DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Değer 3

Sesli Dinle

İnsanların büyümek dediği şey yapılan seçimlerin sorumluluğunun ve bedellerinin ağırlaşmasından başka neydi ki zaten? Peki ya seçemediklerimiz? Ailemiz, içine doğduğumuz coğrafya, kader dediğimiz bilinmezlikler silsilesi? Onların bedelini neden ödüyoruz ki?

Değer 3
19.11.2021
5.724
A+
A-

… Teslim olmak mı? Üstelik gerçeklik denen cehenneme. Hiç bana göre değildi. Tüm yoruculuğuna ve imkânsızlığına inat cenneti aramaya koyuldum. Tek sorunum bu arayışı hep çevremi saran zebanilerle yapmak gibi tuhaf bir ironiye sahip oluşumdu.

Fethi zebanisinin hapisten çıkmasıyla Turgay zebanisi ile cenneti aramaya koyuldum. Bu arayış bizi Ankara’ya kadar götürdü. Turgay’la birlikte Ankara’ya gittiğimizde ikinci otel faciasını burada yaşadım. Bu defa çenemin altında soğuk namluyu hissetmedim ama kulaklarım otel odasını basan Turgay’ın karısının aşırı tiz sesi ile doldu. Evet, Turgay’ın evli olduğunu epey gürültülü bir merasimle öğrenmiş oldum. Bu sefer sessiz sedasız çıktım otel odasından ve taksiye binip otogarın yolunu tuttum. Tuhaf şekilde hissiz gibiydim. Ve yine tuhaf şekilde Turgay’dan çok dostum dediğim Mehmet’in benden Turgay’ın evli olduğunu saklamasına kızmıştım. Bu basit bir erkek dayanışması olarak yorumlanmayacak kadar ciddi bir sırtından vurma hadisesiydi benim için. Güvendiğim tek erkek olan Mehmet’i de kaybetmiştim. Yalnızdım.

Yol boyunca yine her zaman yaptığım gibi kayıp giden ışıkları seyrettim. Adana’ya yaklaştıkça nedendir bilinmez intikam duygularım kabardı. Ne yaparsam yapayım sessizliği ve canım yandığımda can yakmadan durabilmeyi beceremiyordum. Aklıma ilk gelen fikir tüm zebanilerimi birbirine kırdırmak oldu. Hepsiyle baş edecek gücüm yoktu, bunun farkındaydım fakat hepsinin ayrı ayrı birbirini yok edecek güçleri vardı. Turgay ve Mehmet’in polis oluşları, Fethi’nin gözü kara bir mafya oluşu ve hepsinden önemlisi kafalarının normalden az çalışıyor oluşu planımı uygulamaya yeter de artardı bile.

Adana’ya ulaştıktan üç gün sonra Fethi beni bulmadan ben ona gittim. Bunu onun güvenini tekrar kazanmak için yapmıştım. Ama bu kolay olmadı. Fethi’nin yanına gittiğim an hakaretlerine hatta tartaklamalarına göz yummak durumunda kaldım. Biraz sakinleştiğinde her şeyi ona kafamda kurduğum şekliyle anlatıyordum. Mehmet’in Turgay’la bir olup beni nasıl oyuna getirdiğini, Ankara’ya zorla götürüldüğümü, Mehmet’in onu hapse attırmak için savcı olan kayınbabasını nasıl doldurduğunu hepsini anlattım. Fethi patlamaya hazır bir bomba gibi öfke ile planlar yapmaya başlamıştı bile. Ortalık karışacaktı fakat karışsındı. Benim hayatımı pespayeleştirenlerin hiçbir şey yokmuşçasına hayatlarına devam etmelerine, daha başka hayatları mahvetmelerine razı gelemezdim ya…

Ben Fethi’yi Turgay ve Mehmet’in üzerine saldıktan 2 ay sonra Turgay Ankara’da vuruldu. Trafik tartışmasında bir polis memuru şehit oldu diye haberlere düşünce nedense karısının tiz çığlığı geldiği aklıma…

Turgay’dan 3 ay sonra Mehmet’in de cesedi Seyhan Baraj Gölü’nde bulundu. Fethi bu cinayetleri yalnızca benim için mi işletmişti yoksa kendi hırsına mı yenik düşmüştü bunu kestiremiyor, içten içe merak da ediyordum. Ama her seferinde benim için işlediğine kendimi ikna edip Fethi’yi sevmek için çabalıyordum. Zira ondan başka tutunacak dalım da kalmamıştı. Turgay da Mehmet de hatalarının bedelini ödeyebilecekleri en pahalı şekilde ödemişlerdi.

İnsanların büyümek dediği şey yapılan seçimlerin sorumluluğunun ve bedellerinin ağırlaşmasından başka neydi ki zaten? Peki ya seçemediklerimiz? Ailemiz, içine doğduğumuz coğrafya, kader dediğimiz bilinmezlikler silsilesi? Onların bedelini neden ödüyoruz ki?

Ben seçimlerimin bedelini insanlara güvenimi kaybederek ödedim. Fakat benim güvenimin faillerinden ikisini mezara birini cezaevine yolladım. Söyler misin Hakan; bu hikâyede kötü ben miyim? Sen okumuş adamsın, psikolog olmuş kalınca kitaplar okumuşsun. Söyle bana ben kötü müyüm?

“Hayır Değer. Sen hayatta kalma güdülerinin sağlamlığı ve zekânla bugün yaşama tutundun. Bundan sonrasında da aynı şekilde devam etmelisin. Seçmediğin veya seçtiğin ne kadar problem varsa üstesinden gelebilecek kadar da güçlü bir kadınsın. Önünde yaşanılmayı bekleyen bir sürü iyi kötü tecrübe var. Sen bunları yaşayacaksın. Yaşadıklarından öğrendiklerin benim kitaplardan öğrendiklerimle eş değer hale geldiğinde ben de sana kendimi açarım belki kim bilir? Evet; seansımız burada biter… Ama benim de anlatacaklarım var. Ve beni dinlemelisin. Akşam ne yapıyorsun mesela? Zeytin Otel’de harika şaraplar var. Ne dersin?

Otel? …

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.