DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

LŞMK Hormonu

Sesli Dinle

“Bu hormon öyle bir şey ki insanı Süpermen de yapabilir, dünyanın en zengin insan da yapabilir. Tam tersi dünyanın en miskin en aptal insanı haline de getirebilir.”

03.02.2021
12.609
A+
A-

1996 yılıydı Mersin’den Adana’ya taşınmıştık. Narlıca Mahallesi diye bir mahallede kapısında polislerin her daim nöbet tuttuğu, kavganın münakaşanın eksik olmadığı bir okula kayıt yaptırmıştık. O zamanlar okulun eve yakın olanı makbuldü. Bize en yakın lise ise bu 19 Mayıs Lisesiydi. Okul, şehir merkezinden uzaktaydı. Hatırlarım sınıf başkanları para toplayarak tahta kalemi alırlardı. Okulun mali durumu, öğrencilerin maddi durumu ile öğretmenlerin idealistliği ters orantılıydı. 1997 yılında ÖSS sınavında il birincileri bizim okuldan çıkmıştı.

Ayşegül Yiğit adında bir Biyoloji hocamız vardı mum olurduk dersinde. Ayten Kahraman fizik hocamız ise namı diğer hükümet kadındı dersinde çıt çıkaramazdık. Yahu kapının önünde polis beklerken bu hocalar bizi nasıl mum ederdi hala aklım almaz. Hele ki Hüseyin Şen matematik hocamız, gözü şehlaydı kime baktığını bilmezdik ders anlatırken ama zehir gibi bir adamdı. Bize bir dönemde bütün geometriyi sular seller gibi öğretmişti onun sayesinde soru kaçırmadık üniversite sınavında. Hala isimlerini hatırlar, hayırla yad ederim hocalarımı.

O hocalar bizi mental olarak da eğitmeye çalışırlardı. “Okumanız lazım. Hayata iyi bir üniversiten mezun olarak önde başlamanız sizin için büyük avantaj.” Diye telkinde bulunurlardı. Fazladan yapılmış bir net o zaman altından kıymetliydi. O zaman da sorular çalınıyorsa bundan habersizdik, sağdan soldan aldığımız ikinci el test kitapları ile net kasıyorduk.

Sayısal derslerde çok iyiydim özellikle matematik, geometri ve fizik en iyi olduğum derslerdendi ama biyoloji de zorlanıyordum. Yazılar, rakamsız olunca muhakeme etmem zor oluyordu içinde rakam olması lazımdı benim için. Bir gün konu sistemlerden hormonlara gelmişti. Tabi hormon sistemi bir derste anlatılacak bir şey değildi ve haftalarca konu üstünde durdu Ayşegül Hoca. Konu bitişinde de şöyle bir açıklama yaptı. “Arkadaşlar bütün hormonları ve özelliklerini işledik ama müfredatta olmayan adı tam koyulmamış bir hormon daha var bu son dersi de bu hormon üzerinde konuşup bitirelim.” Diyerek tahtaya döndü. Tabi biz o sırada, “Müfredatta yoksa işlemeyelim hocam.” Vesaire dediysek de işe yaramadı. Büyük harflerle tahtaya LŞMK Hormonu yazdı.

Hormonların isimlerinin çoğu yabancı kelimelerden ve kısaltmalardan ibaret olduğu için kelimeyi yadırgamadık. Ayşegül Hoca konuştu.

“Arkadaşlar dediğim gibi bazı otoriteler bu mefhumu, bu şeyi (kendini tam olarak ifade edebileceği kelimeyi arıyordu. O sırada da dudaklarını gerdirip, sağ el parmaklarını şaklatıyordu.) hormon olarak kabul etmemekte onun için adının tam koyulmadığını tekrar belirteyim.” Dedikten sonra bir süre bekledi, sessizce durarak sessizliği tesis etti. Hocanın sessizliği ile biz sınıftaki bütün öğrenciler çıt çıkarmaz olmuştuk.  Dikkatimizi üzerine çektiğinden emin olduktan sonra devam etti.

“Şimdi devam edebiliriz. LŞMK farklı dillerde de adı olan bir hormon ama bu hormonu bizim bilim adamları Türkçeleştirmiş. Latince ya da İngilizce adının ne olduğunun bir önemi yok. Ben bu hormonun nasıl bir şey olduğunu anlatayım da tanışmış olalım.”

