DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Çok Olma Hali

Sesli Dinle

“Hayallerimde bile sana söyleyemeyeceğim şeyleri yazacağım şimdi. Siz yerine, sen demek gibi…”

Çok Olma Hali
27.05.2021
4.951
A+
A-

Nazan BEKİROĞLU, “NAR AĞACI”

“Bir mücadele geçmedi ki Azam’ın kalbinden. İki doğru, iki dünya, kalp ile akıl, duygu ile akıl arasında bir çıkar yol aramadı. Hangisini seçse aklının diğerinde kalacağı bir yol ayrımında bulmadı kendini. Aşkın yolu, mezhebi, meşrebi belliydi. Bıraktı kendini aşkın oluruna. Ne kadarsa o kadardı. Başkaldırdı.”

Hadi, daha önce satırlara dökülmemiş bir masal yazalım birlikte. Birlikte gidelim Kaf Dağı’nın ardı sıra. Gökten üç elma düşmesini beklemeden çıkalım bir nar ağacına. Bir tanesi bin nimet, bin kerevet oluştursun okuyan cümlesinin kucağına. Hadi, biri iki, azı çok edelim Nazan Bekiroğlu’nun aşka âşık ettiği şu kıymetli satırlarda.

Nar Ağacı’ndayız bu defa. Denemeleriyle kapısına şevkle vardığım Nazan Bekiroğlu’yla roman bağlamında ilk tanışıklığımız.

Yazar kitabın başında sonucu veriyor. Bundan sebep, sonunu heyecanla bekleyip satırları hızlı hızlı atladığımız bir kitap değil Nar Ağacı. Ancak Kâhin Prenses Kassandra gibi geleceği tahmin etmiyoruz. Görünmez bir bedenle; bulunan bir mektup, bakılan bir fotoğraf karesi, açılan bir kitap kapağıyla geçmişe giden bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz ve sevgili muharrir, kendinin de şahit olduğu o çok olma haline, bizi de tanık tutuyor.

Dedesinin ölümünden iki gün sonra eline geçen bir mektupla, ailesinin daha önce anlatılmamış hikâyesine doğru bir kapı aralanıyor ve kayıp bir geçmişe doğru yol alıyor sevgili yazar. Kökünü Tebrizli Settarhan’dan alıp Trabzon’da dallanıp budaklanan Zehra’nın, İstanbul’da birbirine değen gölgelerinin ve onların kendi geçmişlerinde bıraktıkları ağrıların, yarım kalmışlıkların hikâyesine tanık tutuluyoruz. Bu yüzden bu kitapta, vuslattan önce hasret, menzilden ziyade yol, yoldan ziyade yolda yaşananlar, yolcu, yolcunun yolundaki yoldaş heyecan uyandırıyor okuyucuda.

Osmanlı’nın kan kaybettiği, bütün cihanın harp yaptığı bir evrede Trabzon, Azerbaycan, İran toprakları arasında gelip giden bir ırmak Nar Ağacı.

Sonunu biliyorsunuz lakin süreç, sondan daha sürükleyici. Yazarla birlikte giriveriyorsunuz anlardan hayatlara. Bugüne dâhil olmaktan çok geçmişe müdahil oluyor, orada kalmayı diliyorsunuz. Kimi zaman Mirzahan’ın gözbebeği Setterhan oluyor, Serbülent ile aşıyorsunuz Tebriz, Tiflis dağlarını. Kimi zaman Zehra oluyor, onun yaptığı resimlerde gökyüzüne karışıyor, aşkın dillere düşüren ilk hallerine tanıklık ediyor, Celil Hikmet Bey’in mektubunda gözyaşı dökerken bitevi İsmail’in narı ile yanıyorsunuz.

Sadece bir aşk hikâyesi değil Nar Ağacı. Aynı zamanda kültürler ve dinler arasına tutulmuş bir ayna. İnsanın içindeki âlemi, içindeki âlemden kabuğa yansıyan halleri de okuyucusu olan bizlere incelikle gösteriyor.

Nazan Bekiroğlu kalemiyle daha öncesinde tanış olan okuyucuların, umduğunun ötesini bulacakları bir roman Nar Ağacı. Yeni tanışacak olan okurlar içinse, öncelikle üslup bağlamında şiirsel bir anlatım çıkacak karşılarına. Ama bu şiirsellik kitabı boğan, okuyanı yoran bir yoğunlukta değil. Tavında dövülmüş bir demir kadar etkili ve pürüssüz. Devamında, bugünden geçmişe sıkışan bir hikâyenin coğrafya, tarih ve kültürlerarası sınır tanımadan, zenginleşen anlatımı karşılayacak.

Velhasıl yazar berrak bir anlatımın, gerçek ile kurgu arasına sıkışmış muhteşem bir hikâyenin ardından, okuyucunun dimağında kalan, altı çizilesi pek çok sözcük ve cümle bırakıyor geriye.

Her yazının, her yazanın, her kitabın anlatmak istediği bir derdi var muhakkak.

Peki, Nar Ağacı’nın okuyucusuna anlatmak istediği derdi ne? Diye sorarsanız; insanın acısının, aşkı kadar büyük olsa da ilacının yine kendisi olduğunu; görünen tek olsa dahi daima bir nar gibi içinde çoğu barındırdığını; yüklendiğimiz vazifelerin ya da sıfatların hamallığını yapmadan zamanında indirilmesi gerektiğini; vazgeçmenin her zaman kaybetmek anlamına gelmeyip kimi zamanlarda bir erdem olduğunu anlatıyor.

Okuduğunun niteliğine bakmayıp bir satırla, bir kitapla, nar tanesi kadar çoğalmayı dileyen bütün ehli kitaplara tavsiye olsun.

“Hayallerimde bile sana söyleyemeyeceğim şeyleri yazacağım şimdi. Siz yerine, sen demek gibi…”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.