DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Fırsatlar ve Fırsatçılık

Sesli Dinle

Siyasi liderlere, izlenen politikalara, iktidara, yönetime, bürokrasiye sitemler ediyoruz. Oysaki en başta bizler ya fırsatları değerlendirenleriz ya da fırsat olarak görünenleriz.

Fırsatlar ve Fırsatçılık
31.07.2023
3.260
A+
A-

Selam olsun siz satır dostlarıma. İnsanların umutları, hayalleri peşinden koşması kadar doğal ne olabilir ki, değil mi?

Uzunca zaman önce duymuştum “Namazın kazası var, ancak fırsatın kazası yok” sözünü. Hayat insanlara birçok fırsatlar sunuyor, kimini fark edebiliyor ve değerlendiriyoruz, kimini ise çok sonra fark edip hayıflanıyoruz. Fark edemediğimiz onca fırsatlar ise muamma.

Ülkemizin, bulunduğu coğrafyada birçok kişiye fırsatlar dünyası olmasından dertlenenler var. Elbet ben de bu dertlenenlere katılanlardanım. Toplumun temel değer ve yapısına etki eden, güvenlik, huzur ve asayişe zarar veren, ahlaki değerlerimize aykırı ve milli, manevi değerlerimize uzak, kontrolsüz, sorgusuz yapılan göçler kimler için fırsattır bilemem, fakat uzun vadeli ve büyüyen bir kriz olduğu gerçekliği inkâr edilemez.

Bu mesele sadece göçmenlerin veya kamu görevlilerinin ya da siyasilerin meselesi değil bence. Herşeyden önce ucuz işçi çalıştırmak isteyen, malını, mülkünü değerinin onlarca katına satmak veya kiralamak isteyen ve daha onlarca hal ile bu göçmenlerden faydalanan toplumun, yani bizlerin fırsatçılığı meselesi.

Fırsatçılık bir cümle ile hem istikamet değiştirdi hem de anlamı değişti sanırım. İşin üzücü tarafı da bu olsa gerek. Hayallerimizi, umutlarımızı gerçekleştirebilecek onlarca yol varken bizler kolaycılıktan mıdır, hazırcılıktan mıdır bilinmez, hak olup olmadığına bakmaksızın illegal yollara tevessül ediyoruz.

Mümkün olan, gücümüzün yettiği herşeyi fırsata çeviriyoruz hak gasbı yapmış olmaktan korkmadan. Mesai de yaptığımız işin hakkını vermekten, sorumluluklarımızı yerine getirmekten kaçınmıyor muyuz? Mesai arkadaşlarımızın haklarını gasp etmiyor muyuz? Ya da gasp edilen olmuyor muyuz? Fırsatçılık yaşamın her alanında her anında kontrolü ele alıp sayısız yanlışların temelini oluşturmuyor mu?

Maliyeti artan ürünün fiyat güncellemesini yaparken olası bir sonraki zammı düşünerek artışı ona göre yüksek tutuyoruz, o sırada nefsimiz karlılık oranında da iyileştirme yapmanın tam vakti olduğunu fısıldıyor kulağımıza ve güncellenen rakam artan maliyetin misli üstünde yansıyor etiketlere. Ardından daha önceki öngörümüzle yaptığımız ekstra artışı unutarak gelen yeni artışlarla bir daha tekrar ediyor aynı döngü. Çok sayıda din adamı tanıdım fakat çok azından inançta ticari kazanç miktarının bir sınıra tabi olduğu doğrusunu duydum.

Fırsatçılık bununla sınırlı kalıyor mu, tabii ki hayır. Devlet vergi düzenlemesi yapıyor. Vergi oranı düşük ürünler üzerinden kesiyoruz faturayı. Daha az KDV, daha fazla kazanç demek oluyor. Tabii faturayı kesmek zorunda kalınırsa geçerli tarife bu.

Bu mantık topluma yayılıyor, çoğunluk tarafından hayata geçiriliyor. Ardından karlılıktan taviz vermek, hakkaniyetli kar oranlarına kanaat etmek yerine rakamları maliyetin misli katlarına çektiğini fark etmeyen bizler başlıyoruz veryansın etmeye. Herşey ateş pahası. Ben ürettiğim bir ürün veya hizmeti olması gerekenin misli fazlasına satarken, başkaları da aynı şeyi yapıyor. Dolayısıyla aslında kar eden kimse yok. Olan şey yıllar önce atılan sıfırların tekrar hanelerdeki yerini alacak olması.

Mağdur bizler başlıyoruz kahrol iktidar naraları atmaya, sanki bir liralık mülkü bin liraya kiralayan iktidarmış gibi, topraklarımız satılıyor, şehirde Türk kalmadı diyerek haykırıyoruz, sanki mülkleri satan siyasi liderlermiş gibi, hudut namustur diyoruz ancak bile isteye kaçakları taşıyor, naklediyor, yer yurt veriyor, iş güç sahibi ediyoruz. Onları da fırsat olarak değerlendiriyoruz mümkün olduğunca.

Siyasi liderlere, izlenen politikalara, iktidara, yönetime, muhalefete, bürokrasiye sitemler ediyoruz. Oysaki en başta bizler ya fırsatları değerlendirenleriz ya da fırsat olarak görünenleriz.

Bu hafta bir sosyal paylaşımda denk geldiğim söze tebessüm ettim, izninizle sizinle paylaşayım, belki tebessümünüze vesile olurum. “Dünya çapında seviye tespit sınavı yapılsın, herkesi kazandığı ülkeye yerleştirsinler”.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.