DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Devlet Terbiyesi ve İtibarı

Sesli Dinle

Kanuni Sultan Süleyman’ın “Mevkiler önce Allah’a sonra Devleti Aliye’ye karşı sorumluluktur.” sözü ve Mustafa Kemal Atatürk’ ün “Devlet iradesi işlemez olursa kişilerin hak ve özgürlüğünü koruyacak hiçbir güç kalmaz.” sözleri ile selam ederim.

Devlet Terbiyesi ve İtibarı
31.05.2021
6.985
A+
A-

Merhabalar değerli dostlar;

“Esasa Doğru” başlıklı yazımda sizlere içinde bulunduğumuz gündemin çok daha ötesinde bir olguyu aktarmaya gayret etmiştim. Somut örneklendirmeler adına ise askeri istihbarat yetkilisi bir dostum ile KOM şube müdürü dostumun yer aldığı bir olayı anlatmıştım.

Şimdi farklı bir olay örneklendirmesiyle ilerleyelim hedefimize.

Anlamını ve geçerliliğini hızla yitiren sokağa çıkma kısıtlamalarını bilmeyen kalmadı. Özellikle Sayın Soylu’ nun; “Eline bir kâğıt alan dışarı çıkamayacak.” Sözü bana son derece hassas olunacağı kanaati uyandırmıştı. “Pandoranın Kutusu” başlıklı yazımda Sayın Soylu hakkında bir analiz yapmıştım. Tanığı ve bilgi sahibi olduğum olayları topladığımda yazarlarımızdan Ahmet Çirkin’ in “Kırmızı Balık Dinle, Sakın Yemi Yeme” başlıklı yazısında anlattığı konuyu düşünmeden edemedim.

Sanırım diğer yazılarımda sıkça belirttiğim erken seçim çalışmaları birçok siyasi isimin de gündemi. Ramazan ayının son günleriydi. Kısıtlamalar devam etmekteydi. Sayın Cumhurbaşkanının Ramazan Bayramı tatilini geçirmek için karar aldığı, Marmaris’te bulunan Cumhurbaşkanlığı köşküne giden öncü personeller tatile erken başlamıştı. Cumhurbaşkanı ise televizyonlarda izlediğimizde duygulandığımız, vatandaşların evlerine ziyaretler düzenleyerek iftar sofralarına konuk oluyordu.

Ankara ili Ayaş ilçesi de bu konuda şanslı ilçelerden olmuştu. Bir vatandaşın evinde yapılan iftar basına yansımıştı. Bu tür etkinliklerin sosyal paylaşım hesaplarının olmadığı dönemlerde, siyaseten pozitif kazanımlara sebep olsa da günümüz koşullarında çokta öyle olduğunu düşünmüyorum.

Ayaş halkı içerisinde ki sohbetler bazen tebessüme neden olurken bazen de düşündürücü oldu. Örneğin bir vatandaşın; “Keşke bizede uğrasaydı, bizim evde toparlansaydı iyi olurdu.” Sözünü ilk etapta anlayamamıştım. Vatandaşın anlattığı şey ise aslında oy kaybının temellerini oluşturuyordu. Cumhurbaşkanının iftar katılımı yapacağı adres belirlendikten sonra ilgili görevliler adrese gelir, temizlik yapar, eve çeki düzen verme vb. işler tamamlanır. Ardından iftar günü için belirlenen menüyü yapmak için aşçılar gelir, mutfak düzeni vb işler de tamamlanır ve ekranlara yansıyan o vatandaşın evinde ki ziyaretlerden, vatandaş sofrasına eşlik edilen görüntülerden bir yenisi daha hayat bulmuş olur. Tabi bölge halkı içerisinde ki gündem ise örnek olarak paylaştığım sözlere benzer şekilde sürer gider.

Bu ziyarette, Sayın Cumhurbaşkanı vatandaşa dertlerini, ihtiyaçlarını sorar. Vatandaşların dile getirdiği dertleri takribi 2 yıl önce Kaymakamlığa verilen ve cevap alınamamış dilekçeleri ile sabit bir konudur. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Kaymakamı çağırır, olayın detaylarını ve cevap dahi verilmemiş konunun bilgisini alır. Haliyle Sayın Kaymakamı, vatandaşların yanında sert bir dille uyarır. Bunun sonunda vatandaşın gündemi “Sayın Kaymakam artık makamına gider, ulaşılabilir, sokakta gezerken vatandaşlara selam verir oldu.” Şeklinde olmuştur. Bir yazımda “Mülteci sığınağıyken, mülteci yığınağı olmuş güzel ülkem.” Demiştim. Ülkemizin her yerinde bir vesile dünyanın dört köşesinden gelmiş ve belki de Türk vatandaşlarından daha rahat olan yabancı menşeili bir kimse ise “Kaymakam burada kontrolsüz yabancı istemiyorum diyordu, patronundan fırça yedi, ya buradan gidecek ya da bundan sonra kendi başının çaresine bakacak.” şeklinde bir cümle kurduğunda tüm benliğim titremişti.

