeyiz ama bir köşede oturup ağlayan, pes eden insanlar kendilerini var edememenin gerçekliğiyle saldırganlaşır ve kendilerine benzetebilecekleri insanlar ararlar. Bu yüzden umutsuzluğu yatıştırmak için haykırmalıyız birbirimize.

Düşenlere sırtımızı dönmek yerine elimizi uzatmalıyız. Nedendir bilmem bizim kültürümüzde alkışlamak, destek olmak, motive etmek çok rastlanılan şeyler değil. Örneğin birisi karşımıza geçip, ben böyle bir şey yapmak istiyorum ne dersiniz? Diye sorduğunda gayet güzel bir fikri olduğunu elimizden gelen destekle onun yanında olacağımızı belirtmek yerine onu fikrinden caydırmak için her şeyi yapıyoruz. Şu an bu yazıyı okuyanlar belki de ben yapmıyorum diyecek fakat ben yapmıyorsam sen yapmıyorsan kim yapıyor? O insanlar bizden bağımsız mı bu toplumun içinde?

Bazı şeylerin faturası hepimize kesilmek zorunda ne yazık ki. Yanlış giden bir şeyleri değiştirmek yerine inkâr etmeye çalışmak ya da benden uzak olsun da ne olursa olsun mantığıyla hareket etmek içimizi ne kadar rahatlatabilir ki? Ne zamana kadar sırtımızı dönebiliriz? İnsan kendini nerede bulmak ister diye sormuştum. İnsan bence kendini böyle umursamaz ve bencil bir yerde bulmamalı. İnsan kendini insan olduğu yerde bulmalı. İnsan kendini bulmak ister mi peki? Buna bir cevap düşündünüz mü? Eğer kaçmak istiyorsa gerçeklerden ve dünyanın karanlık yüzünden, kesinlikle bulmak istemez fakat kendinize tekrar sorun bu dünyada başınıza sadece güzel şeyler mi geliyor veya gelecek? Haberlerde izlediğimiz dünya bize ait değil mi? Kötülüğe ve karanlığa sırtınızı dönmeniz sizi ne kadar iyi bir insan yapar? Bu soruların cevabını lütfen arayalım.

Bir şeylerin değişeceğine dair umutlarımızın tükenmemesi için köşemize çekilmektense, önce kendi hayatımızdan başlayarak çevremizi değiştirmeye başlayalım. Bize ihtiyacı olan insanlara daha fazla sırtımızı dönemeyiz. Hayat sandığımız kadar uzun değil madem biz de bu bilinçle yaşadığımız hayatın içinde elle tutulur bir şeyler yapalım. Birbirimize gülümseyelim, iyi günler dileyelim. Zaten bütün gün stresle boğuştuğumuz iş hayatımızda kendimize ayırdığımız güzel bir zaman olsun. Şimdi düşünün tekrar, bugün gerçekten yaşadığınızı hissettiniz mi? Yoksa alıştığınız bu düzen içerisinde günler birbirine mi girdi zaman kavramını mı unuttunuz?

Nejdet Keçe’nin sözleriyle yazımı bitirmek istiyorum. “Umut fakirin ekmeği diye hor görme. Yoksul sofralarda az doymadık birbirimize.’’

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.