Mezarlıklar Güzel Yerler Değil Mi?
Gerçi adalet bizde, herkesin aşık olup kimsenin talip olmadığı mahallenin en güzel kızı gibi değil mi? Yanlış olan kimden gelirse gelsin yanlıştır, doğru da kimden gelirse gelsin doğrudur.
İnsana hatırlatıyor sonunu, hayatta iken mahalle komşuluğu yapmayacak olan insanların mezar komşuluğu yaptığını görüyor ve soruyorsun kendi kendine “Burada böyle sessiz sakin yatarken neden yaşandı onca gürültü patırtı?”
Yaşarken ideolojisinden ırkına varana kadar bir yığın kulp taktığımız insanlar mezarda hallerinden memnunmuş gibi sessizce yan yana yatabiliyorlar. Oysaki bir selamlaşmaya ve hal hatır sorulmasına muhtaç olan varlıklarız. Neyin derdindeyiz de paylaşamıyoruz dünyayı. Kutuplaşıyoruz delicesine, böyle olmamızı isteyenlerin ekmeğine yağ sürercesine.
Şu iki günde Ankara ve İstanbul da yaşanan olaylara baktığımız da bile görüyoruz, hangi yol kimin sorumluluğunda kim işini yapmıyor ya da yapmadı? Herkes karşıtına eleştiriyi aşan seviyede sözler söyleyerek suçlamanın derdinde. Peki, bunlar olurken sıkıntı yaşayan insanlar kimin tarafın da? Kimin tarafında olmasının ne önemi var, önemli olan bu sorunları yaşamamak yollarda çocuğu ile perişan olmamaktı, olduktan sonra kim görevini tam yapmadı, kim kime suç atıyor bunların hiçbir ehemmiyeti yok İnsanlar yaşadığı, çektiği sıkıntıyı bilir.
Yanlışı veya eksiği benden taraf olan yapınca kabul edilir sayıp, karşıt olarak kabul edilen taraflar yapınca onu büyütüp bağırmam aşığı olduğum haktan hukuktan ve adaletten uzaklaşmak olacaktır. Gerçi adalet bizde, herkesin aşık olup kimsenin talip olmadığı mahallenin en güzel kızı gibi değil mi? Yanlış olan kimden gelirse gelsin yanlıştır, doğru da kimden gelirse gelsin doğrudur. İnsan bunların kimden geldiğine göre şekil alırsa fıtratını bozar.
İnsanız aklımızdan bir sürü düşünce geçiyor, insanın hem ahlaki hem de fiziki olarak bozulmasının ya da zayıflamasının nedeni ne olabilir?
Bilirsiniz ya da duymuşsunuzdur geri dönüşüm işini. Kâğıt, plastik ve metal malzemeler geri dönüşüme gönderilip eritilip tekrar mamül haline getirilir fakat her geri dönüşümde mamül kalitesi biraz daha düşer. Yani geri dönüşümle ilk ham madde ile üretildiği gibi kaliteli bir ürün elde edemezsiniz.
Şayet insan da böyle ise, doğar büyür, yaşar, ölür ve mezara gömülür. O toprakta büyüyen tahılla yiyecek ve içecek ile tekrar hayat bulur.
Bu döngü taktir edilen sürenin sonuna kadar böyle devam eder. Belki de bu döngü de ki geri dönüşüm de insan bir önceki formatından biraz daha eksilip geliyordur da bundandır bir önceki nesilden daha zayıf olarak dünyaya geliyor olması. Olabilir mi? Bilemiyorum, benim ki sadece bir fikir.
Sonuç olarak ne olursak olalım insanız gideceğimiz yerde belli ömrümüzde.
Başta da dediğimiz gibi, varlığına dahi tahammül etmediğimiz insanlarla aynı toprağın bağrına yatacağız, adımızı bilen en son kişi öldüğünde hiç yaşamamış gibi olacağız.
Böylesine anlamsız bir hayat için doğruları inkâr, yanlışları ise yapan kişiye göre değerlendirip kabul edecek değiliz.