DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Aylardan Sonbahar

Sesli Dinle

Türk şair dünyasında ise kasım ayının hüznü başkadır. Bu yazımızda bahsi geçen şairlerin hepsi; Yahya Kemal Beyatlı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli Kanık bütün bu ustalar kasım ayında vefat etmiştir.

Aylardan Sonbahar
24.11.2020
16.008
A+
A-

Öğrenim hayatımın ortaokul kısmını, Mersin Orta Okulunda tamamladım. O zamana göre Mersin’in en iyi ortaokulu olarak bilinirdi. Okul, eski okul olduğundan binası da çok eskiydi. Koca koca taşlardan yapılı duvarları vardı ve sınıf zeminleri bastıkça gıcırdayan tahtadandı. Sınıflarda, küf kokusu mu? Toz kokusu mu? Ne olduğunu hala tayin edemediğim, sadece o okulda okuyanların bildiği garip bir koku vardı. Üst kata çıkan merdivenler mermerdendi, yıllar içerisinde, binlerce defa ayaklar basıla çıkıla o mermer merdivenler düzlüğünü kaybetmiş ovalleşmişti. Hala hocalarımın birçoğunu hatırlarım. Celil Ergene, Halil Şen, Ersin Toroslu yönetici kadrosuyla çok iyi bir okuldu.

Orta üçüncü sınıfta 8B şubesindeydik, günlerden Cuma’ydı. Türkçe Öğretmenimiz Halil Şen; kara, kuru, zayıf kendi deyimi ile “lagari” bir adamdı. O Cuma günü sınıfa girip derse hazırlığa başladıktan sonra konuştu. Çok net hatırlarım; “Arkadaşlar, her Cuma ilk saat okuma saatiydi ancak bu Cuma bir değişiklik oldu. Bundan sonra okuma saati iki hafta da bir olacak. Diğer haftada da şiir saati yapacağız.” dedi. “Bir şairden bahsedelim, bir de şiirini yazalım.” Diye ekledi. İşte, Mehlika Sultan’la o zaman tanışmıştık. Yahya Kemal Beyatlı ismi o zaman kulağımda şamar hissi yaratmıştı. Şiirin hepsini akşam eve gider gitmez ezberlemeye çalışmıştım. Hatta ezberlemek için o kadar uğraşmıştım ki gece şiir de geçen, “Çıkrığı yok kuyu.” Rüyalarıma girmişti.

O yıl benim için şiir yılı olmuştu. Nerede Türkçe kitabı görsem, hızlıca sayfaları yoklardım şiir bulmak için. İl halk kütüphanesi okulumuzla yan yanaydı, kütüphaneye gidip şiir kitaplarını karıştırırdım. O zamanlar resim dersini çok severdim. Şiiri de şimdi hatırlamadığım bir nedenden ötürü resim yapmaya benzetirdim. Faruk Nafiz Çamlıbel’in Han Duvarları şiirini okuyunca aslında şiir yazmanın roman yazmaktan farklı olmadığına, hatta şiir halinde yazılmasının daha fazla kafa mesaisi harcadığına kanaat getirdim. Hele ki Han Duvarları şiiri; şiir içinde şiir, roman gibi şiirdi.

Şiir merakım hiç dinmedi kendim şiir yazmak istedim; karaladım olmadı, yazdım olmadı, çizdim olmadı, anladım ki resim yapmak zaten kolay değildi, şiir yazmak ise hiç kolay değildi. Liseye geçince şiir konusunda biraz daha derinleşti müfredat. Halk edebiyatı, divan edebiyatı, tasavvuf edebiyatı derken derya deniz olduğunu anlamakta geç kaldık kim bilir. Yunus Emre’nin hala ezberimde olan onlarca şiiri vardır. Çılgınlar gibi şiir okuyup ezberlerdim. Daha lise talebe yıllarında arkadaşlarla şiir edebiyat konuşmak istediğim olurdu ama bulamazdım.

