DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Kültürel Gelişim Ne Demek?

Sesli Dinle

Kültürel gelişim önemli, ceza kanunlarında, toplu yaşam kurallarında, göçmen kanununda, vatandaşlık kanunda. Tabi iş sağlığı ve güvenliğini de unutmadık.

Kültürel Gelişim Ne Demek?
27.06.2022
4.452
A+
A-

Kültürel gelişim ihtiyacı;

Selam olsun siz değerli satır dostlarıma. Kontrolsüz göç konusundaki düşüncelerim sebebiyle özgüveni boyundan uzun kimi kimseler hasımlık ilan edebilecek cesaretle hayallere kapılmış. Tebessümle karşıladım.

Aklıselim kimi kişiler ise konu hakkında konuşarak görüş alışverişinde bulunmayı tercih ve teklif ettiler. Bence makbul olan da, doğru olan da buydu.

Müdavimlerim bilir temel esasımız olgudur. Hal böyle olunca olgu merkezli olarak konuyu değerlendirelim.

İş sağlığı ve güvenliği meslek branşını birçoğunuz duymuşuzdur. İş yerlerinde iş güvenliği uzmanı ve sağlık alanında ATT, DSP, hemşire, doktor gibi sağlıkçıların görev yaptığı meslek dalı.

Bir gazeteci olarak uzun yıllar bu meslek dalını inceledim. Mesleği kendimce iki şekilde tanımlıyordum. Birincisi iş durdurma, işçiyi işe alma veya çıkarma gibi birçok yetkiden yoksun olan iş güvenliği uzmanları herhangi bir kaza sonrasında ilk gözaltına alınan kimseler olmakta. Bu nedenle ben bu mesleği “Öp beni” olarak tanımlamaktayım.

İkincisi ise işçinin uygunsuz davranışına müdahale etmek isteyen iş güvenliği uzmanının işçi tarafından darp edilmesi. Bu nedenle de “Sen iyi ol istiyorum, döv beni” şeklinde ifade ediyordum.

Yakın tarihte sosyal medyada yine bir iş güvenliği uzmanının darp edildiği haberini üzülerek okudum. Maalesef bu meslek dalının kültürel olarak gelişmesi ve kabul görmesi için daha uzun yıllara ihtiyacımız olduğuna inanıyorum.

Yakından izlediğim bu branşın üniversite eğitimini almakta varmış nasipte. İş sağlığı ve güvenliği bölümünü bitirerek, ÖSYM tarafından yapılan sınavda başarılı olarak uzman yetkinliğini de aldım. Bu alanda mesleği daha iyi tanımak, tespitlerimi geliştirmek adına mesleği icra ettim.

Tespit ve eksiklikleri çözmek için uyguladığım yol basitti.

İşverene işçiden ne kadar kazandığını sorar, şayet bir yaralanma veya can kayıplı kaza olması halinde kendisine rücu edecek maliyeti söylerdim ve sorun hızla çözülürdü. İş insanlarının algısının ağırlıklı olarak maliyet ve kazanca duyarlı olduğunu çözmüştüm.

Firma sorumlu yetkilisine ise nezarette, cezaevinde ailesinden, sevdiklerinden ayrı kalacağı sürelerden bahsederek anlatırdım gereken düzenlemeleri.

İşçilere ise dostane ve mizahi bir üslupla bir yaralanma olsa, yatalak olunsa eşlerinin bu zahmete ne kadar süre dayanabileceklerini sorardım.

Onca çabaya rağmen çözümlemeler uzun vadeli olmazdı. Çünkü konu kültürel olarak kabul görmüş ve hukuki olarak yeterince tanımlanabilmiş değil. Hayatında hiçbir şantiye, imalat, üretim alanı görmemiş, mesaisini ve işleyişi bilemeyen kimselerin hazırladığı hukuki metinlerle, aynı şekildeki karar vericilerin uyguladığı bir işleyiş mevcut. Bilirkişi konusuna ise hiç girmeyeceğim. Kendisine tevdi edilen dosyaları görmeden, heyet bilirkişi dosyalarında birbirini dahi tanımayan kimselerin raporları savcılık ve mahkemelerin üzerinde ağır yük denilebilir.

