DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Dünyanın En Eski Yemeği

Sesli Dinle

Bu dünyanın en eski yiyeceği.  Hz. Âdem’in dünyaya gelmesi bir rivayete göre yirmi bir rivayete göre ise elli bin yıl önce olmuş. İşte insanoğlu bu besini ya da yiyeceği fark ettiğinden beri yer. Hatta dünyada insanlar yaşamadan önce cinler yaşarmış, cinler dahi bu yiyeceği yermiş. Müslümanı Hristiyan’ı, Yahudi’si, Mecusi’si, Ateisti, Deisti, Agnostiği…

Dünyanın En Eski Yemeği
30.06.2021
5.657
A+
A-

Geçenlerde bir kavun alalım, yiyelim çocuklarla da ağzımız tatlansın istedik. “Eskilerden kim kaldı? Kavunun karpuzun kralını seçerim.” Diye “Cüneyt Standartları’ndan geçirdim bir kavunu. “Kesin bal küpü aldım.” Diyerek yürüyüşümü değiştire değiştire kasaya gittim. Benim standartlarıma göre iyi kavunu ıskaladığım görülmemiştir. Müsaadenizle o standartlardan bahsedeyim.  Kavunun şeceresini iyi bilmeye gerek yok ama yazayım, bak googilin etmeden yazıyorum mektepli değil alaylı yani.

Ülkemizde üç tip kavun görülür; adlarını, türlerini, memleketlerini bilmem. Birisi ilk çıkan hasat, sarı ve yuvarlak olur içi sulu ve tatlıdır. Diğeri sarılı yeşilli sert kabuklu uzun eliptik bir şey olur. Bir öncekin anlattığımdan daha yoğun kokulu ve kıvamlı yine bir öncekine göre daha az tatlı olur. Bu ikisinin içinin de renkleri sarıdır. Diğer üçüncüsünün ise dışı koyu yeşil renklidir, yazın sonuna doğru çıkar en lezzetli en şekerlisi budur ve “kavuniçi” rengini lügate kazandıran kavun budur.

Gelelim seçmeye, hangi tür olursa olsun kavun ağır olacak, sadece dibi yumuşak olacak, kabuğu ne çok sert ne de çok yumuşak olacak, tepesindeki dalı kuru olacak en son standart ise “kavun değil ki dibini koklayasın.” Atasözündeki gibi dibi yoğun kokacak. Tabi markette pazarda koklamak gibi imkân fırsat olmaz ama ilk şartlar sağlanırsa son şartta zaten yerine gelmiş olur. Zaten, “Cüneyt Standartları’nın da geleneksel kavun seçim standartlarından bir farkı yok, bizimki mesel olsun.

Aldım geldim kavunu kestik, dolapta biraz soğutalım ondan sonra yeriz demeye kalmadan oda kokusu gibi mübarek bütün evi kokuttu. Sıra yemeğe gelince bir baktık ki tat namına bir şey yok. Meyvede bir kavun tadı olmaz mı? Bir dirhem şeker olmaz mı? İşi kavuna yıkacaktım ama olmadı, bizim standartları gözden geçirmeye toz kondurmadım. Ertesi gün başka yerden aldım yine aynı. Çok başka yerden çalışana seçtirdim yine tat yok. Hülasa israf oldu bir sürü kavun. Sonra bir araya geldiğimiz eş dostla yakındık tabi konu konuyu açtı. Kavunu karpitli suda bekletiyorlarmış, karpuz kabak aşılıymış. Hormonsuz meyve sebze yok. Biz eskiden haziran gelmeden karpuz yiyemezdik, çilek içinse mecbur ağustosu beklerdik ne bileyim süt mısır dediğin temmuzdan aşağı olmazdı. Hele ki domates sadece yazın yetişirdi. Kar dediğin yağdı mı metrelerce yağar, mart nisan yağmursuz geçmezdi.

Dünyada çok şey değişti hala da değişmeye devam ediyor. Açık ve net herkes görüyor bu değişimi ve dile getiriyor. Kimi mevsimler, kimi iklimler değişti diyor. Kimi insanlar, kimi mekânlar değişti diyor. Ama değişmeyen bir şey var. O da ne iklimden ne mevsimlerden ne küresel ısınmadan hiçbir şeyden etkilenmiyor. Bu dünyanın en eski yiyeceği.  Hz. Âdem’in dünyaya gelmesi bir rivayete göre yirmi bir rivayete göre ise elli bin yıl önce olmuş. İşte insanoğlu bu besini ya da yiyeceği fark ettiğinden beri yer. Hatta dünyada insanlar yaşamadan önce cinler yaşarmış, cinler dahi bu yiyeceği yermiş. Müslümanı Hristiyan’ı, Yahudi’si, Mecusi’si, Ateisti, Deisti, Agnostiği vırtisti zırtisti herkes yer. Üç harfli bir besin bu prezantasyonu daha fazla uzatmayayım. Bu besinin adı “Hak”. Kul hakkı, insan hakkı, hayvan hakkı herkes çatır çatır yiyor. Kimi fark ederek yiyor, kimi fark etmeden, hak yemek o kadar meşrulaştı ki artık göz açıklık-cingözlük olarak görülüyor. Örneğin ekmek sırasında aradan sıvışmaya çalışıyor adam, dolmuşa otobüse binecekken sıyrılıyor arkadan, kendi iç dünyasında hakkı olduğunu düşünüyor adam fetvasını kendi kendine vermiş ona göre hak değil.

Müteahhitler, galericiler, marketler, kasaplar her meslekte var. Ayıplı mal satmak, hak yemek gibi gelmiyor galericiye ya da müteahhide. Mundar et satmak kasaba yanlış gelmiyor. Son kullanma tarihi geçmiş ürünü satmak market işleten adam göre abes değil. “Nasıl köstüm enayiye?” Diyor vesile-i nimet için. Galerici kazıkladığı için memnun, müteahhit göbeğini kaşıyor mağduru tırtıkladığı bir kaş santim için. Ömrünce biriktirdiğini alıp veriyor mağdur. Duvarların içini nasıl görsün? Ne kalite beton kullanılmış? Sanayide alt yüklenici adamın, kendi ustabaşına işi yaptırırken, “Ne kadar çalarsan kâr.” Dediğini duydu bu kulaklar. Aynı adam iki dakika sonra da, “Kursağımdan haram lokma geçmedi benim.” Deme cüretinde bulunabiliyor. Fetva, cüret, feraset hep bunlarda.

Örnekler o kadar çok, olaylar o kadar diz boyu ki iki hadis ile yazıma anlam kazandırayım.

Hadis-i Şerif’te denir ki; “Cennete gidecek olan hiç kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece Şehit, gördüğü itibar ve ikram sebebi ile tekrar dünyaya geri dönmeyi ve on defa Şehit olmayı ister.”

Hadis-i Kutsi de Allah buyurur ki; “Şehitten bile alacağım hakkı.”

Şehitliğin o kadar ulvi bir makam olduğunu belirtiyor Peygamber Efendimiz ve hak mefhumunun bu kadar önemli ve değerli olmasına karşın, adaletin kaçınılmaz olmayacağının mesajını da gayet net bir şekilde veriyor Cenabı Allah.

Yani diyeceğim o ki; öderken, tadı kaçmış kavundan farksız olacak o yediğimiz kul hakları. Behlül Dane hazretlerinin dediği gibi; “Cehennemde odun, kütük yok herkes giderken kendi yanında götürecek.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.