DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

İs Karası 3

Sesli Dinle

Nefes alıp verişleri sıklaştı Vedat’ın. Böylesi zamanlarda sesi boğulur, kelimeler ağzından belirli belirsiz çıkardı. Bunu bildiğinden sakinleşinceye dek kapıda öylece dikildi.

İs Karası 3
29.10.2021
10.132
A+
A-

Kafasından geçen yüzlerce düşünceyi toparlamadan, kalbini sıkıştıran bu beklenmedik sürprizin şokunu atlatmadan bir şey yapmak istemedi Vedat. Albay’ın, “En sevdiği dostunun katili olarak düşündüğü adamın” başına ne geldiğini istemsizce merak ediyordu. Gözünü kırpmadan hayat söndüren bu adamın, birisini sevebildiğine gözüyle şahit olmak için Nilgün’ü de istemsizce merak ediyordu.  Bu merakla iyiden iyiye yüzleşmek için hızlı adımlarla evine gitti.

Sıkışmış bir kalbe dünya dar gelirken eve nasıl sığardı Vedat? O gece vakit sündükçe sündü. Sabah nottaki adrese gidecekti gitmesine fakat büyük yüzleşmenin ayak parmaklarına kadar vücudunu dondurmasına nasıl engel olacaktı? Yıllardır kendisine fazla gelen iki göz evi ilk defa o gece Vedat’a bu kadar dar gelmişti. Onlarca cevapsız sorunun zihnini bitkin düşürmesine rağmen gözüne uyku girmedi. Sabah erkenden nottaki Egemen Caddesi Bala Apartmanı adresine gitti. 25 numaralı kapının önüne dikildi. Nefes alıp verişleri sıklaştı Vedat’ın. Böylesi zamanlarda sesi boğulur, kelimeler ağzından belirli belirsiz çıkardı. Bunu bildiğinden sakinleşinceye dek kapıda öylece dikildi. Ama bekledikçe heyecanının daha da arttığını fark edince kapı ziline iki ürkek dokunuş bıraktı. İçerden Nilgün’ün “kim o” sorusuna bile hazırlıksız yakalanmıştı;

“Vedat ben. Bir emanetinizi getirdim” diyebildi ancak. Nilgün, Vedat ismini duyunca o büyük günün geldiğini anlamış ve derin bir nefes alarak kapıyı açmıştı. Vedat tam konuya girecekken Nilgün “İçeri gel Vedat, içeride konuşalım” diyerek araya girdi. Vedat’ın şaşkınlığı daha da artarak Nilgün’ün peşinden içeri girdi. Bir süre sessizce karşılıklı kanepede birbirlerine baktılar. Nilgün Erdinç’in anlattığı bu gizemli adamı inceliyor, Vedat ise olan biteni anlamaya çalışırken bir yandan da Nilgün’ün büyülü güzelliğini kaçamak bakışlarla zihnine kazımaya çalışıyordu.

Nilgün’ün soluk teni ve iri gözlerinin üstünde yukarı kalkık biçimli kaşları, dudağının aşağı meyilli iki ucu suratına asil bir güzellik katıyordu. Gözaltındaki belirgin torbaların ne kadarı uykusuzluktan ne kadarı hüzünden seçilemiyordu ama o bile maharetli bir ressamın tablosundaki ustalık darbeleri gibi güzel duruyordu.

Kısa bir sessizlik sonrası Nilgün Vedat’ın gözlerinden okunan şaşkınlığı anlamış olacak ki yaşananları açıklamaya koyuldu;
“Ben seni tanıyorum Vedat. Erdinç senden çok bahsetti. Ölen arkadaşın için çok üzgünüm ama emin ol ki o olayda Erdinç’in parmağı yok. Evet, sizleri takip etti hem de epeyce bir süre. Zaten senin şuan burada olman da bundan ötürü. Erdinç senin çok dürüst bir insan olduğunu söyledi. Çokça zaman sana gelip durumu anlatmak istediyse de bir türlü buna cesaret edememiş. Zaten sonrasında da iki kaçakçıyı Erdinç’in öldürdüğünü o gün orada bulunan üç asker de teyit edince açığa alınıp soruşturma başlatıldı. Sonrasında bu olayı kapatmak için çok daha farklı işlere girişti Erdinç. Batağa battıkça battı. Nihayetinde sonunun ya hapis ya firar ya ölüm olacağını anladığı an bir plan yaptı. Fakat bu planı tek başımıza yürütmemiz olanaksızdı. Erdinç’in güveneceği kimse de yok etrafında. Bana bile tam olarak güvendiğini söyleyemem. O seni çok araştırdı. Senin güvenilir bir insan olduğuna emin oldu. Ve sana vefa borcunu ödemek için seni bana yönlendirdi. Her gün o saatlerde gittiğin çöpe bu kutuyu o koydu. Başka türlü senin bana gelmen imkânsızdı. Kutuda bir yüzük ve anahtar var değil mi? Erdinç bana senin bir kutuyla geleceğini ve kutuyu aldıktan bir hafta sonra seninle Gelindağı’na gitmemi söyledi. Sen orada gitmen gereken yeri biliyormuşsun. Orada bizi bir emanet bekliyor olacak. Emanetin tam yeri elindeki yüzüğün içinde yazıyor. Beni bir hafta sonra oraya götürmelisin Vedat. Bunu senden başka kimseye diyemeyiz. Yılmaz’ın katili Erdinç değil, katilin kim olduğunu da Gelindağı’ndaki emanetten öğreneceğiz. Erdinç senin gözünde kötü bir insan olabilir Vedat, ama onun iyi bir asker olduğundan ve planlarının kusursuz olacağından şüphe etme. Bu planı gerçekleştirdiğimizde sen de biz de kurtulacağız. Bunu kendin için, Yılmaz için ve çocuklarım için yapmanı istiyorum…”

