Zorunda Kalmadan…
Değişim için zorunda kalmak, viran olmak şart olmamalı muhakeme kabiliyeti mevcut zihinler için.
Selam olsun siz satır dostlarıma. Sıcak havaların sebep olduğu yorgunluk üzerine gündemlerimizin bir kısır döngüde olması yorgunluk hissi üzerine bir de yılgınlık duygusuna bürünme nedenimiz olabiliyor. Bu kısır döngü gündemleri sadece bize özgü değil elbette, birçok dünya ülkesinde ve millette de var olduğu görülen bir hal. Ancak bizi biz ilgilendiriyoruz tabii ki.
Yazarımız Ahmet Çirkin “Tekerrürden Kaçınmak” başlıklı yazısıyla yaşanılan hali özetlemiş adeta. Ben ise bu durumun nedenlerini sorgulamaya çaba harcadım kendi dünyamda.
İçinde bulunduğumuz süreci, geçmiş ile kıyaslamaya çalıştım. Satırlara nakşederek sizlerle paylaştığım birçok gündemin esasen aynı olduğu, sadece kimi sorunların daha fazla artış gösterdiği kanısına vardım.
Evet bir döngünün içinde olduğumuz hali bir gerçek, fakat siz takipçi ve okurlarımın bileceği üzere bunun çözümü de yine bizlerde saklı. “Sorumluluk suçlamanın bittiği yerde başlar” prensibiyle değerlendirme yapmak, bu anlamda düşüncemin dayanağı oluyor.
Liderleri, siyasetçileri, bürokratları, iş insanlarını, hasılı kendimizden başka olmak kaydıyla mutlaka diğer kimseleri sorumlu tutma, şikayet etme, eleştirme hali adeta ruhumuza işlemiş, tüm benliğimizi sarmış, kemikleşmiş durumda. Oysaki kendi gündemlerimizi, gündemlerimize verdiğimiz tepkileri, değerlendirme şeklimizi biraz değiştirebilsek büyük bir değişimin başlangıcını yakalayabileceğiz.
Bu değişimi kendi kontrolümüzle, rızamızla ve irademizle ortaya koymadığımızda zamanla türlü yollarla aynı değişimin fitilini ateşleyecek sebepler bizleri karşılayacaktır. Geçmişten günümüze baktığımızda bu durum son derece açık. Örneğin yanlış alanlara yapılan yanlış binalar ya da olması gereken standartların dışında yapılan binalar sel gibi, deprem gibi birçok felakete sebep oluyor. Burada bizler irademiz dışındaki gerçekliğin muhatabı, acının, kayıpların sahibi oluyoruz. İşte tam da bu nedenle irade ve rızamızla olması gereken çok şeyin anlık edinimlerimize, kazanımlarımıza ters de olsa bizim elimizle hayata geçmesi önemli.
Rilke’nin olduğunu sandığım bir söz bu haftanın gözüme ilişenlerinden oldu. 1800’lü yılların sonunda dünyaya gelen ve 1900’lü yılların başlarına kadar yaşayan Alman şair “Ama kim kendisini paramparça etmeden yenileyebilmiş ki?” demiş.
Değişim için zorunda kalmak, viran olmak şart olmamalı muhakeme kabiliyeti mevcut zihinler için. Selametle.