Türkiye’de çoğu yerde uygulanması  eksik olan iş güvenliği, yurt dışında net ve sert şekilde uygulanmakta. İşin ilginci Türkiye’den yurt dışına giden aynı işçiler tüm kurallara uymakta. Bunun nedenini sorguladığımda genelde aldığım cevap yurt dışında uygunsuz çalışmalara karşı cezaların ağır olduğu şeklindeydi.

Aynı mantıkla konumuza devam edelim.

Sığınmacı, göçmen veya mülteci tanımlarıyla akın eden yabancılar Türkiye ile kıyaslanamayacak derecede az olmakla birlikte birçok ülkeye dağılmış durumda. Genelde eğitim, ekonomik varlık, sanatsal veya spor kabiliyetleri sebebiyle seçilerek gelişmiş ülkelere özel olarak götürülen kişiler dışında kendi imkânlarıyla giden kişiler de olmuştur muhakkak.

Ancak yakın tarihlere kadar yurt dışındaki bu kimselerin sebep olduğu olayları duymadık. Sebebi yasal düzenlemeler ve cezalardı. Türkiye’de ise cezai yaptırımların eksikliği bu kimselere daha rahat daha sorumsuz hareket etme cesareti vermekteydi. Kamu görevlilerinin de yorulduğu, bezdiği bir durum diyerek daha önce ifade etmiştim.

Hal böyle olunca yasa dışı olarak tanımlanabilecek birçok eylemde yer almaları sorun olmuyordu. Bu durumun psikolojik sebepleri de vardı elbet. Dolmuşa binen bir kişinin “Parayı Tayyip’ten al” sözünü duyalı yıllar oldu. Bunun gibi yüzlerce olay sosyal paylaşım ağlarında yerini aldı. Gayri ahlaki video çekimleri, sözlü hakaretler, fiili saldırılar gibi sayısız olayla mağdur kimseler sesini duyurmaya çalışıyor. Yine yakın tarihlerde Afgan kökenli bir kişinin sözleri toplumda tepkiye neden oldu.

Çözüm; göçmen veya ülkeye kaçak giriş yapmış kişilerin sınır dışı edilmesiyle ilgili yasal düzenleme yapılması olabilir. Sınır dışı edilme maliyetlerinin bu kimselerden alınması ya da suç işlemiş kimselerin birçok ülkede olduğu gibi ağır koşullarda çalıştırılacağı bir hükümlülük iyi fikir gibi görünüyor.

Ceza kanununda ise ciddi düzenlemelere ihtiyaç olduğunu ilgililerin ağzından duyuyoruz. Onca mesai ve emeğin, onca istihdamın, onca maliyetin karşılığında adliyesinden kolluk kuvvetlerine kadar personellerin bezginliği, çaresizliği görülmeli.

Ceza kanunlarında yapılacak düzenleme hem göçmenlerin sebep olduğu suç oranını, hem de kendi vatandaşlarımızın suç oranını düşürecektir diye inanıyorum. Neticede kolluk kuvvetlerinin yaptığı huzur operasyonlarında sadece bir günde dahi sayısız suçlu ve suç aleti yakalanıyor.

Tabi bu düzenlemeler sadece günü kurtaracaktır. Yakın tarihlerde yurt dışında yüzlerce göçmenin karıştığı kavga görüntülerini çoğumuz izledik. Derinlerde nefret hissi besleyen kişilerin edindiği vatandaşlıkların ve atanarak kamu görevi yapan kişilerin veya bundan 5 sene sonra vekil, bakan olacak kimselerin hislerinin gereğini icra etmelerine ne engel olacak?

Kültürel gelişim önemli, ceza kanunlarında, toplu yaşam kurallarında, göçmen kanununda, vatandaşlık kanunda. Tabi iş sağlığı ve güvenliğini de unutmadık.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.