Vedat tuhaf durumlarla karşılaşacağını tahmin ediyordu fakat bu kadarını beklemiyordu. Kafası allak bullak olmuş şekilde gözlerini bir noktaya dikmiş bakıyordu. Zor kararlar öncesi kafanın içinde duyulan o uğultu tüm beynini kaplamıştı…

Yüzüğün içinde “Silah, kan ve toprak” yazıyordu. Albay Erdinç Gelindağı’nda hayatını değiştiren hatayı yaptığı yeri işaret ediyordu. Bir hafta sonra şafak vakti Vedat, Nilgün ve çocuklar Gelindağı’nın yolunu tuttular. İki kaçakçının Albay’ın kurşunuyla can verdiği noktaya ulaştıklarında Vedat göz ucuyla Yılmaz’la saklandıkları çukura baktı. İçini bir burukluk kapladı ama Albay’ın işaret ettiği noktada onları bekleyen şeyin merakı daha baskın gelerek var gücüyle iki kaçakçının kanının döküldüğü toprağı kazmaya başladı. Çok geçmeden kazma ucuna değen sandıkla yere kapaklanıp toprağı eşelemeleri bir oldu. Sandığı çıkarıp açtıklarında içinden naylon poşete sarılmış paralar, bez parça içine sarılmış altınlar, siyah poşet içine sarılmış sahte kimlik pasaportlar buldular. Ve tabi bir de not. Bu sefer notun muhatabı Vedat’tı…

“Bana olan öfken ve şüphen hiçbir zaman geçmeyecek biliyorum. Yılmaz siyasi hesaplaşmaların kurbanı oldu. Yılmaz’ı öldürenler bizim olayımızdan haberdardı. Bu yüzden suçu benim üstüme yıkmak için böylesi bir zamanlama tertip ettiler. Şuan bu notu okuyorsan hayattaki en değerli üç varlığım seninle birlikte demektir. Seni bu olaya dâhil etmek zorunda kaldığım için üzgünüm. Başka güvenecek kimseyi göremedim. Naylon poşetteki paraların yarısını kendine al. Bu sana olan mahcubiyetimi ve minnetimi karşılamaz fakat bunu kabul et. Diğer yarısını ölen kaçakçıların ailesine ulaştır lütfen. Ve geri kalan altınları kimlikleri, pasaportları, Nilgün’ü ve çocukları gece yarısı limandaki “Nevron” teknesine ulaştır lütfen… Elbet bir gün tekrar döneceğim ve mutlaka senin gözlerine bakarak bataklıktaki mücadelemi anlatacağım. Her şey için sana minnettarız.”

Albay Erdinç Tunçbayır.

YORUMLAR

  1. Elanur dedi ki:

    Giriş-gelişme Suç ve ceza, kartondan hayatlar, ince Memed karışımı bir hikaye olmuş. Tabii ki uzman değilim. Eleştirmek için çok daha iyisini yapabilmem lazım ama iyi bir kitap kurdu olarak fikrimi yazıyorum. Sonuçta da esaretin bedelini çağrıştırmış… Elinize sağlık.

    1. Hanifi AKTAŞ dedi ki:

      Teşekkür ediyorum. Tespitiniz yerinde. İnce Memed ve Suç ve Ceza nın esintisi olması en azından benim için kaçınılmaz bir sonuç. Esintisiz bir “eser” var olmuş mudur? Sanmıyorum.