DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Mantıklı Çözüm

Sesli Dinle

Bende ayrıca geçmiş mesailerimden kalma Külliye, Kale, Yüksek Yargı, Demiryolları gibi ciddi kurumların şantiyelerinde yaşanmış, duyulduğunda sinirleri zıplatan yerli ve milli anılarda mevcut.

Mantıklı Çözüm
06.12.2021
10.418
A+
A-

Selam ederim, selam. Kalpten gelen samimi,  sade hislerle kocaman bir selam. Her bir birey inanç, yaşam tercihleriyle farklı birer dünya. İşte bu sebeple selam ederim, kimi dostun algısı ve kabulünde Allah’ın selamı, kimi kabullerde muhabbet selamı.

Sizlerle kalbi bağlarla bir araya geldiğim bu satırlarda iki haftadır bahsetmeyeceğimler ile başlıyorum sözlerime. “Gazeteciler yazdıklarından değil yazmadıklarından kazanır parayı” denilir ya, vallahi böyle bir kazanç gayretimde, kazancımda yok. Söz verdiğim için olduğu kadar önemsemediğim içinde yazmadığım o kadar şey birikti ki olaylar ve kişiler sarmalında kaldık.

Bu hafta canım ülkemin, yorgunluğu yüzlerine yansımış yöneticilerine tavsiyelerde bulunmak istiyorum. İktidarda olan, Sayın Erdoğan’ a ve iktidara gelecek bilinmeyen isimlere tavsiyelerde bulunmak, sade vatandaş olma unvanının verdiği hal ve edeple.

Avrupa’da bazı destek kuruluşları var. Şöyle ki; Emekli olarak tanımlayabileceğimiz tecrübeli, bilgili yöneticiler krizde olan veya destek talep eden şirketlere geçici yönetici olarak atanarak ilgili firmayı krizden çıkarıyor. Bunu da hem tatil hem hobi gibi bir şekilde yapıyor. Örneğin Türkiye’den bir firma bu kuruluşlardan birine başvuruyor. Yapılan incelemelerden sonra firmanın iş kolunda ve yaşadığı kriz konusunda uzman bir isim yönetici olarak belirleniyor.

Geçici yönetici olan bu kişi eşiyle veya yakınlarıyla Türkiye’ye, destek talep eden firmanın bulunduğu şehre gelerek anlaşılan süre kadar mesai yapıyor. Firmayı krizden çıkaran bu kişi ve yanında gelen yakınları mesai sırasında ve dönüş öncesi gezmeyi, eğlenmeyi adeta tatil yapmayı da ihmal etmiyor. Herkesin kazandığı, mutlu olduğu bir organizasyon.

Siz dostlar iyi bilirsiniz ki ben asla siyasi liderleri yermem, bunu faydasız bulurum. Belirleyici olan seçmenler, aynı zamanda toplumu oluşturan bizler yani halktır esas muhatap. Övülecekse de eleştirilecekse de düşünmeye veya konuşmaya önce aynanın karşısına geçerek başlamalı.

Kim yapamayacağı işe talip olunmadığını söyleyebilir, kim aldığı paranın hakkını verememekten korkulduğundan bahsedebilir? Yada kim sözün, aktin namus olduğunun unutulmadığını iddia edebilir. Kim ticaretinde ki kar oranının İslamiyet’le ilgisi olmayan, insanlıkla bağdaşmayan oranlarda olmadığını ispat edebilir. Stokçuluk yapılmadığını, bozuk malın müşteriye verilmediğini, malzemeden çalınmadığını, kendisine ait olmayanı almaya çalışan, hak edilmeyen bir edinimi kazanç saymayan toplum olduğumuzu iddia edebilir miyiz?

Onurlu, milli ve manevi değerlere sahip insanlar heba edilmiyor, ezilmiyor demek mümkün mü?

Benim bakkaldan aldığım tarihi geçmiş yoğurdu satan Recep Tayyip Erdoğan değil. Aracımın değişmesi gerekmeyen parçasını değiştiren Devlet Bahçeli değil. Yapacağını söylediği işin peşinatını alıp kaçan Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener değil. Yani bu değillere tüm siyasi isimleri ekleyebiliriz.

Bizler kendimiz için büyük, esasen küçük kazanımlar için ne yapıyorsak, nasıl yapıyorsak silsile o şekilde ilerliyor.

