DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Benim Annem, Güzel Annem …

Sesli Dinle

Bu yazı önce kendi anneme, sonra tüm anne ve anne adayı kadınlara gelsin. Dünya sizin güzel yetiştirdiğiniz çocuklarla daha güzel bir yer olacak…

Benim Annem, Güzel Annem …
12.01.2021
11.084
A+
A-

Beni al kollarına

Kucağında uyut beni

Ninniler söyle yine…

 

Geçen hafta annemin doğum günüydü. Pandemi nedeniyle uzun süredir birbirimize sarılmıyorduk, onu riske atmak istemiyordum. Ne kadar garip, eskiden şaka olsun diye doğum günlerinde birbirimize öpücük hediye ederdik. Bu sene verdiğim en güzel hediye ona sarılmam oldu herhalde. Yalan yok bana da çok iyi geldi, özlemişim. O yüzden bugün ki yazımı da ona ithafen yazıyorum. Doğum günün kutlu olsun annem.

Oluşumumuzun ilk anından, dünyaya gözlerimizi açana kadar geçen çılgın dokuz aylık periyodda tanışırız annelerimizle. Dış dünyadan önce onun kalp atışlarıyla, titreşimleriyle geçer günlerimiz. Kokusunu içten öğreniriz, sesini içerde duyarız. Onunla ilk bağları daha dünyaya gelmeden oluştururuz.

Öyle mucizelidirler ki. Biz daha dünyaya gelmeden bile onlara çektirmeye başlarız “Gık” demezler. Yeri gelir; tekmeleriz, bellerini bükeriz, ayaklarını şişiririz, yeri gelir uykularını kaçırırız, midesini bulandırırız. Hatta zamanla babalara karşı takım oluruz, annemizin canının ne çektiğini hissedip, ona içerden destek oluruz ki, babamız olacak zibidiyi mevsim dışı meyveler aramakla uğraştıralım. Anneler dışardan, bebeklerde içerden “kıs kıs” gülerek zevk alırız bu durumdan. Çünkü biz bir takımızdır. İyi günde ve kötü günde kavramlarını dokuz ay boyunca tek bir beden de paylaşırız. Onun üzüntüsünü, mutluluğunu, kahkahasını, gözyaşını her şeyi beraber atlatırız.

Dünya’ya gözlerimizi açtığımızda da bu değişmez. Yeri gelir beraber ağlarız, yeri gelir beraber kahkaha atarız. Ama biz yine takımızdır. Baba olacak zibidi (kusura bakma babam, senin doğum gününde de anneme takılırım) horul horul uyurken, biz annelerimizle daha sıkı bağlar kurarız. Çünkü anneler bizim güneşimizdir. Ona baktığımızda sıcaklık, ışık, her şey yansır bize. Beraber büyürüz, beraber öğreniriz.

Mesela benim annem; canım annem, güzel annem. Anneliği ablam ve benden öğrendi. Tabii çoğu şeyi benden öğrenmiş olabilir, çünkü ben daha başına buyruktum. Henüz küçük yaşlarda bana güvenip, beni sağa sola gönderirdi. O zamanlar sık sık atari oyunu almak istediğim için bezdirmişte olabilirim. Ama gider Kadıköy’den oyun alır dönerdim. Ablamın ve benim arkadaşlarım sert mizacı olduğunu iddia etseler bile, ben duygularını içinde yaşadığını bilirdim. Toz kondurmazdım.

İyi bir anne olamama korkusunu hala içinde yaşar, benim annem. Ama azimliyim bir gün bu düşünceden kurtaracağım onu. Çok küçük yaşta sigaraya başladım. Bir kaç ay sonra gidip, anneme söylediğimi hatırlıyorum. Kabullenene kadar cehennem gibi bir dönemdi. Ama annemle paylaştığımız bir sigara anım bile var. Nedenini hatırlamadığım bir şekilde canım çok sıkkınken annemi çağırmış ve dertleşmek istemiştim. Konu o kadar derindi ki, kesin kız mevzusu veya dost kazığıydı.  Konuşmanın ortasında çekmeceden sigara paketimi çıkartıp, anneme uzatmıştım. “İlk ve son kez Kutay” demişti. O sohbet boyunca karşılıklı sigara içip dertleşmiştik. Sonrada ne dertleşmemizin ne de karşılıklı sigara içişlerimizin sonu gelmedi. Bir kez daha birbirimize daha bağlarımızı kuvvetlenmişti.