Acaba ilgili personeller liderlere doğru bilgi vermiyorlar mı? Güncel şartlara uygun programı yapamıyorlar mı? Anlayabilmiş değilim. Cumhurbaşkanının bir adrese rastgele gitmesi veya rastgele bir şeyler yemesi birçok açıdan mantıklı değil. Yabancı devlet başkanları, ülkemize konuk olarak geldiğinde suyundan, yemeğine kadar tüm ihtiyaçları yanında getiriliyor ve hatta dışkıları dahi kontrollü şekilde toplanıp ziyaret sonunda götürülüyor. Bizim Devlet Başkanımızın da programları güvenlik alanı başta olmak üzere birçok nedenle, birçok ön çalışmayla yürütülmeli fakat bunun aynı zamanda senaryolaştırılması yoluyla oy kazanıldığı, vatandaşların nazarında pozitif kanaat uyandırdığı düşüncesi ne yazık ki yanlış oluyor.

Sayın Cumhurbaşkanı veya amirler tabi ki görevlileri uyaracak, çalışmalarında ki performansını değerlendirecek, hele ki vatandaşa hizmet etmesi gereken makamların, vatandaştan uzak olmasına, taleplerin yıllarca cevapsız bırakılmasına müdahale edecektir. Ancak ziyaret sonrasında o görevlinin o bölgede kalacağını ya da o kişi yerine yeni bir görevlendirme yapılsa dahi makam ve unvanın aynı olacağını da unutmamalı diye inanıyorum. Neticede Kaymakam, Emniyet müdürü, Belediye Başkanı, Vali gibi akla gelen önem önceliği makamlar gibi tüm kurumlar, sınırları içerisinde Devleti, Devletin en üst makamlarını temsil eder, sorumlulukları, yetkileri ve saygınlıkları önemlidir.

Tabi kişiler işlerinin sorumluluklarını ihmal etmezlerse bu gibi yaşanmışlıklarda olmaz. Sorumluluk demişken bir ayrıntı kafamı kurcalamakta. Şehir yaşantısıyla çevresel anlamda birçok tahribata neden olan insanoğlu, pandemi ve kısıtlama süreci ile birlikte şehirden uzak alanlara, doğaya kaçmaya başladı. Salgından korunmak adına hızlı ve pratik çözümlemeler ile şehir hayatına nazaran daha ilkel şartları kabullenerek şehirden uzak alanlarda çeşitli şekillerde konaklama yolları geliştirdi. Bu sayede artık doğanında dengesini daha direkt olarak katleder olduk. Kontrolsüz yapılaşma, alt yapı olmayan alanlarda yoğun yerleşkeler oluşturulması, atıklar derken kafamızı çevirdiğimiz her tarla, mera, ekin, tarım alanı, göl kenarı, dağ yamacı çöp yığınlarıyla donatıldı.

Sayın Cumhurbaşkanın, arazilerin uygunsuz şekilde pay edilmesine, iç içe geçmiş şekilde yerleşkeler yapılmasına karşı yaptığı açıklamalar ve alınan kararlar hepimizce malum. “Hobi Bahçeleri” adı altında tapu, imar, iskân, alt yapı ve benzeri birçok gerekliliğin olmadığı yerleşimlere izin verilmeyeceği Cumhurbaşkanının ağzından tekrar tekrar ifade edildi. Ne yazık ki birçok yerde olduğu gibi Sayın Cumhurbaşkanının daha yeni ziyaret ettiği Ayaş ilçe sınırlarında da bu konuda bir duyarsızlık olduğu görülmekte. Su, Elektrik, Altyapı, imar vb şartları taşımayan hobi bahçeleri tarım alanlarını, doğal ortamları hızla katletmekte.

Sayın Ayaş Kaymakamı, Ak Partili Sayın Ayaş Belediye Başkanı, Ayaş imar iskân, fen işleri görevlileri, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, kolluk kuvvetleri yetki ve sorumluluğunda olan bu konuda gereken müdahalelerin yapılmaması akıllara şaibeli olasılıkları getirmez mi?

Cumhurbaşkanının söz ve talimatları, yayınlanmış kanunlar geçerli olmuyor düşüncesi akıllarda yer almaz mı? Başkent Ankara’ da köklü bir ilçede uygulanmayan kanunlar, talimatlar kötü örnek teşkil etmez mi?

Vatandaşların art niyetli kimselerce aldatılması, mağdur edilmesi gerçeği de ayrı bir gündem.

Kanuni Sultan Süleyman’ın “Mevkiler önce Allah’a sonra Devleti Aliye’ye karşı sorumluluktur.” sözü ve Mustafa Kemal Atatürk’ ün “Devlet iradesi işlemez olursa kişilerin hak ve özgürlüğünü koruyacak hiçbir güç kalmaz.” sözleri ile selam ederim.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.