Hasılı çözüm önerime gelelim. Herhangi bir kriteri olmayan Milletvekilliğine, eğitim durumu ilköğretim olan isimler farklı güçleriyle, iyi eğitimli kişiler eğitimlerinin verdiği donanımla iyi derecede nahoş işler yapabilme kabiliyetleriyle, bir kâğıt parçasına sahip eğitimli gibi olanlar da satırlara dizili hayranlık uyandırıcı meziyetleriyle avantajlı taliplerden oluyor. Gerçek layıklar ise müstesna.

Kamu kurumlarında da durum farklı değil akla gelebilecek her kurumda gözyaşları sel olan o kadar çok insan var ki, gördükçe üzülüyorum bu nesli tükenen azınlığa.

Tavsiyelerim;

  1. Kanun koyma, değiştirme, denetleme gibi yetkileri olduğu söylenen ancak yapılan oylamalarda “O neydi gı” bilincinde olan, bantlı zarfları yalayan, birbirine sövebilen, saldırabilen, sahte oy kullanan, “Seçilme derdi olmayan Bakanlara iş yaptıramıyoruz” diyerek serzenişte bulunan, “Cumhurbaşkanlığı onayı ile atanan bürokratları, telefonlarımıza dahi çıkmıyorlar” diyerek şikayet eden, seçim bölgesini geçtik, devam zorunluluğu olmayan meclise ziyaretçilerden az uğrayan, bu tanımlara uymayanların ise seçilemediği, seçilse dahi çaresizlikten ne yapacağını bilemez hale geldiği direk ya da dolaylı mağdurların oluşturduğu T.B.M.M kapatılsın. Bu sayede personel sayısı on binleri bulan, sosyal hizmet dahil onlarca farklı kalemdeki maliyetlerden kurtulalım. Ekonomik kriz var demiyor muyuz, işte ciddi bir bütçe kazancı sağlandı bile.
  2. Merkez Bankası, Maliye Bakanlığı gibi kurumlar dahil sayısız kurumlarda ki üstlerini, yapılan programları anlamadığı, uygulayamadığı yada yanlış uyguladığı için görevden alınma sıklığı sebebiyle namı “Mevsimlik İşçiye” çıkmış tüm kamu kurumlarında ki kadrolar lav edilsin.
  3. Tercihen Japonya olmak üzere, Çin, Rusya, Avrupa, İngiltere gibi ülkelerden Bakanlık görevinden başlamak üzere en küçük kamu görevine kadar tüm kadrolara taşeron yöneticiler atansın.

Bence birde böyle deneyelim. İddiamın dayanağını da arz edeyim.

Örneğin Osmangazi Köprüsü projesinde takribi 10 bin personel görev aldı. İnşaat sürecinde çok kıymetli teknik isimler mesai yaptı. Alanında dünyaca ünlü ve sayılı isimlerden olduğu bilinen bir Japon mühendis inşaat aşamasında sadece bir telin kopması sebebiyle sorumluluğunun verdiği vicdani rahatsızlıkla intihar etti. Kendi memleketine, milletine hizmet eden bir kişi değildi bu insan. Sloganlardan alışık olduğumuz sözlerin hayat bulmuş hali “İşte cesaret, işte feraset, işte fazilet, işte fedakârlık, işte mertlik, işte adam gibi adamlık.” Değil de nedir bu durum.

Buna benzer birkaç olay daha mevcut, arzu eden bu ve benzeri olayları basına yansıyan haliyle internet deryasında bulabilir.

Bende ayrıca geçmiş mesailerimden kalma Külliye, Kale, Yüksek Yargı, Demiryolları gibi ciddi kurumların şantiyelerinde yaşanmış, duyulduğunda sinirleri zıplatan yerli ve milli anılarda mevcut.

Şimdi birlikte hayal kuralım

Tüm değer ver kuralları teorilerde bırakmayan, hayata geçiren kişilerin görevlere getirildiğini, makamlarında bulamadığın, seçim üstü kapı önünden ayrılmayan “Dava” diyerek başladığı cümlede esas anlamın “Daha” olduğu doyumsuz kimselerin olmadığını hayal ediyorum.

Kamu kurumlarında tıkanan uzayan, ilgi, emek, mücadele gerektiren işlemlerimiz yok. Yapılan işlerin hakkının verilmesi prensibinin hayat bulmasıyla aynı iş için onlarca arayışa girmek yok.

Elimizde kalan sınırsız zaman bolluğuyla doyasıya devletçi, milletçi, devrimci, çağdaş, ümmetçi, âlim, ulema, uzman olmaz mıyız?

Ben düşündüm, müsaitseniz, arzu ederseniz sizde bir düşünün derim…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.