Her zaman fevri hareketleri olan biri oldum, planlamayı çok sevmeme karşın, anlık aksiyonlarımda çoktu. Çoğu zaman bir yerlere gitmeden önce değil, gittikten sonra arayıp, “Ben şu an falanca yerdeyim ve son paramı otobüse verdim.” Şeklinde gezi planlarımı yapmıştım. Yani bir nevi annemi sürekli yüreği ağzında yaşatmış olabilirim. Çünkü annemle babama karşı çok iyi bir takımdık. O benim ruhumun ihtiyaçlarını her zaman anlar, yaptığım şeylerin haklı bir nedeni olduğunu veya düşünülerek yapılmış olduğunu bilirdi.

Hatta yeri geldi onunla gizlice öğrenci evimi taşıdık, yeri geldi Türkiye’nin farklı illerindeyken, üniversite de rolü yaptık. Hatta öğrenciyken garsonluk yapmaya başladığımda da bu aramızda yıllarca sır olarak kaldı. Ailemin imkanlarını zorlamaktansa, yaşam standartlarımı kendimce yükseltme çabam olarak görüyordu. Bazen çulsuz kaldım. Kenara ayırdığı iki üç kuruşla gizliden gizliden destek oldu. Yeri geldi haksız olduğumu bilmesine karşın babamın karşısında bana arka çıktı. Hayatta her düştüğümde benimle üzüldü ama kalkacağıma benden daha çok inandı. Bıkmadan usanmadan arkamı topladı ve bana arka çıktı.

Hatta öyle güzel yetiştirdi ki ablam bile bana yemek tarifi sorar oldu. Bazen de kendisi gelip, sen daha güzel yapıyorsun diye yemek yapmayı bana kilitledi. Hoş kendi böyle güzel yetiştirmesine karşın “Bana yemek tarifi sormuyor hiç!” Diye ablama beni çekiştirmeyi de atlamıyor. Ben de arada bilsem bile arayıp; “Nasıl yapıyorduk?” Diye soruyorum işte. İnsan annesinden bahsederken yüzünde oluşan tebessüm kalemine de yansıyor.

Özetle, çok güzel bir annenin eseriyim ben. Embriyodan, bu yaşıma gelene kadar başarılarımın hepsi onun eseridir. Başarısızlıklarımın hepsi ise benim eserim.

Şimdi müsaadenizle biraz da ona seslenmek istiyorum. Annem iyi ki doğdun, iyi ki beni sen doğurdun. Bazen ağladık, bazen güldük, çılgın kavgalar ettik. Suç ortağı olduk, beraber gizli kapaklı işler çevirdik. Sen beni çok güzel yetiştirdin. Bana insan sevmeyi, düşene vurmamayı, insanlığı, şefkati öğrettin. Kısacası bende olan her güzel değeri bana sen öğrettin. Beni üzenleri bile sevdin, affetmeyi öğrettin. Benim benden daha çok inandın ve güvendin. Bana bu hayatta çok güzel dost, sırdaş oldun. Sana doya doya sarılacağım günlerimiz gelsin. Seni seviyorum annem.

Yazımı anneler için söylenen bir kaç atasözüyle bitireyim.

Ağlarsa anam ağlar, başkası yalan ağlar. 

Ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz.

Ananın bastığı yavru incinmez.

Bu yazı önce kendi anneme, sonra tüm anne ve anne adayı kadınlara gelsin. Dünya sizin güzel yetiştirdiğiniz çocuklarla daha güzel bir yer olacak.

Bu notu yazmazsam olmaz; Ben bu yazıyı kaleme alırken, annemin bana attığı fotoğraf başlığı “ İdrar Renginiz nelerin belirtisi olabilir?” Allah bilir ne okudu? Ne gördü? Ne düşündü de idrar rengimi önemseme mi istedi? İşte anneler böyledir. Boşuna dememişler; “Cennet anaların ayakları altındadır.” Diye.

İyi haftalar…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.