“Bu hormon öyle bir şey ki insanı Süpermen de yapabilir, dünyanın en zengin insan da yapabilir. Tam tersi dünyanın en miskin en aptal insanı haline de getirebilir.” Hoca birbirine zıt örnekler verdikçe biz iyice ciddileşmeye başlamıştık. Hoca devam ediyordu. “ÖSS de birinci olmanıza da yardımcı olabilir. Sonuncu olmanıza da neden olabilir. Çok sağlıklı bir birey olmanıza yardımcı olacağı gibi inanılmaz sağlıksız birisi haline de çevirebilir.” Tam sıkılmaya başlayacaktık ama yılların hocası hemen anlamış olacak ki haletimizi “Daha fazla örnek vererek kafanızı bulandırmayayım bu hormon hakkında az çok fikir sahibi olmuşsunuzdur. Diyerek bir es verdi. Sonradan anladık ki hocalar derslerde es vererek öğrencinin anlayıp anlamadığını, soru sorup sormayacağını beklermiş.

Anlamıştık ama kafamızda bazı şeyler tam oturmamıştı ve boş boş hocaya bakıyorduk. Hoca boş bakışlarımızdan vücudumuzun glikoz yakmadığını böylece beynimizdeki nöronların gizli işsiz moduna geçtiğini anlamıştı. Şimdi anlıyorum, mantığımızı özellikle kurcalıyordu özellikle bizi bu durumda bırakıyordu. Konuya tekrar girdi.

“Arkadaşlar bu LŞMK, insan bilincine fark ettirmeden, insanın konfor alanı oluşturmasına, beynini o alanda tutmasına ve beyninin bazı meziyetlerini tam olarak kullanmasına engel olmaktadır. Beyin dediğimiz organ 7/24 çalıştığı için yorgun, ayrıca vücudun enerjisinin %20 sini gece gündüz tükettiği için maliyetlidir. Bundan dolayı beyin kendini yorgun ve mahcup hissetmektedir hatta daha da dinlenmek ister. Oluşan konfor alanı böylece çok hoşuna gider. O alanda kalmaya daha fazla istek duyar ve vücuda bir porsiyon daha LŞMK hormonu siparişi verir. Vücutta hemen beynin emrini yerine getirir ve bir LŞMK daha salgılanır. LŞMK salgılandıkça beyin haz alır haz aldıkça salgı devam eder. Böylece artık beyin bir döngüye girmiş olur maalesef ki insan bu beynin bağımlısı olduğu LŞMK hormonunun kendisine çok zarar verdiğine iş artık işten geçtikten sonra fark eder.”

Hoca bu sefer es veremden devam etti.

“Aynı LŞMK, başka bir insanda farklı şekilde de çalışabilir. Beynin, insanın konfor alanında kalması beynin kendisi ve vücut için ilerde ciddi sorunlara neden olacağını düşünüp hormonu daha az salgılanmasını hatta hiç salgılanmamasını da isteyebilir.” Dedi tabi biz iyice ambale olmuştuk. Aslında hoca bizi bilerek bu hale getirmişti.

Kimimiz hocaya kimimiz tahtaya bakarken çalan zil ile benliklerimiz yerine gelmişti. Gelmişti ama hocanın anlatacakları yarım kalmıştı. O gün, hangi günde olduğumuzu hatırlamadığım o günde o derste kimse çıkmak istemedi ve hocanın ağzına bakakaldık. Hepimiz hocanın yarım kalan konusunu anlatacakları karşılığında teneffüsümüzü satmak istedik. Heyhat Ayşegül Hoca’nın yine o gün iyi bir hoca olduğu kadar iyi bir tüccar olduğunu öğrendik zira hoca hevesimizi kursağımızda bırakarak teneffüsümüzü satın almadı.

“Haftaya kaldığımız yerden devam ederiz.” Diyerek dersi bitirdi. Bense kames topu patlamış ya da enek güllesi kaybolmuş çocuk mahzunluğunda sıramda kalakalmıştım.

Belki biraz haksızlık olacak ama biz de bu hafta yazacağımızı burada bırakalım. Yazımızın kalan kısmına haftaya kaldığımız yerden devam etme temennisi ile konfor alamızdan çıkmış olarak kalalım.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.