DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Melekeyn

Sesli Dinle

Kimisini nâlân edip, kimisini giryân edip
Âhir-i kâr uryân edip, soyan dünyâ değil misin?

Melekeyn
13.01.2021
14.468
A+
A-

Dünya dediğimiz gezegen, namı diğer Kürre-i Arz’ın, yaklaşık 4,5 milyar yaşında olduğu tahmin edilmektedir. Her dilde farklı anılan dünyaya bence en güzel tanımı Aziz Mahmud Hüdayi Hz. leri yapmış, takdir etmek haddime değil ama paylaşmadan edemeyeceğim.

Kim umar senden vefâyı, yalan dünyâ değil misin?

Muhammed-i Mustafâ’yı alan dünyâ değil misin?

Yürü hey bî-vefâ yürü, sensin hod bir köhne karı,

Nice yüz bin erden geri, kalan dünyâ değil misin?

Bu gezegende fosillerinden tanıdığımız dinozorlar, yaşayıp gittiler. Cinler hüküm sürdüler zira dünyaya insanlardan önce hükmeden yaratılmışlar, cinlerdi. Sonra insanlar geldi, insanlarla beraber şeytanlar geldi. Benim bildiğim bunlar, belki de bilmediğimiz ne tür mahlukat geldi ve  geçti. Bu saydıklarımızın dışında öyle iki tane yaratılmış var ki geldiler ve henüz gidemediler hala dünyanın bir yerinde vakitlerinin dolmasını bekliyorlar. Geçen haftalarda satır arasında değindiğimiz konu hakkında fazlaca talep geliyordu bu hafta da bahsedeyim istedim.

Bu yaratılmışlar, üç büyük kitapta da orijinleri birbirine yakın olan hikâyeye sahip. Şimdi neden bu yaratılmışlar diyorum onu tanımlayarak başlayayım. Kur’an-ı Kerim de bunlara “Melekeyn” diyerek bahsettiği için başka bir isimle bahsetmek haddimize düşmezdi biz de başlık olarak Melekeyn’i seçtik.

Arapçaya hâkim olduğum kadarı ile kelime ‘Eyn’ eki almışsa bahsedilen şeyin iki adet olduğu bilinir. Örneğin Hz. Osman Efendimizin künyesi “Zinnureyn” olup anlamı iki nur sahibidir. Hızır A.S dan sonra hakkında en çok bilgi sahibi olmak istediğim, adı Kur’an-ı Kerim de zikredilen Zülkarneyn’in anlamı da “iki şakak, iki nesil, iki örgü, iki boynuz sahibi” anlamına gelmektedir. ‘Eyn’ örneklerinden sonra ‘Melekeyn’ kelimesinin de iki melek olduğu sonucuna varılmaktadır.

Paragrafta bahsettiğim gibi 3 kitapta da benzer anlatılar mevcut. Hatta zerdüştlük ve fars kaynaklarda aşağıda anlatacağım konuya benzer açıklamalar var, malum insanlık tarihi ortak olduğu için. Biz ise son kutsal kitap olan Kur’an-ı Kerimi referans alacağız.

Bakara suresi 102. Ayette alenen ‘Melekeyn’, ‘Harut ve Marut’ kelimeleri geçmektedir. Kur’an-ı Kerim sonradan hareketlendirilmiştir. “(m)im (l)am (k)ef (y)e ve (n)un” haliyle “mlkyn” olarak yazıldığı için alimlerden bazıları “Melekeyn” olarak değil “Melikeyn” yani melik anlamına gelen normal iki insan olarak da yorumlamışlardır. Harut ve Marut hakkındaki hadislerin de sahih olmadığı tartışılagelmekle birlikte aşağıda anlatılan Melekeyn’in hikayesinin bu olduğu tahmin edilmektedir. Tekrar ediyorum Hadis sahihliği hakkında şüpheler vardır ve hala alim ulema bu konu hakkında ihtilaftadırlar.

Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde (II, 134) Abdullah b. Ömer’den nakledilen bir hadise göre; Hz. Âdem Allah tarafından yeryüzüne indirildiğinde melekler Allah’a, “Bizler hamdinle seni tesbih ve takdis edip dururken yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun?” derler. Allah da onlara, “Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim” der (el-Bakara 2/30). Melekler, kendilerinin âdemoğlundan daha itaatkâr olduklarını söyleyince de Allah yeryüzüne göndermek üzere aralarından iki melek seçmelerini ister. Hârût ve Mârût seçilerek insan sülbüne sokularak yeryüzüne indirilir.  Zühre adında çok güzel bir kadın karşılarına çıkınca melekler ona sahip olmak isterler. Kadın da Allah’a ortak koşmaları şartıyla tekliflerini kabul eder. Melekler bunu reddederler. Bunun üzerine kadın bir çocuk getirir ve onu öldürmelerini ister; melekler bunu da kabul etmez. Daha sonra kadın içki getirir ve bunu içerlerse tekliflerini kabul edeceğini söyler. Melekler içkiyi içip sarhoş olunca kadınla zina edip çocuğu öldürürler. Ayıldıklarında kadın, daha önce kabul etmedikleri her şeyi sarhoş olunca yaptıklarını onlara hatırlatır.” Rivayet edilen hadis burada bitmekte. Bundan sonrası ile net bilgi olmamakla şu şekilde devam etmektedir.

Melekler yaptıklarından dolayı çok pişman olurlar. Allahtan af dilerler. Allah, “Cezanızı dünyada mı vereyim ahirete mi kalsın?” Diye sorar. Melekler de zaten diğer dünyadan geldikleri ve cehennemi bildikleri için cezalarını ahirete kalmadan dünyada çekmek isterler. Allah da dünyanın bir yerinde bir dağın içine bu iki meleği ayaklarından baş aşağı astırır.  Zemine de bir kap su koydurur, kıyamete kadar ayaklarından baş aşağı asılı kalacak şekilde cezalandırılırlar. İnsan sülbünde (şeklinde) oldukları için de susayacaklardır ve kıyamet saati yaklaştıkça yavaş yavaş su kabına yaklaşarak suya doğru ineceklerdir. Tam su kabına içecek kadar yaklaştıklarında ise kıyamet kopacaktır ve yine su içemeyeceklerdir.

Tekrar tekrar hatırlatıyorum hadis kaynağı Ahmed B.Hanbel olduğu halde sahih olup olmadığı konusunda tartışmalar halen devam etmektedir. Ama İnsanoğlu esrarengiz şeyleri sever. İnternette Harut ve Marut yazıp görsellerde arattığınız zaman baş aşa asılmış minyatürler, resimler, illüstrasyonlar bulursunuz.

Tefsir Diyanet İşleri Başkanlığı sitesinden yapılmış olup Kur’an-ı Kerimde sadece 102 no’lu ayette şu şekilde bahsedilir.  “Onlar, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurup söylediklerine uydular. Gerçek şu ki Süleyman kâfir olmadı, fakat şeytanlar kâfir oldular; çünkü insanlara sihri, Bâbil’de iki meleğe, Hârût’la Mârût’a indirileni öğretiyorlardı. Halbuki bu iki melek, “Biz ancak imtihan vasıtasıyız; sakın küfre sapma!” demedikçe hiç kimseye bilgi vermezlerdi. Fakat onlar bu iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa Allah’ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Yine de kendilerine fayda sağlayanı değil zarar vereni öğreniyorlardı. Ant olsun onlar, bunu (sihir) satın alan kimsenin ahiretten nasibi olmadığını çok iyi biliyorlardı. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür, bir bilselerdi!”

Başka ayet olmadığı ve hadislerin de sahihliği tartışıldığı ve hatta internette bu konuda bilgi çöplüğü olduğu için konu bence kozmik boyutta kalmıştır. Aynen Zülkarneyn’in adının “İki boyut sahibi” ya da “iki boyuta da hükmettiği” bilgisi olduğu gibi.  Harut ve Marut hakkında alimler ulemalar melekti melikti tartışa dursun Aziz Mahmud Hüdayi’nin şiiri ile yazımızı sonlandıralım.

Kimisini nâlân edip, kimisini giryân edip
Âhir-i kâr uryân edip, soyan dünyâ değil misin?

İşin gücün dâ’im yalan, çok kişiden arta kalan
Nice kerre boşaluban, dolan dünyâ değil misin?

YORUMLAR

  1. Yakup Koza dedi ki:

    Dün akıllıydım, dünyayı değiştirmek istedim;
    Bugün ise bilgeyim, kendimi değiştirdim.
    Hz.Mevlana
    Herhalde Dünya, gönül gözümüzün gördüğü kadar. Bu nedenle herkesin dünyası farklı. Kimi gördüğü bu yalan -hayal- dünyadan daha öte gidemiyor. Kimi Burak üstünde âlemleri dolaşıyor.
    Kalemin Burak, sayfalar âlemin olsun.

  2. Yakup Koza dedi ki:

    Dün akıllıydım, dünyayı değiştirmek istedim;
    Bugün ise bilgeyim, kendimi değiştirdim.
    Hz. Mevlana