Şiiri, hikâyeyi, edebiyatı severdim ama lise ikinci sınıfta sayısal bölümü seçmiştim. Sayısala da olan kabiliyetimden dolayı tabi ki. A-a-a-b, a-a-b-a gibi uyak şemalar, edebiyatta kullanılan sanatlar, şiiri geometriye benzetmeme yardımcı olurdu. Üniversiteye kadar ben şiiri hayatın bir yerine benzetmeye çalışırken, üniversitede bile oturup şiir, edebiyat konuşacak birisini bulamıyor olmak kafamda hep soru işareti oluşturuyordu. İşte bu sorunun cevabını, Şiiri Sokağa Taşıyan Şair olarak bilinen Orhan Veli Kanık ve şiirleri ile tanışınca buldum. Orhan Veli biliyor, inanıyor ve çabalıyordu ki bu şiirin sokağa inmesi lazım, sokaktaki adamın söyleyişinin şiire taşınması lazım. Hayatı boyunca da bunun için çabaladı. Şiir iyice sokağa insin diye Kafiye uyakla uğraşmadı, hece aruz istemedi. Şiirde mübalağa, teşbih gibi sanatlar kullanmadı. Aynı kendi mantalitesinde olan Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat ile Türk şiirine resmen yeniden yön verdiler. Türk şiir tarihinde Garip Akımı ile ufuk açtılar, boyut kazandırdılar.

Bu ustaların da şiirlerini okuyunca bir şeyi daha anladım ki şiirde daha yolun başındaymışım, anladım ki şiir mefhumu çok şeylere kadir, çok şeyden paye.

Ne zaman aklıma serbest şiir çağrışsa ilk önce Orhan Veli’nin Dalgacı Mahmut şiirinin giriş kısmı gelir;

İşim gücüm budur benim,

Gökyüzünü boyarım her sabah.

Hepiniz uykudayken.

Uyanır bakarsınız ki mavi.

Ya da Melih Cevdet Anday’ın “Islık Çalmak” şiirini ıslık çalar tekrar ederim sessiz sessiz.

Balıklar için deniz lazım,
Sevişmek için işsiz olmak
Ve geceleri yatakta
Duymamak için tabanların sızısını
Zengin olmak lazım.
Halbuki ıslık çalmak için
Bir şey lazım değil.

İyi ki sokağa inmiş şiir diyesim gelir bazen, bazen de ben yazarım ama ben uyaksız yazamıyorum;

Biz

Bir garip âdem mi, bilemedik ne idik biz?
Topraktan testide bir içimlik mey idik biz,
Pahamız olmadı hiç ne alan ne satanımız,
Sarhoş bile edemedik çok garip şey idik biz.

Dervişin rahlesinde demsiz bir çay idik biz,
Doğarken kısrağını öldüren tay idik biz.
Soranımız olmadı hiç ne gelen ne gidenimiz
Âşıkların yas tuttuğu duasız toy idik biz.

Neyzen’in çalamadığı deliksiz Ney idik biz,

Günahtan önce peydah lanet bir huy idik biz,

Ne içenimiz oldu ne girenimiz ne çıkanımız

Çakılları görünmeyen çamurdan koy idik biz

Kırk veliyi bezdiren izansız bey idik biz,
Cümle melik sultanı azdıran boy idik biz,
Tövbemiz olmadı hiç ne sevabımız ne günahımız,
Yolu yordamı olmayan kayıp bir soy idik biz.

Hülasa, Eylül ayı birçok kişiye göre hüzünlü bir aydır. Sonbahar olduğundan mıdır?  Yaprakların sararıp dökülmesinden midir bilinmez? Herkesin kendine göre hissettiği neyse artık duygusu da ona göre hissiyatı da ona göre değişiyor işte. Türk şair dünyasında ise kasım ayının hüznü başkadır. Bu yazımızda bahsi geçen şairlerin hepsi; Yahya Kemal Beyatlı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli Kanık bütün bu ustalar kasım ayında vefat etmiştir.

Böyle bir haleti ruhiye işte. Eylül, Kasım.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.