DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Vermediklerimizi İstemek

Sesli Dinle

Güzel bir insanın paylaşımında gördüğüm, bu haftanın en hoşuma giden sözü olan “Kelimeleri gönül inşa eden insanlara rast gelesiniz” temennisini, siz satır dostlarım için diliyorum.

Vermediklerimizi İstemek
22.08.2022
6.012
A+
A-

Selam olsun siz özel insanlara, satır dostlarıma. Kimisi gerçek, kimisi sanal onlarca gündemi izliyor ve sizler gibi arkama yaslanarak düşünüyorum, muhakeme etmeye gayret ediyorum.

Ekonomi, üretim, gelişim, sağlık, değişim, siyaset, bürokrasi, ticaret, işsizlik gibi sayılabilecek onlarca yaşam gerçekliklerine bakıyorum.

Doğaçlama hazır cevaplığıyla ve temelinde mesajlar içeren mizahıyla özel ülkem insanının sosyal paylaşım ağlarındaki yayınları hem tebessüm etmeme hem de muhakememe katkı sağlıyor.

Malum siz dostlarım bilirsiniz; ben olaylara ve kişilere çok fazla öncelik vermem, analizlerin olgu üzerinden yapıldığında faydalı ve doğru olduğunu düşünürüm.

Bir paylaşımda gözüme ilişen şey bilmem hangi geçmiş zamanda, bilmem hangi uygarlığın taş üzerine kazıyarak yaptığı iki tekerlekli bir araç üzerindeki insan figürü ile günümüzde martı veya scooter dediğimiz araç ve üzerindeki insan resmi birlikte paylaşılmış. Ekinde “Hayatı fazla zorlamamak lazım, 5000 yılda geldiğimiz nokta bu” sözüyle. Bu tespite katılmamak mümkün mü?

Yine bir paylaşımda “Çok iyi görmeme rağmen kusurunuza bakmadım” sözü de kıymetli ve çok şey anlatan bir paylaşım olsa gerek. Aynen denk geldiğim bir başka paylaşım da “İnsanların iyi niyetini öldürmeyin, sonra kendiniz gibilerine kalırsınız” sözü gibi.

Yine kıymetli bir büyüğümün paylaşımıyla gözüme ilişti ve öğrendim Osmanlıcadaki “ayn-ür rıza” sözünü. Kusur görmeden, muhabbet ile bakan göz anlamını taşıyormuş bu kavram. Bu kavramın açıklamasında ise “Kusursuz iki insan vardır. Biri ölmüştür, diğeri ise doğmamıştır.” atasözünden bahsedilmiş.

Tüm bunları elime toparlayarak bir daha bakmak istedim gündem dediğimiz onlarca yaşam karmaşasına, stresine, kavgasına.

Temelde hızla geçen sınırlı zaman içerisine hapsedilmiş yaşamlarımız kendi üstün maharetlerimiz ile adeta çileye dönmüyor mu?

Bu anlamsız dönüşümde herkes dertli, herkes şikâyetçi ve herkes mağdur değil mi?

Hafta içerisinde ziyaretiyle beni mutlu eden yakın bir büyüğüm oturduğumuz kafede çaylarımızı yudumlarken “yakında emekli olacağım” diyerek anlatmaya başladı yeni dönem hayallerini. Üst düzey devlet görevlisi olan bu dostumla sohbet ederken oturduğumuz kafenin önünden ömrü en üst düzeydeki görevlerde geçmiş ünlü, kudretli bir başka tanışığım üzerindeki tişörtü ve kumaş pantolonuyla, içinde bulunduğumuz zamanın tanınmazlığı ve sadeliğiyle, seyrelmiş, ağarmış fakat zarifçe taranmış saçlarının desteklediği karizmasıyla önümüzden geçmekteydi.

Bu an sohbetimiz süresince aklımın bir kenarında tekrar etti. Zihnim sohbetimiz içeriğinde bazı mesajlar vermeye çalışıyor gibiydi. Hasılı dostuma emeklilik kararının hayırlı olmasını dileyerek “az önceki kişi gibi, herkes gibi sende bir gün bu sadelikte ve huzurda sokaklarda dolaşasın” temennimi paylaştım.

Bir başka dost ile sohbetimde ise yine konu siyasi liderlerin işlerinin zorluklarıydı. Sebep ise onların hizmet etmesi gereken, onları seçen bizlerin gözü doymazlığı ve suiistimaller fikrinde buluşmuştuk, sohbetime eşlik eden büyük ölçekli işlerin yanısıra siyasi mesai sahibi dostumla…

Yaşamın sadeliğini bozan, esasen bizleri gereksiz yere fazlasıyla yoran şey kendi bilgiçliğimiz, egomuz, kontrolden çıkmış arzularımız, hırslarımız, kazanmak için insani ve ahlaki değerlere ters eylemlerimiz ve söylemlerimiz değil mi?

Kendisini bulunduğu konumdan daha üstün gören, bulunduğu konumun hakkını verme gayreti ve sorumluluğunun aksine ya mevcut konumu işgale çeviren ya da daha üst konumlara hırsla saldıran, verdiği sözlerin hükmü olmayan, kendisiyle çelişen, menfaat ile çıkar arasındaki farkı idrak edememiş, zekâsını ve aklını eşsiz gören, gizli saklı işlerin ve bunların öyle kaldığını sanma cehaletinin sahibi insanoğlu anlamsız ve gereksiz şekilde ne çok yoruyor kendini ve çevresini ve hatta toplumu…

Hâlbuki az önce sıraladığım sözler de son derece açık, sade şekilde anlatmıyor mu hayatı fazlaca zorlamanın, fazlaca anlam yüklemenin faydasızlığını veya kusur aramak yerine iyi niyetle, samimiyetle, güzellikleri görme önceliğiyle bakmanın, davranmanın, hareket etmenin kazançlarını?

Fani koltukçuklar, fani kazançlar peşinde verilen insani tavizlerin, ahlaki kayıpların, yalan ve samimiyetsizliklerin bir gün biteceği, bir isimle yaşamaya başlayan insanoğlunun günü geldiğinde isminin ardında olan veya olması gereken unvanların son bularak yine ismiyle yaşamına devam edeceği ve o zaman dilimindeki eylemleriyle itibar göreceği mutlak sonuç değil mi?

Bir dostum vaktiyle “Devlet bizlere ayna dağıtmalı, aynalara daha sık, daha uzun süreli ve daha çok düşünerek bakmalıyız. Aynada kıyafetimize, saçımıza değil kendi gözlerimizin içine bakmalıyız” demişti.

Toplumca yorgunluklarımızın müsebbibi her birimiz isek çözümde her birimizde demektir. İş hayatımızda, özel hayatımızda, aile hayatımızda, sosyal hayatta, yani yaşamın her bir anında vermediğimizi istememiz, beklememiz mümkün mü?

Güzel bir insanın paylaşımında gördüğüm, bu haftanın en hoşuma giden sözü olan “Kelimeleri gönül inşa eden insanlara rast gelesiniz” temennisini, siz satır dostlarım için diliyorum.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.