DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Bahar Geliyor

Sesli Dinle

Bu melankolik yazıdan sonra hazır nisan ayına gelmişken Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiiri ile yazıma son vereyim. Konumuzla bir alakası yok farkındayım ama uyak oyuncusuyum ben. Ah bu melankolik yanım benim. Ah bu şair yanım benim.

Bahar Geliyor
07.04.2021
6.126
A+
A-

Yaptığımız iş gereği her gün onlarca insanla muhatap oluyoruz. Telefon trafiğini de hesaplamalara eklersem; bu bir günde muhatap olma sayısı, elli yüzü bulur. Aya vursak rakamı, binlere varır diye tahmin ediyorum. Geçenlerde birisi aynen şöyle demişti; “Bizim çocukluğumuzda yokluk vardı. Tamam mı? Ben bu yokluğu o zamanlar sıkıntı sanırdım. Şimdiki çocuklar ise çok şanslı. Yedikleri önünde yemedikleri arkalarında diye düşünürdüm. Yok yok aslında yokluk iyiymiş, bizim işimiz kolaymış, yokluk biz aileleri kenetlemiş, birbirlerine destek olmalarını sağlamış. Asıl şimdiki çocukların işi zor. Varlıkların olması ya da her isteklerinin cevap bulması sıkıntıymış. Allah gelecek kuşakların yardımcısı olsun.” Diye bitirdi cümleyi.

Aslında cümlenin ucu açık. Cümleye de hatibe de hak verip vermemek arasında kararsız kaldım. Hemen o günün akşamında eşimle bazı konular hakkında konuşurken laf dönüp dolaşıp sosyal medyanın etkisine geldi. Birisi varmış, genç bir kız ne iş yaptığı belli değil, şarkıcı mı? Oyuncu mu? Tam anlamadım ama işte bilmem ne platformunda milyona yakın takipçisi varmış. Şarkıcı değilmiş ama şarkıları elli-altmış milyon defa izlenmiş. Amerika’yı yeniden keşfetmenin anlamı yok. Kuşak böyle bir kuşak. X’ini Z’sini bilmem. Rahmetlik Barış Manço’nun; “Gün gelecek herkes 15 dakika ünlü olacak.” Dediği cümle geldi aklına eşimin. Yemekleri gibi konuşmayı da tatlıya bağladı.

Akşam konuşma tatlıca sonlandı ama konu benim beynimin odasında bir yerde kaldı. Konuyu kafamdan atamıyorum.  Evet kuşak böyle bir kuşak, bu kuşak hakkında tezler, makaleler, kitaplar yazıldı. Evet tüketici kuşak, evet bencil daha fazla bencil hatta. Daha asosyal ama kafaları daha farklı çalışıyor çünkü maddi ihtiyaçlarının kolayca karşılandığı gibi bilgiye ulaşmaları da daha kolay. Bu da onları daha üretken yapabiliyor. Bu kuşaktan sonra yolda olan başka kuşak da var. Şimdiki kuşak için eskinin fütüristik yazarlarının yazdığı ne varsa oluyor. Oldu hatta olanlar bitmek üzere. Yeni gelecek kuşak hakkında da distopik hikayeler mi yazalım?

Daha 10 yıl öncesine kadar tanımadığımız bir sürü adam, çıktı milyarder oldu. Örneğin; Tesla firması 2003 yılında kuruldu ve yüz yıllık onlarca otomotiv firmasından daha değerli durumda. Hatta otomotiv sektörüne yön veren firma pozisyonunda. Başarısı devam eder ya da etmez orası ayrı ama otomotiv sektörüne yön verdiği yadsınmaz bir gerçek. Veriyi toplayan, analiz eden, ihtiyacı tespit edip ürün üreten onlarca firma yüzlerce ürün çıkıyor ortaya. Peki bu çevresinde dolanıp durduğumuz inovasyonun girişimizdeki “Asıl şimdiki kuşağın işi zor.” Olan kısımla bağlantısı ne?

Şimdiki gençler daha sinerjik pozisyondalar. Asosyallikleri ile gündemi takip ve müdahale hızları zaman zaman birbiri ile ters orantılı. Çok asosyal bir çocuk inanılmaz üretken olabilir, bir o kadar sanal platformda da aktif izleyici pozisyonda. Bu psikolojide olan çocukların sayısı bir kişiyi bir anda popüler yapabiliyor. Aynı zamanda yine bir o kadar binlerce çocuk, asosyallikten dolayı fazla sosyal medya bağımlısı olup üretmekten bihaber ve saf tüketici de olabiliyor. Kuşak, her iki pozisyonda da tehlikeli durumda hem kendisi için hem de çevresi için. Çok hazırcılık, hızlı değişkenler ve amaçsız tüketim çocukları durağanlıktan ve dinginlikten maalesef ki uzak tutuyor. Zaten çocuk dediğimiz canlının/bireyin durağan da olmaması lazım enerjisini atması gerekirken. O kuşağı dolaylı yollarla bizim bu haleti ruhiyeye soktuğumuz gerçeğine ulaştırıyor bizi. Yani bize de tıpış tıpış onlara ayak uydurmak kalıyoruz. Önceden gelecek konuları açılırken kafamızı hafif kaldırıp karşıya bakardık. Şimdi “Gelecek” dediğimiz o zaman alanı geldi ve nerdeyse geride kalmaya başladı. Gelecek geldi hem de onların olarak geldi ve biz de bu eski gelecek ve şimdi geçmişte belki de figüran olmaya başladık. Çünkü bu gelmiş olan geleceğin merkezinde o kuşak var maalesef başkası yok.

Bu melankolik yazıdan sonra hazır nisan ayına gelmişken Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiiri ile yazıma son vereyim. Konumuzla bir alakası yok farkındayım ama uyak oyuncusuyum ben. Ah bu melankolik yanım benim. Ah bu şair yanım benim.

Damlardaki kar, saçaklardaki buz,

Kanı kaynayan suya dar geliyor.

Haberin var mı? Oluklardan

Akan su sesinde bahar geliyor.

Duy güneyden estiğini rüzgârın;

Göreceksin neler olacak yarın.

Yuvada çırpınan yavru kuşların

Uçmak hevesinde bahar geliyor.

 

Cahit Sıtkı TARANCI

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.