DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Su…

Bu senenin gündemi ister istemez salgın, geçen sene ekonomik durgunluktu. Ondan önceki sene global ekonomik durgunluktu, ondan önceki sene petrol, savaş, tarım vesaire vesaire.

Su…
06.01.2021
10.548
A+
A-

Çocukken köyde arkadaşlarla, bazen dereye bazen baraja yüzmeye kaçardık. Kaçardık yani ailelerimiz izin vermezdi “Ne olur ne olmaz!” Diye. Baraja da dereye de gitsek en az üçer beşer köy çeşmesi olurdu yolumuz üzerinde.

O sular o kadar soğuktu ki en sağlam ağzı, dişi olan adamın çenesini takırdatırdı. En güzel anımız ise yaz mevsimine girdik diye üç numaraya kazıttığımız kafalarımızın, güneşte ısınması ile çeşmeye kafamızı saniyelik suya daldırmak çıkarmak olurdu.

Hatta bazen arkadaşlarla bir çöp sigaraya iddiaya girerdik, “Bu soğuk suda iki dakika elimizi tutabilir miyiz?” Diye. Suların soğukluğunu siz tahayyül edin.

Tabi bahsettiğimiz yıllar çok değil yirmi beş otuz sene önceki yıllar. Çeşmelerin ağzı dolusunca su akar debileri yüksek olurdu. Hatta atalar dedeler su boşa gitmesin diye çeşmelerin altına tekneler yapmış olurlardı yoldan geçen inek koyun sürüsü teknelerden su içsin diye. Bu çeşme tekne sahnesi Anadolu’nun her yerinde var.

Bizim büyükler; O çok akıyor dediğimiz çeşmelere “Azalmış.” Derlerdi. Tabi biz eski hallerini bilmediğimiz için o anda bile çok akan suyun daha önceden ne kadar fazla olabileceğinin hayalini kuramazdık. Son zamanlarda hangi çeşmenin önünden geçsem ya kurumuş ya da parmak kadar az akıyor olduğunu görür oldum. Aynen büyüklerimizin dediğini diyor olduğumuz fark ettim. “Azalmış, hatta bitiyor.”

Filmlerde duyduğumuz, bazen televizyonda internette rastladığımız, “Su Savaşları”, “Su Kıtlığı” gibi konular haliyle daha fazla dikkatimizi çekiyor. Bu çekim de epeydir ertelediğim su konusunu dile getirmeme yardımcı oluyor. Konuya etraflıca bir giriş yapalım.

Bu senenin gündemi ister istemez salgın, geçen sene ekonomik durgunluktu. Ondan önceki sene global ekonomik durgunluktu, ondan önceki sene petrol, savaş, tarım vesaire vesaire. Her sene her ülkenin kendince konusu, kendince problemi oluyor.

Bu kadar sorunlarla uğraşan insanoğlunun farkında olmadan büyüyen müstakbel sorunu ise gizliden gizliden büyüyen Su Kıtlığı olacak. Yeryüzünün %70’i su ile kaplı bu suyun maalesef %2,5’i tatlı su. Orandan da anlaşılacağı üzere suyun çok olması tüketilebilir su miktarının da çok olduğu anlamına gelmiyor. Dünya nüfus artış grafiğinin “Artarak artıyor” olması zaten az olan tatlı su kaynağına talebi daha da arttırarak su sorununu maalesef kronikleştiriyor.

Şu %2,5’u biraz daha açayım da kronik kelimesi nasılda cuk diye oturuyor bakalım.

%2,5 oranındaki tatlı suyun tamamına yakını yani %70’i Antarktika ve Grönland gibi kutup bölgelerinde buz örtüsü halinde ve yeraltı sularında depolanmıştır. %30’u yeraltında, bu yeraltındaki suyun %90 göllerde hani şu haberlerde sürekli çıkan şu kadar günlük su kaldı denilen göllerde. Yani sıcak kaynak hemen kullanılan kaynak. Yeraltındaki suyun %10 ise bataklıklarda yani bu su da sıcak kaynak değil işlemden geçirilmesi gerekiyor.

Biz ülkece zengin su kaynaklarının üzerinde yaşadığımız için su sıkıntısı çekmiyoruz lakin bir farkındalık da oluşturamıyoruz. Kuyu suyu içen Avrupa ülkeleri var, mineralli su içen, arıtılmış su içen Avrupa ülkeleri var.

Arabistan ülkesinin her yerine hatta Çöllere Su depoları inşa ediyor üstelik deniz suyunu arıtarak. Gelişmiş ülkelerde hane başına yıllık su tüketimi 300-500 tonlardayken susuzluktan kırlan ülkelerde bu rakam 10 ton oluyor. Dünyada birçok ülke su hakkında politika oluşturup fiiliyata geçmişken ev şebekesinden hortum çekip evinin önünü su ile temizleyen insan gördü bu gözler.
Bu zamana kadar yazdığım yazıların hiçbirinde tavsiye eden konumda olmak istemedim ama yakında evlatlara torunlara bırakılacak en kötü mirasımız susuzluk olacak. Biz birey olarak çok basit birkaç aksiyonla kendi farkındalığımızı oluşturabiliriz. Birkaç örnek verecek olursam,

Sadece meyve sebze yıkarken dikkat edilmesi halinde yılda 18 ton, diş fırçalarken ve tıraş olurken muslukların kapalı kalması ile yılda 12 ton, bulaşıkların makinada yıkanması halinde yılda 40 ton tasarruf edilebilir. Duş alırken israf olan su tutarı ise 18 ton, gereksiz yere kullanılan sifonlardan ise yılda 16 ton su israf olmaktadır. Rakamlar 4 kişilik ailenin verileri olup tamamı TEMA’dan alınmıştır.

Basit dikkat ve hesaplarla bir ailenin yılda 100 ton tasarruf etme fırsatı ve gelecek nesillere görünmeyen mirası bırakılacaktır.

Bir bireyin 30- 40 yıllık aile ömrü olduğu varsayıldığında mevzu bahis rakam 4000 ton olmaktadır. Ve bence 4000 ton korkunç bir rakamdır. Rakamın korkunçluğu bu 4000 tonun farkında olunmak istenmediğinde israf farkında olunmak istendiğinde miras olduğu içindir. İşte bunun için eğitim ailede başlar lafını sürekli tekrar ediyoruz. Gelişmiş ülkelerde yıllık 300 ton tüketilirken gelişmekte olan ülkelerde bu rakam on katına çıkmaktadır. Kendi farkındalığımızı oluşturma zorunluluğu doğduğu gibi kendi gelecek kuşaklarımıza da bu farkındalığın aktarılması gerekiyor.

Şöyle bir düşünelim bakalım acaba suya ihtiyaç duymayan bir organizma var mı? Yemek yapmak için su lazım, tarım için su lazım, insanın her bir hücresi için su lazım yahu ülkenin her tarafına dikilen binanın harcı için su lazım. Hadi diyelim ki inşaattan da vazgeçtik, temizlik için su lazım. “Temizlik imandan.” Diyoruz ya. İman için ve ibadet için su lazım. Hülasa garip bir burukluk hafif serzeniş biraz kırgınlık soslu haleti ruhiye ile son cümleyi Kur’anı Kerimden alıntı ile yapayım. Kamer Süresi 28. Ayette söyle buyrulur. “Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası kimde ise hazır bulunsun.”

Acaba suyu israf ederek başkasının su hakkını gasp ederken bir den fazla suç mu işliyoruz?

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.